Seçimin en güzel sonuçlarından birisi kıymetli hocamız Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olacağı haberi. Resmi olmasa da kesin bilgi dediklerinden olsa gerek, bütün hükümete yakın (yalaka demiyorum ağlıyorlar valla daha fazla ağlayan erkek görmeyi içim kaldırmıyor, affediniz) kalemlerin yazılarında bu kesin “bilgi” olduğuna göre, ben de kendisini şimdiden kutlayayım.
Yakınında olup hızla siyasi kariyer basamaklarını çıkacak olan thinktank üyelerini de kutlayıp, yükselme yarışlarında başarılar dileyeyim. Kolay değil, “radikal unsurlar Suriyenin doğasına aykırı, zaten bunlar iki üç yabancı savaşçı, Suriye demek ılımlı İslam demektir, Suriye’nin doğasında yok bu canım.” diye derin analizler yapıp ardından Milletvekili, başbakan danışmanı olma rüyaları görmek ciddi başarı.
Konuya geri dönecek olursak… Sayın Dışişleri Bakanımızın Başbakan olacak olması herkes tarafından şenliklerle kutlanmalı. Çünkü dış politikamıza, değerli yalnızlığımıza bakınca, Dışişlerinin aslında “dış mihrakları” ikna etmekten ziyade Türk halkını etkilemek üzerine kurulduğunu görüyor insan. Birilerinin sinirine dokunsa da dışpolitika elitistir. Dünyanın her ülkesinde böyledir, yani milli menfaatler için başka ülkelerle, uluslararası kurum, kuruluş ve farklı oyuncularla ilişkiye girdiğiniz zaman bunu halk oyuna sunmak zordur. “İsrail'le ticaret yapalım mı?” diye referanduma gitseniz sonuç ne çıkar Türkiye’de? Ama milli menfaatler için başarılı bir dışişleri bakanı bu dengeleri tutturmalıdır. Yani dış politika küçük bir grup tarafından yönetilir, o nedenle elitisttir, halka açık değildir –istisnalar hariç.
Ayrıca, dışişleri gizlilik gerektirir. Kameralar önünde herşeyi açıklayamazsınız. Ateşkes şartları, barış görüşmeleri, silah satışı bu konuların her detayını anında halkla paylaşamazsınız. Bunun nedeni milli menfaati gözetmenizdir. Ülkenizin uluslararası alanda başarısı içindir. Dış politika başarıları o nedenle bazen anında anlaşılmaz, tıpkı yenilgiler gibi. Bazı kayıp ve kazançların etkileri zamanla görülür. Anında duble yol yapıp hastane açmakla halkı mutlu edemezsiniz, çünkü stratejik bir oyundur. Eliniz sürekli diğer oyunculara bağlıdır. O nedenle bugün altı başkent gezdim, yedi liderle yemek yedim, otuz gazeteye demeç verdim dış politikada başarı işareti değildir.
Sonuç olarak, sonunda dış politika ile uğraşabilecek, dışpolitika hedeflerini, milli menfaatleri, kısa vadeli “popüler” iç politika kazanımlarına kurban etmeyecek bir dışişleri bakanımız olma olasılığı var… Bence bu kutlamaya değer…