21 Ağustos 2022

Her fani gibi patolog da yanılabilir

Patolojinin öncüsü kimdir sorusu sorulduğunda hep Giovanni Battista Morgagni'nin (1682-1771) adı öne çıkıyor

Birçok ülkede vücuttan alınan doku parçalarının inceleme sonucu ilgili hekime bildirilir. Türkiye'de ise uygulama her hastanede değişiktir ve bir kurala bağlanmamıştır. ABD'de alınan yeni bir karar ile alınan parçada kanser saptanmışsa bu sonucun yarım saat içinde ilgili hekime bildirilmesi koşulu getirildi. Amaç tedavide oluşabilecek aksaklıkların ve gecikmelerin engellenmesi. Hekimlerde gecenin ileri saatlerinde uyandırılma endişesi belirdi ama patologların gecenin ileri saatlerinde çalışma alışkanlığı dünyanın hiçbir yerinde yoktur sanırım.

Patoloji denildiğinde akla sadece mikroskop ile tanı konulması gelmemeli. Dokuların kendisine bakarak tanımak da patologların becerileri arasında. Otopsi de bunun bir parçası. Bu merak insanlarda tarihin ilk çağlarından beri süregeldiğinden, patolojinin başlangıcını hastalıkları anlamak için ölüler üzerinde inceleme yapanlara kadar götürmek mümkün.

Daha sonra, 14. yüzyıla kadar ölü bedenlerin gerek anatomiyi anlamak, gerekse de hastalıkları tanımak amacıyla kullanılması yasaklandığından, fazla bir gelişme olmamış. Patolojinin öncüsü kimdir sorusu sorulduğunda hep Giovanni Battista Morgagni'nin (1682-1771) adı öne çıkıyor. Padova Üniversitesinde profesör olan Morgagni kendi tedavi ettiği 700 hastanın otopsisini yapmış ve yayınlamış. Morgagni dönemin en önemli anatomisti ve patolojik anatominin "babası" olarak anılmayı hak ediyor.

Esas gelişme ise mikroskobun kullanılmaya başlanması ile olmuş. İlk mikroskobu Hollandalı Zacharias Janssen'in, 1590 dolaylarında bir teleskobu geliştirerek meydana getirdiği kabul edilir. Bugünkü mikroskobun ana prensiplerini ise 17. yüzyılda, yine bir Hollandalı, Anton van Leeuwenhoek geliştirmiş.

Hücreyi temel alan modern patolojinin ise Rudolf Virchow (1821–1902) ile başladığı varsayılır. Doku kesitlerini inceleyerek bugün bile kullanılan atrofi, hipertrofi, amilod gibi çok sayda kavramın tanımını da yapmış.

Ses kısıklığı olan Prens Frederick'e yapılan larinks biyopsisi (1887) Virchow tarafından değerlendirilmiş ve "iyi huylu" olduğunu raporlamış. Ancak daha sonra bunun bir kanser olduğu ve prensin ölümüne neden olan hastalık olduğu görülmüş. Virchow bu durumda neler hissetmiştir acaba?

Virchow'un ilgi alanlarından biri de arkeoloji olmuş. Truva'nın bulunmasına ve beraberinde bu tarihi hazinenin Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışına taşınmasına önemli katkılar sağlamış.

Türkiye garip olaylar ülkesi olduğundan patoloji konusunda da şaşırtıcı olmayan gelişmeler yaşanıyor. Medyaya yansıyan olaylardan biri de Yalova'da ameliyat edilerek dalağı alınan bir hastanın incelenmek üzere İstanbul'a gönderilen dalağının yolda sırra kadem basması.

Yapılan soruşturmada özel hastanenin dalağı standart kargo ile gönderdiği, paketin taşıma sırasında zarar gördüğü ve bu nedenle çöpe atıldığı anlaşılmış. İl Sağlık Müdürlüğü, özel hastaneye 3 bin lira idari para cezası vermiş, adli tıp kurumu ise dalağın 'standart' kargo ile gönderilmesinin tıbben uygun olduğunu belirtmiş. Hasta muhtemelen dalaksız ve tanısız olarak yaşamına devam etmektedir.

Bir başka olayda ise çıkarılan bir deri lezyonunun patolojik inceleme için gönderildiği laboratuvara hiç ulaşmadığı görülmüş. Üstelik de gönderilirken "malign deri tümörü" olarak kodlanmış. Daha sonra da hastada beyninde malign melanom metastazı oluşmuş.

Adli Tıp Kurumu "patolojik incelemeye gönderilen doku örneğinin patoloji laboratuvarına ulaşmadığı ve patolojik incelemesinin yapılmadığı, alınan lezyonun histopatolojik tanısının olmaması nedeniyle ölüme sebep olan beyindeki melenom metastazının bu lezyonla ilişkisinin olup olmadığının bilinemeyeceği" şeklinde bir görüş bildirmiş ve hastane ve hekim için kusur saptanmamış.

Her iki örnekte de ülkemize has tuhaflıkları görmek mümkün. Bu örnekler buram buram ciddiyetsizlik, kuralsızlık ve vurdum duymazlık kokuyor ve hastalar zarar görüyor. Patoloji de tıbbın diğer alanları gibi matematiksel çözümler sunmuyor ve yanılabiliyor ama gördüğünüz örneklerde olduğu gibi bazen de bakılması gereken dokular laboratuvara hiç ulaşamıyor.

Aslında konumuz patoloji bilim dalı idi ama başka yerlere kaydık. Özetle, mikroskop altında hücrelere bakarak tanı koyan bir hekim grubundan söz ediyoruz. Tıbbın her alanında olduğu gibi bu değerlendirmede de farklı görüşler olabiliyor. Öyle ya, bu işin "babası" Virchow bile prense yanlış tanı koymuş.

Yazarın Diğer Yazıları

Ürik asitin marifetleri

Gut hastalığı, ismini en güçlü Roma tanrılarından olan Satürn’den almış. Çocukları arasında gezegenlere isim veren Neptün, Pluton ve Jüpiter de bulunuyor. Böyle kötü bir hastalığa güçlü bir tanrının adını vermek yerinde olmuş

Tıpta güven kaybı

Her şeye rağmen iyi hekimlik yapan/yapmaya çalışan geniş bir hekim ve sağlık çalışanı ordusu mevcut. Gelecekten hiç umutsuz olmadım

Bir kadın evlenince…

Evli bir kadın eşinin haber ve izni olmadan doğum kontrolü için hap kullanırsa veya spiral taktırırsa suç işlemiş mi olur? Eşi mahkemeye başvurursa haklı çıkar mı?

"
"