Çok çeşitli ağrılar arasında ameliyat sonrası ağrılara ayrı bir yer vermek gerekiyor. Ağrı kesici ilaçlardaki çeşitliliğe ve diğer teknolojik gelişmelere rağmen cerrahi işlemlere bağlı ağrı sorun olmaya ve hastaları korkutmaya devam ediyor.
Ağrı ölçülebilir bir yakınma değildir. Eğer hastalar "ağrım var" diyorsa vardır, aksi söylenemez.
Karın ameliyatlarından sonra ilaçlara ek olarak ağrıyı nasıl daha azaltabiliriz konusuna kafa yoran bir grup araştırmacı ilginç bir çalışma yapmış. Bu tür ameliyat geçiren hastalar ağrıları nedeni ile derin nefes alıp öksürmekten kaçındıkları için iyi havalanmayan akciğerlerle bağlantılı sorunlar çıkabiliyor. Yapılan çalışmada karın ameliyatlarından sonra hastalar öksürdüklerinde iki elleri ile bellerine doğru bastırırsa ağrının daha da azalacağı sonucuna varmışlar. Bu basit yöntemin öksürüldüğünde yaradaki gerilmeyi ve dolayısı ile ağrıyı azalttığını belirtiyorlar. (1)
Bu çalışma bilimsel yönden birçok açıdan eleştirilebilir. Ağrı ölçümü hep hastanın ifadesine bağlı sübjektif yöntemlerle yapılabildiğinden, tepkiyi yaratanın yapılan baskının mı yoksa hastadaki psikolojik etkinin mi olduğu tartışılabilir. Ama nedeni ne olursa olsun, yöntem hastaların öksürürken daha az ağrı hissetmelerini sağlamış.
Küçük çocuklar düşüp ağladıklarında sık uygulanan bir yöntem ağrıyan yerin öpülmesidir. "Öpeyim de geçsin" tedavisi yıllardır uygulanan, etkisi bilimsel olarak da kanıtlanmış bir yöntemdir. Etkisi ağırlıklı olarak psikolojik ama sonuçta etkili işte. Evde oluşan yanıklara salça, yoğurt, diş macunu sürmek de halen kullanılan yöntemler arasında. Birazcık ilgi ve bir şeyler yapılıyor hissi besbelli ki işe yarıyor.
Bu tür çalışmaların beni hayran bırakan tarafı araştırmacıların merakı ve bu meraklarını bilimsel yöntemlerle araştırma bilinci. Bir sorunu görmek, bunu çözmek için yollar düşünmek ve bunları bilimsel yöntemlerle araştırmak bizim yaşadığımız coğrafyaya pek uymuyor. Sorunu görüyor, bazen kendimize göre çözümler de buluyoruz ama çözümlerin işe yarayıp yaramadığı konusu hep havada kalıyor.
Yıllar önce supozituvar (fitil) kullanımı ile ilgili bir çalışmaya hayran kalmıştım. Fitiller şekil olarak bir mermiyi andırır, bir ucu düz ve künt, diğer ucu ise yuvarlaklaştırılmış ve inceltilmiş olarak piyasada bulunuyor. Saygın tıp dergilerinden birinde yayınlanan makalede araştırmacı fitilin hangi ucunun öncelikle makattan içeri itileceğini araştırmış. (2)
Erişkinlerde de kullanılan fitillerin kullanım alanı çocuklarda daha fazla. Eline fitili alan birisi otomatik olarak inceltilmiş olan kısmın öncelikle içeri itileceğini düşünür. Zaten hiçbir hekim de nasıl kullanılacağı hakkında bilgi vermez, hasta veya yakınlarının bildiği varsayılır.
Bunu uygulayan anne-babaların ve çocuk doktorlarının sorunu itilen fitilin geri çıkmasıdır. Bir çocuğa fitil gerekiyorsa bu çocuk hastadır ve büyük ihtimalle de ağlıyordur. Öyle olunca itilen fitil çoğunlukla geri gelir. Bunu önlemek için fitili iyice içeri itmek gerekir ki bu hem ellerin kirlenmesine, hem de çocuğun poposunun tahriş olmasına yol açar.
İşte bu sorun nedeni ile yapılan araştırma fitilin künt kısmının öncelikle içeri itilmesi durumunda sorunun çok daha az yaşanacağı sonucuna varmış. Zira fitilin künt ucu azıcık da olsa çocuğun poposuna girince çocuk kendini kastığında fitil dışarı değil içeri doğru gider sonucuna ulaşmışlar.
"Yahu insanlar nelerle uğraşıyor, enerji ve paralarını ne gereksiz alanlarda tüketiyor?" diyenler çıkacaktır eminim. Ama gelişmeyi sağlayan insanların merakı değil midir? Annelerimiz bizlere "Aman terli terli soğuk su içmeyin" diye sıkıca tembih ederlerdi. Eminim ki aynı uyarılar halen de devam ediyordur. Soğuk su içince ne oluyor acaba? Bu uyarı herkes tarafından kabul görmüş ama önemi ve doğruluğu bilinmeyen bir durum. Araştırmaya değer mi? Gerçi annelerin otoritesini sarsabilir ama niye değmesin?
Çocuk doktoru olan eski sağlık bakanlarımızdan Recep Akdağ da öğretim üyeliği döneminde çocuklarda popodan ateş bakılırken termometrenin içeriye kaç santim itilmesinin en iyi sonucu vereceğini merak etmiş. (3) Araştırmacılar termometrenin üç santim içeri sokulmasının en uygunu olduğu sonucuna varmışlar. Bilimsel yöntemi çok zayıf ve uluslararası olmayan bir dergide yayınlandığı için tıp dünyası bu bilgiden mahrum kalmış ama merak edilen bir soruya cevap aranmış.
Merak etmenin sonu yok. Basit konular da, karmaşık ve uçuk konular da merak edilmeli. Öncelikle soru soran çocukları susturmaya çalışmaktan vazgeçmeliyiz. Ama daha da önemlisi, merak konularını araştıracak bilince ve bilgiye sahip bir toplum oluşturmalıyız.
- Shimoyama H et al. Bilateral Flank Compression Maneuver for Reducing Pain on Coughing after Abdominal Surgery. J Am Coll Surg, 2021.
- Abd-El-Maeboud, K.H. et al. Rectal suppository: commonsense and mode of insertion. The Lancet. 1991.
- Akdağ R et al. Termometre rektuma kaç santimetre sokulmalı ve orada ne kadar tutulmalı? İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. 1994