İki ayağımızın üstüne dikildikten sonra başımıza gelen sorunlardan biri de kasık fıtığı olmuş. Öyle ya, dört ayak üstünde yürüyen canlılarda böyle bir sorun yok. Anatomik özelliklerinden dolayı erkeklerde çok daha sık görülen fıtığın cerrahi onarımdan başka bir tedavisi de yok. İnsanlar fıtık ile yaşamını sürdüremez mi? Yaşar elbette ama zamanla büyüyeceğini ve ağrı yanında ender de olsa ciddi sorunlar yaratabileceğini biliyoruz.
Fıtığın fark edilmesi ve tedavi edilmeye çalışılması tahmin edileceği gibi çok eski çağlara kadar uzanıyor. Anestezinin gelişmesi ve cerrahi tekniklerin tariflenmesine kadar fıtık tedavisi zararsız yöntemlerle yapılmaya çalışılmış. Bu kervana Amasya Darüşşifası hekimi Sabuncuoğlu Şerafettin de katılmış. Sabuncuoğlu her türlü hastalığı dağlayarak tedavi ettiğinden, fıtık için de aynı yöntemi kullanmış.
Ancak Sabuncuoğlu asla küçümsenmemeli. Kendi çizdiği minyatürlerle oluşturduğu kitabı dünyanın ilk cerrahi atlası olma ünvanını hak ediyor. Bu kitapta endoskopik teknikler, yüzeysel cerrahi girişimler resmedilmiş.
Kasık fıtığı cerrahisinin gelişmesi bir anlamda savaş nedeniyle olmuş. Pavia Üniversitesi'nde öğrenci olan Edoardo Bassini orduya katıldıktan sonra Papa orduları ile savaşırken 1867'de sağ kasığından şarapnel ile yaralanır. Daha sonra bu yaralanma sırasında bağırsağın da hasar görmüş olduğu, yaradan dışkı gelmesi ile anlaşılır. Kendi üniversitesinde altı ay tedavi gören Bassini bu dönemde kendi kasık bölgesinin anatomisini inceleme fırsatı bulur. O döneme kadar yapılan kasık fıtığı ameliyatlarından sonra neredeyse tamamının nüksettiğini fark eden Bassini, o bölgenin anatomik olarak onarıldığı tekniği tarifler ve sonuçlar iyi çıkınca da yöntem yaygın kabul görür.
Daha sonra gelişen tekniklerin hepsinin temelinde Bassini'nin konsepti yatar. Fıtık cerrahisi sonrası nüksleri azaltan en önemli gelişme ise onarımda yamaların kullanılması oldu. Günümüzde fıtık onarımlarının neredeyse tamamında yama kullanılıyor. Bu yöntem de Bassini onarım tekniğinin bir devamı oldu.
Yama denilince oraya sağlamlık veren çelik bir ızgara düşünülmemeli. Konulan yama tül perde gibi bir şey ve o bölgede yeni bir doku oluşturarak sağlamlık sağlıyor. Olduğu yere tam olarak yerleşmesi de 6-8 hafta sürdüğünden bu dönemde biraz dikkatli olmak gerekiyor, sonrasında ise spor da dahil hareket serbest.
Uygun yamanın bulunması da elbette hemen olmamış. Konulan yamanın etkili olması yanında enfeksiyona neden olmaması ve vücut tarafından da kabul edilmesi gerekiyor. Uzun denemelerden sonra şimdi kullanılan yamaların büyük bir çoğunluğu polipropilenden üretiliyor. Çuval yapımında kullanılırken keşfedilen bu madde yaygın olarak ameliyat ipliği yapımında da kullanılıyor. Önemli olan, yama kullanımından sonra fıtık nükslerinin önemli ölçüde azalmış olması.
Son yirmi yılda ise fıtık onarımları laparoskopik olarak (bir kesi yerine delikler açarak) yapılmaya başlandı. Bu yöntemin avantajının ameliyat sonrası ağrının daha az olması ve iyileşmenin hızlanması olarak çok vurgulandı ama bazı gerçekler saklandı. Fıtık tek taraflı ise bu yöntemin avantajı belirsizdi, ancak iki taraflı ameliyatlar için daha iyi olduğu görüldü.
İşin daha önemli tarafı ise nüks oranlarının açık, klasik yönteme göre daha fazla oluşuydu. Hastalar yeni teknolojiye bayıldıkları için bu yöntem talep görüyor, öyle olunca da deneyime bakmaksızın tüm cerrahlar bu yöntemi uyguluyorlar ve sonuç bazen istendiği gibi olmuyor.
Yakınlardaki bir Medicare çalışmasında 175 binden fazla hasta incelenmiş. Karın duvarı fıtıklarının laparoskopik olarak onarıldığındaki nüks oranlarının klasik yöntemle karşılaştırıldığında daha fazla olduğu görülmüş. Ortalama nüks oranı da yüzde 15 civarında, yani oldukça fazla. Üstelik de bunlar tekrar ameliyat olanlar. Fıtığı ile yaşayanların tam sayısı belli değil.
Bu çalışmadan bence iki önemli sonuç çıkıyor: Birincisi eğer cerrahınız size fıtığınızı ameliyat ederim, bir daha da bir şey olmaz diyorsa inanmayın. İkincisi ise cerrahınızı en yeni teknoloji için zorlamayın, bırakın sizin için en iyi olanı ve en iyi bildiği neyse onu yapsın. Yıllardan beri söylenen bir söz vardır: Yeni bir yöntemin kötü uygulanmasındansa, eski bir yöntemin iyi uygulanması tercih edilmelidir.