15 Aralık 2024

2025’e bir kala gençler

2025 yılına girerken Türkiye, gençlerinin yaşadıkları hayattan memnun olmadığı, ekonomik bağımsızlıklarını elde edemedikleri, ülkelerinde kendilerine iyi bir gelecek görmedikleri, ülkelerini terk etmek istedikleri, korkularının ve endişelerinin yüksek seviyede olduğu bir ülke olarak karşımıza çıkıyor. Ancak ne ülkemiz ne gençlerimiz böyle bir tanımlamayı ve gerçekliği hak etmiyor!

Geçtiğimiz hafta, T24’teki yazı köşemi bu ay için daha çok yıllık raporlara ya da geride bırakmaya hazırlandığımız 2024 yılını kapsayan araştırmalara ayırmak istediğimi söylemiştim. Bu nedenle beyin göçü ile başlayan serimize bu hafta Türkiye’de gençlerin resmini çizmeye çalışarak devam etmek istiyorum. Hem bir genç olarak hem de benden daha genç olan gençlere yıllarca eğitim vermiş ve vermeye de devam eden biri olarak arkadaşlarımın, öğrencilerimin ve akranlarımın hangi düşüncelere sahip olduğunu duyurmak ve anlatmak bunu yaparken de uzmanlık alanım olan verilerden faydalanmak istiyorum. Şüphesiz ki Türkiye gibi pek çok sosyoekonomik kırılım altında farklılıklar gösteren bir ülkede gençlerin tamamını kapsayacak ve genelleyecek araştırma bulmak neredeyse imkansıza yakın olsa da bu çalışmaların en azından belirli nüanslar verdiğini de göz ardı etmemeliyiz.

Hafta içerisinde Demet Lüküslü ve Begüm Uzun’un katkılarıyla hazırlanmış olan Türkiye Gençlik Raporu 2024 yayınlandı.  Balkan ülkeleri ve Türkiye’deki gençleri kapsayan bu araştırmada gençlerin yaşadıkları topluma ve hayata dair taşıdıkları fikirler çeşitli başlıklar altında incelenmeye çalışılmış.

Ebeveynlerine göre daha eğitimli ve daha kentli olan gençler, buna rağmen yaşadıkları hayata dair memnuniyet duymuyorlar. Araştırmada yer alan tüm ülkeler arasında gençlerin yaşam memnuniyetinin en son sırada olduğu ülke Türkiye. Mevcut istihdam sorunu ise bu memnuniyetsizliği yaratan en temel nedenlerin başında geliyor. Bu sorunun üzerine gençlerin bu konudaki umutsuzluğu da eklenince memnuniyetsizliğin artması kaçınılmaz oluyor. Burada umutsuzluk ifadesini bilerek kullandım çünkü araştırmaya katılan gençlerin yaklaşık yüzde 60’ına göre işe girmek için en önemli faktör güçlü kişilerle bağlantı sahibi olmak gösterilmiş. İkinci önemli faktör uzmanlık olurken üçüncü faktörün “siyasal parti üyeliği” olması bence bu umutsuzluğun ana kaynağının ülkenin pek çok yönüne sinen nepotizm kültürü olduğunu yinelemiş oluyor. Dolayısıyla bu umutsuzluğun bir sonucu olarak da göç kavramı kendini bir çözüm alternatifi olarak gösteriyor. Yine çalışmaya göre Türkiye’deki her üç gençten bir tanesinin en az 6 ay boyunca yurt dışında yaşamak istediği söylemek mümkün. Bu grubun çoğunluğunu da gerçek anlamda genç ve hayata atılacak gençler (14-24 yaş aralığı) oluşturuyor, çünkü defalarca belirttiğim gibi gençler kendilerine bir umut görmüyorlar ülkede ve yaşam standartlarını arttıracak en iyi yolun ülkeyi terk etmek olduğunu düşünüyorlar.

Araştırmada gençlerin umutsuzluk ve karamsarlığını tekrar ortaya koyan tek sonuç bu değil. Türkiye’deki gençlerin cinsiyet, eğitim ve yaş fark etmeksizin yarısından fazlası önümüzdeki 10 yıl içerisinde hayatlarının daha iyiye gideceğine inanmıyor ve araştırmadaki ülkeler arasında Yunanistan’dan sonra en yüksek orana sahip ikinci ülke.

