06 Ekim 2024

Umudu tahmin etmek mümkün mü?

Umut, yalnızca bireylerin psikolojik durumlarını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda tedavi sonuçlarını doğrudan etkileyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, sağlık hizmetleri sunumunda psikolojik desteğin artırılması, yalnızca hastaların iyilik halini değil, tedavi süreçlerinin de başarı oranını artırabilir

Birincil karaciğer kanseri (BKHK), yalnızca fiziksel etkileriyle değil, aynı zamanda hastaların psikolojik sağlığı üzerinde de derin izler bırakabilen bir hastalık. Tedavi sürecinde hastalar genellikle umutsuzluk, korku ve çaresizlik gibi duygularla karşı karşıya kalıyorlar. Ancak son yapılan bir çalışma, umut gibi pozitif psikolojik faktörlerin hastaların iyileşme sürecinde kritik bir rol oynadığını gösteriyor. Ağustos ayında yayımlanan "Birincil Karaciğer Kanseri Hastalarında Umut Seviyesini Pozitif Psikoloji Perspektifinden Tahmin Eden Yeni Bir Modelin Oluşturulması" başlıklı bu çalışma, hastaların umut seviyesini tahmin etmeye yönelik bir model geliştiriyor ve bu faktörlerin tedavi sürecini nasıl etkilediğini araştırıyor.

Çin’deki bir hastanede, Ekim 2020 ile Haziran 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu araştırmaya toplamda 206 birincil karaciğer kanseri hastası katıldı. Araştırmanın temel amacı, bu hastalarda umut seviyesini etkileyen demografik, sosyal ve ekonomik faktörleri incelemek ve bu bilgileri kullanarak hastaların umut seviyesini tahmin edebilecek bir model geliştirmekti.

Çalışmada umut düzeyleri, Herth Umut İndeksi (HHI) ile ölçüldü. Bu indeks, hastaların geleceğe dair umutlarını, harekete geçme istekliliklerini ve sosyal ilişkilerine verdikleri değeri ölçen bir ölçek. Ayrıca, hastaların sosyal destek seviyeleri, Sosyal Destek Değerlendirme Ölçeği ile değerlendirildi. Bu iki ölçek, hastaların psikolojik sağlığını ve sosyal çevrelerinin onların umut seviyelerine nasıl etki ettiğini anlamada kritik bir rol oynadı.

Çalışmanın bulguları, umut seviyesini belirleyen faktörleri gözler önüne serdi, ki bu faktörler de umudun “sınıfsal” bir kavram olduğunu bir kez daha gösterdi. Medeni durum, eğitim seviyesi, gelir düzeyi, ikamet yeri ve sosyal destek gibi değişkenlerin umut seviyesini önemli ölçüde etkilediği görüldü. Evli olmayan hastalar, düşük eğitim seviyesine sahip olanlar ve kırsal kesimde yaşayan bireyler, daha düşük umut seviyelerine sahipken, daha yüksek sosyal destek alanlar ve kent merkezlerinde yaşayan bireyler daha yüksek umut seviyelerine sahipti. Çalışmada yer alan katılımcıların yüzde 39.81'i (82 hasta) düşük umut seviyesine sahipti.

Araştırmacılar, bu faktörler ışığında bir nomogram modeli oluşturdu. Bu model, hastaların bireysel özelliklerine dayanarak umut seviyesini tahmin etmek için kullanıldı. ROC eğrisi analizine göre model, yüzde 93.1 doğruluk oranıyla umut seviyesini tahmin edebildi. Bu bulgular, klinik uygulamalarda hastaların psikolojik durumlarını değerlendirmek ve buna göre müdahale planları oluşturmak açısından büyük bir potansiyele işaret ediyor.

Bu çalışmanın en önemli bulgularından biri, umut seviyesinin yalnızca bir psikolojik durum olarak değerlendirilmemesi gerektiği, aynı zamanda klinik sonuçlar üzerinde doğrudan bir etkisinin olduğunun ortaya konmasıdır. Umut düzeyi yüksek olan hastalar, tedavi süreçlerine daha etkin bir şekilde uyum sağlıyor ve bu uyum, daha olumlu klinik sonuçlar doğuruyor. Tedaviye olan uyumun yüksek olması, hastaların hem daha uzun süreli hem de daha etkili bir iyileşme süreci geçirmelerini sağlıyor. Özellikle kanser gibi uzun süreli tedavi gerektiren hastalıklarda, psikolojik faktörlerin önemi göz ardı edilemez.

