11 Ağustos 2011

Yıldız Ölümü

Bir yıldızın aniden ölmesi, ne acı. Gizemli bir ölümse hele bu, arkası uzun...


Bir yıldızın aniden ölmesi, ne acı. Gizemli bir ölümse hele bu, arkası uzun süre bırakılmaz. Son ilişkileri, son aşkı, arkadaşlarına söylediği son söz, ailesi, o güne kadar gözler önünde olan hayatı....derken hayatının deşilmeyen bir santimetrekaresi bile kalmaz. Ölümünden önce bilinmeyenlerle dolu hayatı, bir anda manşetlerde tüm trajikliğiyle yer alır.
O ne kadar yalnızdı.  Işıklar çekilince düştüğü boşluğun tarifi yoktur. Yerine koyabileceği ne vardır? Karman çorman ilişkilerden, onun içini harcayacak kaygan zeminlerden nasıl kaçabilir? Çözüm nedir? Bitmek bilmeyen kendini uyuşturma çabaları mı? Uyuşturucu ve alkolden uzaklaşmak için girdiği rehabilitasyon merkezleri mi?
Amy Winehouse 27 yaşında öldü. Pat diye gelmedi ölümü, sesi geldi önceden. Ama geliverdi işte. Sonra yaktılar onu, külleri öyledeğerli bir kutuya kondu. Sesi, şarkıları… İnsanlığı bir an mutlu eden o ses, o göz kalemli soğuk eda, kayıtlardan dönecek…
Hiçbir zaman daha yakın olamayacaktı ki…


Popüler kültür ikonu

Popüler kültür ikonu olmak hüner isteyen bir uğraş. İnsanın kendisini bütünüyle bir girdaba teslim etmesi, bir yanıyla. Saçının telinin her an eleştiriliyor olması, diğer yanıyla.
Süregiden bir yaratma hezeyanı.
Daha güzel şarkı söylemek, sahn projelerinde yer almak, belki alternatif olmak, belki iyi görünmek ya da en kötü görünmek.
Süregiden bir gündem telaşı.
Yanında hediyelik gelen bir “vazgeçilmez” olma duygusu.  

'Vazgeçtim'

Amy Winehouse’u takip eden günlerde Teoman “müziği bıraktım” dedi. “Bir süredir kendime bakıyorum ve çok yorgunum” diye ekledi. Onu birkaç gün arayla, sinemayı bırakan Fransız oyuncu Audrey Tatou izledi: “ben böyle bir gücü hiç istemedim ki, özgür kalmayı yeğlerim” diyerek…
Belki de son çıkıştan önce yavaşça uzaklaşıp hayatlarını seçtiler.

'Bu dünya neye yarar?'

Yeşilçam’ın trajikliği de kendine özgüdür; daha yoksun ve yoksuldur.
Geçtiğimiz hafta, bir dönem filmlerinin “sosyete oğlanını” oynayan Süleyman Faik Durgun evinde ölüverdi.  
Cenazesine sadece 15 kişinin katıldığı yazdı gazete bir sonraki gün.
“Önünde yerde arka tarafları kesik bir çift ayakkabı, Rahmi Bey isimli kitap, sehpa üzerinde ise cep telefonu, çakmak, termos, bardak, siyah kordonlu saat, koltuk üzerinde ise Ömer Seyfettin’in ’Harem’ adlı kitabı, tuvaletin karşısındaki odadaki sehpa üzerinde ise "Gözümden akan iki damla yaş" ibaresi ile başlayıp "Bu dünya neye yarar" ibaresiyle biten dört sayfa şiir yazılı not defteri, sayısal loto ve süper loto kuponları, 50 kuruş para.” diye yazıyordu gazete küpüründe.
Yeşilçam'daki mahlası Cem Erman ise twitter’da “trending topics” kısmındaydı.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyet’ten um:ag’a

Vakıf kurulduğunda ilk amaç, babamın gazetecilik anlayışını gelecek nesillere yaymak için bir eğitim modeli geliştirmekti.

Uğur Mumcu’nun ardından; dün ve bugün...

Her ırkçı ve şoven duygu, bir başka şoven ve ırkçı düşüncenin düşman kardeşidir

Çünkü yanan bilir

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor.

"
"