İyi bir araştırma yazısı yazmanın en önemli kuralı: “sınırları iyi belirlenmiş sözler vermek ve verdiği sözleri tutmaktır.” İyi bir siyasetçi içinde eğer namına değer veriyorsa aynı kural geçerlidir. Oysa insanoğlunun kısa dirençli hafızasına güvenen siyasetçilerimiz genelde büyük sözler verip haliyle çoğunu yerine getiremiyorlar.
Alevi açılımı vardı anımsıyor musunuz? Ne oldu açılımıza? Cemevlerini ibadethane statüsüne sokabildik mi? Veya evet öyledir, ibadethanedir elbette cemevi diyecek yüreklilikte bir bürokrat var mı? Okullarda din dersi konusunda Alevi vatandaşların isteklerine cevap verebildik mi? Bir okula Alevilerin değer verdiği bir şahsın adını verdik elbette… Bunun ne kadar büyük bir etkisi olsu toplumsal uzlaşmaya?
Şimdi yeniden bir paket, bir çözüm paketi, yeniden bir af tasarısı, yeniden Kürt açılımı. Sürecin hakkında konuşmayalım malum barış çok hassas hakkında konuşulduğunu duyunca hemen alınıp incinebilir. Aman dikkat.
Açılan hangi paket derinleşen fay hatlarını bir nebze kapatmayı başarabildi? Demokratikleşme paketi sonrasında basın, ve bireysel ifade özgürlüklerimiz arttı ve daha iyi korundu mu?
Bunlara güzel ve olumlu cevaplar verebileceğinizi umuyorum… Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı adaylarına bakalım, bu seçenekler toplumdaki bölünmeleri ne kadar gösteriyor? Bu adaylar nasıl bir sistemin ürünü? Muhalefet sürekli değişen seçim kanunlarıyla iktidarın kurguladığı bir oyuna en iyi şekilde uyum sağlamaya çalışırken çıkardığı adaylar neyi sembolize ediyor? Yani muhalefetin sürekli iktidarın kurgusuna tepkiler vererek ayakta durmaya, farklı olasılıklar yaratmaya çalışması en başından kaybedilen bir oyun değil midir? Çıkan adayların ya AKP tabanının bir parçası ve yahut AKP tabanına zıt bir duruş sergilemesi neyi ifade eder? Benim aklıma gelen ilk iki kelime çaresizlik ve bölünmüşlük.
Sayısını ve hatta bazılarının içeriğini unuttuğumuz onlarca paket, süreç ve hukuki değişimden sonra ben yorgunum…. İstanbul’un en merkezi sokaklarında bir türlü onarılamayan kaldırımlar gibi siyasi platformlarımız, çok lüks binalarla süslü sokaklarımızda ayaklarımız çok kirleniyor, hatta acıyor. Sokaklarında bastığımız yer güvenli midir diye sorgulamadan adım atılamayan bir ülkede, adil bir muhalif duruş mümkün müdür? Büyük sözlerin sonunda anımsamak lanetinde kıvrananlar için derin bir hayal kırıklığı olsa gerek…