10 Temmuz’da, güneşin batmadığı bir eski imparatorlukta, gazetecilik geleneğini bugüne taşıyan 168 yıllık bir gazete yayın hayatına son verdi.
İngiltere’nin Robert Murdoch sahipli “News of the World” gazetesi, haber çıkarabilmek için kraliyet üyelerinin, siyasetçilerin, işadamlarının, şarkıcıların, oyuncuların, ünlü magazinel figürlerin, Irak’ta olan askerlerin ailelerinin –toplam 4000 kişinin – telefonlarının dinlenmesiyle suçlanıyordu.
2005 yılından beri devam eden suçlamalar, 2011 Nisan’ında, gazete tarafından kabul edildi. Ve dinlemenin bir – iki kişinin de ötesine geçtiği belirtildi. Kapanma süreci de bu kabulün ardından başladı.
Gazeteyi 1969’da satın alan Robert Murdoch’ın “kendini temizleme” operasyonu ise istediği başarıya ulaşmadı. Medya devi “News Corporation” ın bir kolu olan “News of the World” üzerinden başlayan iddialar derken dava süreci siyasete de sıçradı. Süreç medya sahipliğinin kontrolüne kadar ilerledi.
İngiliz parlamentosu olayların ardından bir inceleme başlattı. İnceleme sürecinde, patron Murdoch ile oğlu ifade verilmeye çağrıldı. Parlamentoda yer alan tüm partiler birleşerek, Murdoch’ın hali hazırda yüzde 39’una sahip olduğu İngiliz BSkyB kanalını (dijital platformunun) almasına karşı çıktı. Murdoch’ın niyeti BSkyB kanalının yüzde 51 hissesine sahip olmaktı.
Skandal derken?
Oysa bir ilk soruşturma daha yapılmıştı. Bu sürecin ardından skandal daha da büyümüş, polisin de bu “telekulak” skandalının bir aktörü olduğu ortaya çıkmıştı.
Bu iddialar üzerine Başbakan James Cameron, ilk soruşturmadaki hatalar ve polis-medya-siyaset bağlantıları konusundaki suçlamalar sonucunda, polisin değil bir yargıcın soruşturmayı yöneteceğini duyurdu. Yargıç ise medya yöneticilerini, editörleri ve siyasetçileri yeminli ifade vermeye çağırma yetkisinde olacak…
Sorgulanan polisler ise suçu Murdoch’un şirketine attı.
Skandal ise Guardian gazetesinin geçen hafta News of the World adına çalışan kişilerin, 2002'de öldürülen Milly Dowler adlı genç kızın telefonunu da dinlediği iddialarının ardından çıkmıştı.
Robert Murdoch’ın, beş kıtaya yayılan bir medya imparatorluğu var. Gazeteler, televizyon kanalları, yayınevleri, film-dizi-eğlence şirketleri, kablolu yayın ağlarının içinde yer aldığı bu içinde güneş batmayan imparatorluğun geliri 32, 7 milyar dolar.
Elbette, beş kıtada yayılan medya imparatorluğunun Türkiye ayağı da mevcut.
Soruşturma ABD’ye sıçrarken…
Soruşturma açılma iddiaları, Amerika’ya da sıçradı. Murdoch’ın ABD’de bulunan şirketlerinin bir kısmı da şüphe altında.
Başbakan James Cameron’un eski basın danışmanının da, News of the World’de çalışması, 2007 yılına kadar o gazeteden de para alıyor olması da skandalın bir siyasi boyutu.
Başbakan James Cameron, olaya karışanların medyada görev almamalarını sağlamaya niyetli. Üzerine tartışalım dediği bir diğer konu ise medya etiği.
Telekulak derken?
Haberin kaynağı mühimdir. Gazeteciliğin bir sırrı da bu haber kaynağını gizlemekte yatar. Ancak haber kaynağının telekulak gibi gayrimeşru yöntemler olması, içeriği değersiz kılar mı? Murdoch’ın sahip olduğu medya şirketi için dinlemeyle saptanan içerik her şeydir…
Sorular
İngiliz medyası ve parlamentosu, bugün bu konuları konuşurken, yaşadığımız ülkede şu sorular akla geliyor?
Objektif habercilik nedir? Ne olmalıdır?
Terör olaylarını savaş söylemine, savaş söylemini “savaş ekipmanı tanıtım” haberlerine çeviren durum nedir?
Bu söylemin varacağı nokta nedir?
Dinlemelerle saptanan içerik, bugün neye hizmet eder?
Bugün hem İngiltere’nin hem de Amerika’nın görece hedefe koyduğu Murdoch, yine Amerika ve İngiltere’nin savaş ortağı olduğu Irak savaşını 175 editörüyle beraber tüm gücüyle destekliyordu.
Peki, şimdi ne oldu?