Araştırmanın bulguları, klinik pratiğe yönelik önemli çıkarımlar sunuyor. Umut seviyesinin yüksek olduğu hastalarda tedaviye uyumun artması, sağlık çalışanlarının bu hastalar için psikolojik destek sağlayarak tedavi süreçlerini optimize edebileceğini gösteriyor. Özellikle düşük umut seviyesine sahip olan hastaların erken dönemde tespit edilmesi, tedavi süreçlerinde psikolojik ve sosyal desteklerin artırılması gerektiğine işaret ediyor.

Bu model sayesinde, sağlık çalışanları, umut seviyesi düşük olan hastaları daha erken tespit edebilecek ve bu hastalara yönelik özel tedavi ve destek programları geliştirebilecekler. Psikolojik desteğin, özellikle BKHK gibi hastalıklarda tedavi sürecinin bir parçası haline getirilmesi gerektiği bu çalışmayla bir kez daha vurgulanıyor. Umut seviyesinin artırılması, yalnızca hastaların ruh hallerini iyileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda tedaviye olan dirençlerini ve yaşam kalitelerini de artırıyor.

Ayrıca, umut düzeyi yüksek olan hastaların tedaviye daha etkin bir şekilde uyum sağlamaları, genel sağlık sonuçlarını da olumlu etkileyebilir. Bu da hastaların hastanede daha az kalmasına, komplikasyonların azalmasına ve tedavi maliyetlerinin düşmesine yardımcı olabilir. Sonuç olarak, bu tür modellerin uygulanması hem hastaların yaşam kalitesini artırmak hem de sağlık sistemine ekonomik katkılar sağlamak açısından büyük bir potansiyele sahip.

Birincil karaciğer kanseri hastalarında umut seviyesi, tedavi sürecinin kritik bir bileşeni olarak karşımıza çıkıyor. Bu çalışma, umut seviyesini etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bu bilgilerle bir tahmin modelinin geliştirilmesi konusunda önemli bir adım attı. Umut, yalnızca bireylerin psikolojik durumlarını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda tedavi sonuçlarını doğrudan etkileyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Bu nedenle, sağlık hizmetleri sunumunda psikolojik desteğin artırılması, yalnızca hastaların iyilik halini değil, tedavi süreçlerinin de başarı oranını artırabilir.


Referanslar

Sun, B., He, X. & Zhang, N. Construction of a novel predictive model for hope level in patients with primary liver cancer from a positive psychology perspective. Sci Rep 14, 20016 (2024.) https://doi.org/10.1038/s41598-024-70772-1

Ozancan Özdemir kimdir?

Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu.

Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.

Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu.

Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

2025’e bir kala gençler

2025 yılına girerken Türkiye, gençlerinin yaşadıkları hayattan memnun olmadığı, ekonomik bağımsızlıklarını elde edemedikleri, ülkelerinde kendilerine iyi bir gelecek görmedikleri, ülkelerini terk etmek istedikleri, korkularının ve endişelerinin yüksek seviyede olduğu bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ne ülkemiz ne gençlerimiz böyle bir tanımlamayı ve gerçekliği hak etmiyor!

Giderlerse gitsinler ama ya dönmezlerse?

Ne yapmalı? “Beyin göçü” yapmış biri olarak bu soruyu sıkça soruyorum kendime. Ne yapmalı ki bu dalga durmalı ve belki de yeni bir tersine göç başlamalı. Her düşündüğümde de tek bir noktada soluğu alıyorum

Dijital göç

2024’ün son günlerinde Twitter’dan Bluesky’a yaşanan bu göç, geçmiştekilerden biraz farklı. Bu sefer gerçekten X’in barındırdığı ve dayattığı ortamdan kaçılabilecek bir alternatif olma fırsatı veriyor Bluesky. Fakat bu göçün dikensiz gül bahçesi olmadığını da unutmamakta fayda var

"
"