09 Eylül 2011

12 Eylül Utanç Müzesi Notları

12 Eylül Utanç Müzesi’nin ikincisi, Devrimci 78’liler Federasyonu’nun...


12 Eylül Utanç Müzesi’nin ikincisi, Devrimci 78’liler Federasyonu’nun girişimiyle, 6 Eylül günü Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açıldı. Müzede, idam edilenlerin fotoğraflarının önüne temsili bir idam sehpası kuruldu.
Müze açılışına 12 Eylül’de ilk gözaltına alanlardan ve ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost’un yanında işkencede öldürülen Onur Yayınları’nın sahibi dönemin simge isimlerinden İlhan Erdost’un eşyaları ve katillerinin fotoğrafının çıktığı -ilk defa açılan-  zarftan çıkan bir fotoğraf damgasını vurdu.

Maşalar ve Ağababaları

Ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost “ben ölene kadar açılmayacak” dediği zarfı müzeye verdi. Bugün üzerinden 31 yıl geçen darbenin ardından bu dönemin gençlerine tarihi hatırlatmak için  açılan zarfta, Erdost’u ring aracında döverek öldüren erlerin duruşma fotoğrafları yer alıyordu.
Siyah beyaz fotoğraflardan bugüne kalan resim, 4 askerindi. Askerler Astsubay Şükrü Bağ, Çavuş Ahmet Şeker, erler Metin Gündoğan, İbrahim Keskin ve Kısmet Çağlar yargılandı ve çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.
İlhan Erdost’un eşi Gül Erdost, bir gazeteye verdiği demeçte “Bu askerler birer maşaydı. O dönem işkence bir devlet politikasıydı ve erlerle astsubaydan öte sorumlular vardı. Zaten askerler de verdikleri ifadelerde kendilerine işkence yapmaları yönünde emrin üstlerinden geldiğini söylemişlerdi. Ancak ne yazık ki, onlar yargılanamıyorlar."  diyor.  

Dönemin ruhu

Radikal’den Mesut Hasan Benli, üç gündür, bu dönemde işlenen cinayetleri yeniden ön plana çıkarıyor.
Orhan Yavuz, döneminin önemli bir akademisyeniydi, o da öldürüldü. Dava dosyalarında, Orhan Yavuz’un öldürülmesiyle ilgili Mustafa Pehlivanoğlu’nun ifadesi de yer aldı. İfadede, savcı Yardımcısı Doğan Öz’ün Hüseyin Demirel isimli kişi tarafından öldürüldüğünü ve bu kişinin ünlü “kabadayı” Oflu İsmail tarafından Bulgaristan’a kaçırıldığı anlatıyor.
İdam edilen “ülkücü” Mustafa Pehlivanoğlu, emirleri Abdullah Çatlı’dan aldığını da söylüyor. “Vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de  birdir” zihniyetinin temsili resmi Abdullah Çatlı ise 1996 yılında bir kazada ölüyor.
Abdullah Çatlı’nın dönemin “kontgerilla eğitim merkezi” Nevşehir’de yetişti.  Zeki Tekiner’i de vuran tetikçilere eğitim verildiği de biliniyor.
Utanç Müzesi’nde Zeki Tekiner’in de eşyaları sergileniyor.
Her bir siyasi cinayetin dava dosyası ise yakında SEKA’da geri dönüşüme gitme riskiyle karşı karşıya. Dava dosyalarının bulunması, dosyaların içinden çıkan bağlantılar, sadece dünün tanıklığını içermiyor, bugünün de bağlantılarını ortaya çıkarıyor. Çatlı emirlerini kimden alıyordu? Kuyumcu dükkanını açmak için kim ona para verdi? Bu ve benzeri sorular, bugünün siyasi davalarının hattını çiziyor.
Belki de unutturulmaya çalışan eski ilişkilerle olan bağlantılar olmasın?

