24 Ekim 2021

Ostomi: Tuhaf olsa da yararlı bir ameliyat

Ostomi, bağırsağın karın duvarına “ağızlaştırılması”dır. Hekimler için çok da olağanüstü bir durum olmamasına rağmen hastalar için anlaşılması da, kabullenilmesi de kolay değildir. Günümüzde karına yapışan torbalar ile koku ve pislik sorunu neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır ve kişi sosyal hayatına istediği şekilde devam edebilir. Gömleğinin altındaki torbadan, kendisi söylemezse, etrafındakilerin haberi bile olmaz.

Cerrahlar zaman zaman tuhaf işler de yaparlar. Bunlardan biri de bağırsağın karın duvarına “ağızlaştırılması”dır (ostomi). Bağırsak cerrahisi ile ilgilenen bir hekim ile hastası arasında şöyle bir diyalog sıklıkla geçer:

-Kalın bağırsağınızdaki kitleyi aldıktan sonra bağırsağınızın açıkta kalan ucunu karın duvarına ağızlaştırmamız gerekebilir.

-Nasıl yani?

-Bir süre için dışkınız karın duvarından bir torbaya gidecek demek.

Hekimler için çok da olağanüstü bir durum olmamasına rağmen hastalar için anlaşılması da, kabullenilmesi de kolay değildir. Üstelik bu işlemin bazen geri dönüşü olmayan, kalıcı bir durum olması da söz konusudur.

Hastaların bu türden bir ameliyat yöntemini dehşet içinde dinlemesi kadar normal bir şey olamaz elbette. Öyle ya, dışkının kontrolsüz olarak karın duvarından gelecek olması düşüncesi bile yeterince korkutucu iken, pislik, ses ve kötü koku olması ihtimali olayı kabul edilemez hale getirebilir.

Oysaki kalın bağırsak ameliyatlarından ve bağırsak yaralanmalarından sonra başvurulan bir cerrahi girişim olan ağızlaştırma kabullenildikten sonra işler daha kolaydır. Günümüzde karına yapışan torbalar ile koku ve pislik sorunu neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır ve kişi sosyal hayatına istediği şekilde devam edebilir. Gömleğinin altındaki torbadan, kendisi söylemezse, etrafındakilerin haberi bile olmaz.

 

 Neresinden bakarsanız bakın tuhaf ve ürkütücü olan bu işlem bir zamanlar mafya jargonunda da yer almaktaydı. “Seni kurşun manyağı yaparım” cümlesini halen duyabiliyoruz ama “seni karnından işetirim” sözü daha az kullanılıyor. Ateşli silah ile oluşan kalın bağırsak yaralanmalarından sonra ostomi sık uygulanan bir işlemdir. Buradaki tehdit idrar yolları ile ilgili değil, zira idrar yollarının karın duvarına ağızlaştırılması bu tür yaralanmalarda uygulanan bir yöntem değil. Anladığım kadarıyla o camiada ölmek yerine başkalarına muhtaç bir yaşam sürmek zorunda bırakılmak daha aşağılayıcı bir durum. Tekerlekli sandalyeye mahkûm olmak, idrarını tutamamak, dışkının torbaya gelmesi belli ki o dünyada ölümden beter.

Savaşlar çeşitli yaralanmalarda yeni tedavi seçeneklerini zorunlu olarak ortaya çıkarmış. Aslında ilk gelişmeler Bergamalı Galen tarafından belirlenmeye başlamış. İmparator Marcus Aurelius ve Commodus’un hekimi (ve cerrahı) olan Galen, gladyatörlerdeki karın yaralanmalarında bağırsakların dışarı dökülmesini önleyecek onarımlar geliştirmiş. Ancak, Galen bağırsakların kendisinde bir yaralanma olduğu durumda yaralının yaşamasının mümkün olmadığını da belirtmiş.

Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra uzun bir süre gelişmeler çok yavaş ilerlerken Arap dünyasının katkıları ortaya çıkmış. El-Zehravi (936-1013) modern cerrahinin öncülerinden biri ve en önemlisi olarak tanınıyor. (Avrupalılar onu Albucussis olarak tanıyor.) Yazmış olduğu 30 ciltlik Kitab al-Tasrif’te bağırsak yaralanmalarının hayvan bağırsağından yapılmış ince dikişler ile onarılabileceğini tariflemiş.

Kalın bağırsağın karın duvarına açılması ilk olarak Alexis Littre tarafından 1710 yılında, doğuştan makadı gelişmemiş bir yeni doğanda yapılmış olduğu kayıtlarda geçiyor. Bağırsağın karın duvarına ağızlaştırıldığı ilk başarılı ameliyat ise 1723 yılında İngiliz hekim William Cheselden tarafından yapılmış. Cheselden göbek fıtığına sıkışarak dolaşımı bozulmuş olan 60 cm bağırsağı çıkardıktan sonra açıkta kalan ucu karın duvarına dikmiş ve hasta daha sonra uzun yıllar yaşamış. Yazılarda net olarak belirtilmiyor ama bu ince bağırsak olmalı.  

Karın ameliyatları uzun süre uzak durulduktan sonra ancak 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, anestezinin varlığı ve antisepsi kurallarına uyum ile birlikte, ateşli silah yaralanmalarında sıklıkla uygulanmaya başlanmış. Bu dönemde ostominin hayat kurtarıcı olabildiğinin de farkına varılmış ve uygulamalar gelişerek devam etmiş.

Bu sevimsiz ameliyat halen kalın bağırsak yaralanmalarında, kalın bağırsak tıkanmalarında ve diğer kalın bağırsak ameliyatlarında zaman zaman uygulanıyor. Çoğu kez geçici olan bu işlem ilk ameliyattan 2-3 ay sonraki başka bir ameliyatla normal haline çevriliyor. İlginç bir şekilde bir kez daha ameliyat olmak istemeyen hastalardan bazıları yaşamlarını bu biçimde sürdürmeye de karar verebiliyorlar. İşlemin sandıkları gibi sosyal hayatı engellemeyeceğini görmek bu kararı verdirebilir. Bir yerlerde tuvalet bulmak, sıkışıp tuvalete koşmak gibi sorunların üstesinden geliniyor olması da avantaj sayılabilir.   

Eminim ki bir gün gelecek ve o günkü hekimler bizler için “çaresizlik içinde ne garip ameliyatlar yapmışlar” diyecekler. Ben bile 30 yıl önce bizzat yaptığım ameliyatlar için aynı cümleyi kuruyorum. Asistanlık dönemim artık neredeyse hiç yapılmayan ülser ameliyatları ile geçti.

Tıp hızla gelişiyor ve eskiden uzun yıllar alan değişimler artık çok daha kısa sürede gerçekleşiyor. Belki de bir gün gelecek ve tüm cerrahi işlemler ortadan kalkacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Sorumsuz hasta sorunu

Sigarayı bırakarak, cerrahi öncesi daha hareketli olarak ve en önemlisi kilo vererek cerrahlara yardımcı olsalar fena mı olur? Cerrahi sonrası iyi bir sonuç hastalar kadar cerrahları da mutlu eder

Ürik asitin marifetleri

Gut hastalığı, ismini en güçlü Roma tanrılarından olan Satürn’den almış. Çocukları arasında gezegenlere isim veren Neptün, Pluton ve Jüpiter de bulunuyor. Böyle kötü bir hastalığa güçlü bir tanrının adını vermek yerinde olmuş

Tıpta güven kaybı

Her şeye rağmen iyi hekimlik yapan/yapmaya çalışan geniş bir hekim ve sağlık çalışanı ordusu mevcut. Gelecekten hiç umutsuz olmadım

"
"