06 Şubat 2012

Paul Auster’in eşitsiz dramı

Yazar Paul Auster kısa bir süre önce eşitsiz bir polemiğin içinde kendini buldu.


Yazar Paul Auster kısa bir süre önce eşitsiz bir polemiğin içinde kendini buldu.
Son kitabı “Kış Günlüğü”nün ardından Hürriyet Pazar’a verdiği bir demeçte “Atatürk olağanüstü bir devlet adamı. Olağanüstü bir lider. Türkiye’yi baştan yaratan eşsiz biri. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra dağılan Osmanlı’dan Türkiye’yi yarattı ve modern dünyaya dahil etti. 20. yüzyılın en önemli tarihi kişiliklerinden bence.” demesiyle kalsa iyiydi. Bu hükümeti protesto ettiğini ekledi sözlerine: “Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.”
Bu sözlerin ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Gelsen ne olur gelmesen ne olur. İsrail'e gitmiş. Sen ne cahil bir adamsın. Gazze'de bombalar yağdıran bunlar değil mi?' olmuştu.
Alttan alta “çalıştığım yerden yanıt veriyorum” diyen çıkışın ardından yazar hem İsrail üzerinden hem de ifade özgürlüğü üzerinden bir yanıt verdi: “Sayın Başbakan, sizin ve benim ülkemin de dahil olduğu dünyada sayısız problemler var. Benim kesin inancım, koşulları iyileştirmek için bu sorunları sırasıyla çözmek gerekli. Cezaevi veya sansür tehdidi olmadan ifade ve yayın özgürlüğü, tüm kadın ve erkekler için kutsal bir haktır. Başbakan İsrail’le ilgili ne düşünürse düşünsün, gerçek şu ki orada düşünce özgürlüğü var ve ne yazarlar ne de gazeteciler hapiste. Uluslararası PEN’den gelen rakamlara göre, Türkiye’de yaklaşık olarak 100 yazar hapiste. Davası dünyanın dört bir yanındaki PEN merkezleri tarafından yakından takip edilen Ragıp Zarakolu gibi bağımsız yayıncılardan bahsetmiyorum bile!”
Paul Auster, belirli bir düzeyde, uluslararası örgütlerin raporlarıyla, kendisine yönelen bu eleştirilere yanıt verdi.
Ama Bülent Arınç’tan gelen şu altın vuruşu beklemiyordu: “Paul Auster, makyajsız aynı Mustafa Kemal Atatürk. Bundan daha iyisini bulamazlar. Bizim tiyatrocular yüzde yüz makyajla bile bu kadar benzemiyorlar. Ben yüzüne bakarak söyledim, yoksa Atatürk’e benzemek mümkün mü? Atatürk bir kişi ve çok özel.” Belki de “sivil dikta”nın bir ayağı olduğunu iddia eden bir milletvekilinin açıklamalarının ardından kafası daha da karışır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise Paul Auster’ı ülkeye davet etmişti. Bugünlerde Turgut Kazan’ın girişimiyle Orhan Pamuk’un ona bir davet iletmesi bekleniyor.

Davet talebi ve olası pankartlar

Bu polemiği neden özetledim? 
Çünkü Paul Auster’in Türkiye’ye gelme ihtimalinin ardından olası sahneler gözümde canlandı.
Atatürk Havalimanı’nın önüne gelen protestocular şu pankartları taşıyor: “Siyonist Auster, ülkemden defol!”, “ABD  Uşağı”, “Ergenekoncu Auster”, “Kemalist Auster”...
Kendisinin bir Ergenekon yapılanmasının ABD ayağı olup olmadığı siyasi tartışma programlarında önemli gazeteciler tarafından dile getirilirken resmi gezilerde önemli siyasi demeçleri alınıyor, bir yapım firmasından Atatürk’ü oynamak için bir başrol teklifi geliyor…Apar topar Kevin Costner'ı köşke çıkarıp, Anıtkabir ziyaretine koşturan siyasiler, muhalif görünen bir yazara kimbilir neler yapar?
Paul Auster’in iyi bir okuyucusuyum. Kitaplarının ve kendisinin siyasi bir kimliği taşımadığının bilincinde olarak bu satırları yazarken bir eşitsiz polemiğe meze edilmesinin ardından son kitabının giriş cümlesinin şu an içinde bulunduğu durumu anlattığını düşünmemek elde değil.

“Bunun hiç başına gelmeyeceğini, gelemeyeceğini, dünyada bunlardan hiçbirinin başına gelmeyeceği tek kişi olduğunu sanırsın; sonra tıpkı herkese olduğu gibi hepsi teker teker senin de başına gelmeye başlar.”

Ve evet 105 gazeteci “terör örgütü üyeliği” suçundan içerde.
Ve evet, bu gazetecileri savunan Gazetecilere Özgürlük Platformu da eleştiriliyor.
Batı yakasında görece bir aydınlanma var ama doğu cephesinde değişen bir şey yok.

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyet’ten um:ag’a

Vakıf kurulduğunda ilk amaç, babamın gazetecilik anlayışını gelecek nesillere yaymak için bir eğitim modeli geliştirmekti.

Uğur Mumcu’nun ardından; dün ve bugün...

Her ırkçı ve şoven duygu, bir başka şoven ve ırkçı düşüncenin düşman kardeşidir

Çünkü yanan bilir

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor.

"
"