ABD’nin Indiana eyaletinde Dr. Daniel Stock lokal yetkililer tarafından Koronavirüs ile ilgili yanlış bilgiler verdiği için sorgulanmak durumunda kaldı. Dr. Stock aşıların etkisiz olduğunu, bazı ilaç kokteylleri ve destek ürünleri ile çok daha iyi sonuç alınacağını, maskelerin de hastalığın yayılmasının engellenmesinde hiç işe yaramadığını savunmaktaydı.
Olayı bu boyutlara taşıyan ise Dr. Stock’un videolarının Facebook’ta 100 milyon beğeni alması, Twitter’da 6.2 milyon, YouTube’da ise 2.8 milyon kere izlenmesi ile gelişen sosyal medya popülerliği olmuş.
Sağlık çalışanlarının önemli bir bölümü Kovid-19 nedeni ile hastanelerde yatan hastaları tedavi etmekle uğraşırken, sayıca az da olsalar, bazı hekimlerin bu şekilde davranmasının uygun olup olmadığı tartışılıyor.
Benzer bir durum Türkiye’de de geçerli. Aşı ve diğer önlemlerin karşısında olan bazı hekimler için Tabip Odalarının soruşturma açtığı biliniyor. Amerikan Tıp Birliği (AMA) yanlış bilgiler yayan hekimlerin etik kuralları ihlal ettiğini açıkladı. Birçok tıp kuruluşu da bu şekilde davranan hekimlere disiplin cezaları verilmesi gerektiğini belirtmekteler. Önerileri arasında bu hekimlerin çalışma lisansının iptal edilmesi de var.
Bu türden uygulamaların gerektiğini savunan kuruluşlar hekimlerin almış oldukları eğitim ve bilgi ile toplumdaki güvenilirliklerinin meslek dışından olanlara göre çok fazla olduğunu ve bu nedenle de davranış ve açıklamalarının etkisinin izleyenler üzerinde çok daha etkili olduğunu belirtiyorlar. Hekimlerin hastaların sağlığını korumak adına etik ve profesyonel sorumluluklarının olduğu, bunu yaparken de bilimsel çalışmalara dayanarak davranmaları gerektiği vurgulanıyor.
Burada ortada kalan tartışma ise kimin doğruyu söylediğine kilitleniyor. Aşı ve diğer önlemlerin karşısında olanlar söylediklerini desteklemek üzere bilimsel kanıtlar değil, bilimsel değeri olmayan kişisel görüş ve gözlemlerini kullanıyorlar. Fikir özgürlüğü engelleniyor diyerek tartışanlar da yok değil.
Oysa ki bazı bilgilere ulaşmak ve kanıt elde etmek için bilimsel çalışmalardan başka bir yöntem yok. Bilimsel çalışmalar için aşı karşıtlarının öne sürdüğü bir diğer argüman da bu tür çalışmaların büyük ilaç firmalarının tekelinde olduğu ve manipülasyona açık olduğu gerçeği.
Daha önceki yazılarımdan birinde bilimsel araştırmalar için şu cümleleri kullanmıştım: “Artık neredeyse tüm çalışmalar, özellikle ilaç çalışmaları, endüstri sponsorluğunda yapılıyor. Araştırma maliyetlerinin artması kişilerin, üniversite veya diğer bilimsel kurumların bağımsız olarak araştırma yapmasını olanaksız kılıyor. Kalın bağırsak ameliyatlarındaki enfeksiyonları önlemede, operasyon öncesi cerrahi alanın iki antiseptik solüsyondan hangisi ile temizlenmesinin daha yararlı olacağının araştırıldığı çalışmanın maliyeti 5,5 milyon dolar olarak açıklanmıştı.
Hal böyle olunca sponsor firmalar, ürünle ilgili çalışmaların her aşamasına dahil oluyor. En masumane bir yaklaşımla, sponsor firma ilaçla ilgili istemediği bir sonucun çıktığı çalışmayı yayımlamama olanağına sahip. Çalışmanın olumlu taraflarını alıp, olumsuz taraflarını yok etmek de elinde.”
Durum böyle olsa bile kişisel görüşler yerine bilimsel çalışmalara güvenmek gerekiyor. Veri toplama ve bunların analizi bilimsel çalışmaların olmazsa olmaz koşuludur.
Günümüzde aşı ve diğer önlemlerin karşısında olan hekimlere bir yaptırım uygulanıp uygulanamayacağı ise başka bir etik tartışma konusu. Etik tartışmalar farklı görüşler ortaya çıkarabilir.
Hukuki olarak ise durum çok farklı. Benzer bir durum medyada çeşitli bitkisel ürünlerle reklamlarını yapan hekim ve hekim olmayanlarla yaşanmıştı. Tabip Odaları bilimsel olarak yanlış davrandığı belirlenen hekimlere toplumu yanılttığı gerekçesi ile çeşitli cezalar verebiliyor ve verdi de.
Ancak, hekim olmayanlara Tabip Odalarının müdahale etme yetkisi yok. Bu durumda savcılığa başvurulduğunda hukuki süreç başlatabilmek için savcılar bu uygulamadan kişinin direkt olarak zarar görmüş olması gerektiğini ve bunun da kanıtlanması gerektiğini belirtiyorlar ki bu çok zor, hatta imkânsız, bir süreç. Aynı durum aşı karşıtları için de geçerli.
Yaşadığımız pandemide tüm çalışmalar aşının ve diğer koruyucu önlemlerin hastalığı, ölümleri ve yoğun bakım tedavisi gereksinimini önemli ölçüde ortadan kaldırdığını gösteriyor. Hekimlerin bu salgını önleme konusunda etik ve profesyonel sorumluluklarının olduğu tartışılmaz.