Müzeler…

Prag’a yolunuz düşerse, edebiyatı da seviyorsanız yolunuz Kafka Müzesi’ne düşer. O tasarımı özenle yapılmış müzede, labirentler arasından Kafka’nın düşünce kıvrımlarına ulaşırsınız. Ona yazılan bir mektubu görürsünüz, boşlukta sallanan bir telefon vardır; bir fotoğraflar labirentin içine düşer, dönemin ruhu gezenlere yansıtılır.
Bizim dönem ruhumuz ise neden suçlu olduğunu bilemediğimiz aslında davanın ortasında durduğumuz Kafka’nın Davaı gibi. 
Bizim edebiyatçılarımız, akademisyenlerimiz, gazetecilerimizin, siyasetçilerimizin düşünce kıvrımları dava dosyalarının dibinde, katillerle beraber çatılan bir plaketin üzerinde ülkenin kıvranan gündeminin ortasında unutulsun diye bırakılıyor.
Dönemin ruhu ise o günlerden bugünlere yasaklanan kitaplarıyla değişmeden duruyor.
Muzaffer İlhan Erdost, kardeşinin işkencede öldürülmesine tanık oluyor. İlhan adını ise sonradan adının yanına ekliyor. Olayı anlatan bir şiir yazıyor bir gün:

“Atın terkisinde la l ili / Hüznün terkisinde la li li / Kardeşimi gömdüm la li ili / İndim derelere, koştum yataklara la li li / Atlar koşuyor la li ili / Cirit oynanıyor la li li / Kardeşim ölüyor la li li/ Mezarları yan yana la li li /Kalbim yan yana la li li…”

O dönemin kayıplarını, olayların arka planlarını ve öldürülen kişilerin neler üzerine çalıştığını öğrenmek isterseniz, um:ag yayınlarından Orhan Tüleylioğlu’nun kaleminden çıkan “Neden Öldürüldüler” dizisini okumanızı tavsiye ederim.
Gündem notları: 

-Turan Dursun 4 Eylül 1991’de öldürüldü. Onu anmak ve hatırlamak için bir kitabını okuyun; orada hala yaşıyor. 
- Türkiye Ulusal Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin yapısı kanun hükmünde kararname ile değiştirildi. Akademinin uluslararası akademik kriterlere göre çalışmasını öngören ve akademisyenlerin de bu kriterlere uymasının yolunu açan akademiyi siyaseten bitirme kaygısı güdüldüğü açık. Bakan Nihat Ergün’ün “Özerklik özgürlüğün önüne geçti” söylemi üzerine soralım: Düşüncenin ve akademinin özgürlüğünü belirleyecek olan bakanlar kurulu mudur? Hangi kriterlerle “özgür akademi”yi kuracaklar?
- Bu döneme damgasını vuran, insanları sobalarda kitap yakmaya mecbur kılan 142. Madde 1991 yılında kaldırıldı. Ancak mahkemeler hala bu yasaya dayanak göstererek kitapları toplatmaya devam ediyor. Halen yasaklı olan kitap listesi emniyete göre şunlar: Mao Zedung, Seçme Eserler 2. Cildi,  Mao Zedung, Seçme Eserler 4. Cildi,  Sovyetler Birliği Komünist Partisi Bolşevik Tarihi, Savaşa ve Faşizme Karşı Birleşik Cephe, Manifesto 1, Manifesto, Komünist Parti Manifestosu (Karl Marx ve Engels),  Dipten Gelen Dalga 
- T24’ün ikinci yaşı kutlu olsun. Objektif habercilik kriterleriyle, sağlam bir editoryel anlayışla hayatına devam eden T24’ün daha da iyi yerlere ulaşacağını umarım. Kendi adımaysa, yazılarımı dış dünyaya açmamı teşvik eden Işık Kansu’ya ve bana T24’te yer açan, zaman zaman gecikmelerimi de hoşgörüyle karşılaşan Doğan Akın’a ne kadar teşekkür etsem az.  


Yazarın Diğer Yazıları

Cumhuriyet’ten um:ag’a

Vakıf kurulduğunda ilk amaç, babamın gazetecilik anlayışını gelecek nesillere yaymak için bir eğitim modeli geliştirmekti.

Uğur Mumcu’nun ardından; dün ve bugün...

Her ırkçı ve şoven duygu, bir başka şoven ve ırkçı düşüncenin düşman kardeşidir

Çünkü yanan bilir

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor.

"
"