Gençler her ne kadar daha eğitimli olsalar da ebeveynlerine göre aldıkları eğitimin kalitesinden mutlu değil. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’deki her beş gençten sadece bir tanesi (yüzde 20) aldığı eğitimin kalitesinden memnun olduğunu söylerken, yaklaşık yüzde 60’ı memnun olmadığını dile getirmiş. Memnun olmayanlar incelendiğinde ise en çok memnuniyetsizliğin 14-18 yaş aralığında olduğu görülmüş ki bunun yıllardır yapboz tablosuna dönen eğitim politikalarının bir sonucu olarak görmenin yanlış olmayacağı düşüncesindeyim. Öte yandan 14-18 yaş aralığında, yani lisede alınacak kalitesiz bir eğitimin üniversitede toparlanamayacağını ve üniversiteye gidilmesi oldukça kolay olan ülkemizde kalitesiz bir lise eğitimi ve bunun üzerine yaşanacak olan verimsiz bir üniversite bunun sadece gençlere ve dolayısıyla ailelerine daha büyük sorunlar getireceğini öngörmek için müneccim olmaya da gerek yok. Ancak buradaki asıl can sıkıcı gerçek ise mevcut eğitim politikası paradigmasının bu sorunlara çözmeye yönelik hiçbir adım atmadığı ve atmayacak olması.

Figür 1: Türkiye’deki gençlerin altı aydan uzun bir süre başka bir ülkeye taşınma arzusu (Lüküslü ve Uzun, Türkiye Gençlik Raporu 2024)

Türkiye’deki gençler için en önemli şeylerin başında yüzde 58’lik oranla “bağımsız” olmak geliyor. Gerek geçmişten beri gelen “aile” kurumunun önemi gerek mevcut ekonomik şartlar altında, değil bir iki maaşın bile yoksulluk sınırının altında kaldığı, gençlerin pek çoğu aileleriyle yaşama eğilimi gösteriyor ve bu da onların özellikle evlilik zamanında çok büyük krizler yaşamasına ve ruhsal ve/veya mental sorunlarla boğuşmasına yol açabiliyor. Ancak gençler bu durumun farkında olmalarına rağmen de mevcut ülke konjonktürü içinde kendilerine bir hareket alanı bulamıyor gibi görünüyor. Bağımsız olmanın ardından ise başarılı bir kariyere sahip olmak gençler için hayattaki en önemli şey olarak görülüyor. Her işin başı “sağlık” ise üçüncü sırada.

Öte yandan gençlerin pek çok şeyden korktuğunu ve endişeye sahip olduğunu görüyoruz yine araştırma sonuçlarında. Bu korkuların başında önceki paragraflarda yazdığım gibi işsizlik ve toplumsal eşitsizlik geliyor. İklim sorunları ise özellikle genç kadınlar ve en genç yaş grupları için ön planda. Ayrıca genç kadınlar, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddet konusunda da kaygılı ve yine raporda genç kadınların erkeklere göre daha geniş bir yelpazede endişeler taşıdığı görülüyor. Bu sonuçların Türkiye’de başta genç kadınlara yönelik pek çok sosyal politikanın yoksunluğunu ortaya koyuyor desek yanılmış olmayız.  

Raporun bence en önemli kısımlarından bir tanesi de Türkiye’deki gençlerin politik profiline dair bir tanım ortaya içermesi. Tanpınar’ın o meşhur sözüne atıfla, Türkiye araştırmadaki ülkeler arasında gençlerin politikaya olan ilgisi açısından ilk iki sırada yer alıyor. Her üç gençten biri, başka bir deyişle, Türkiye’de politikayı takip ediyor. Üstelik genç kadınların ilgisi, genç erkeklerden daha fazla. Ancak bu ilgiye rağmen kendilerini herhangi bir noktada, çoğunluk, konumlandırmıyor. Kendini siyasal skalanın en sol ve en sağ tarafında konumlandıran gençlerin oranı oldukça düşük kalırken merkezde tanımlayanlar neredeyse yüzde 37 gibi bir oran olarak görülüyor. Fakat bu demek değil ki gençler siyasete aktif olarak katılmak istemiyor. Aksine araştırmadaki gençlerin yüzde 42’si siyasette aktif olarak görev almak istiyor ki bu oranla 13 ülke arasında ilk sırada geliyor Türkiye. Ancak Türkiye’deki mevcut siyaset kurumunun bu konuda gençlere ne kadar yol açtığı büyük bir soru işareti elbette.

Bu sene içinde yapılan KONDA’nın GoFor ile birlikte gerçekleştirdiği Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması 2024 raporuna göre 2021'de gençlerin siyasi parti katılımı yüzde 9,8 iken, bu oran günümüzde yüzde 5'e gerilemiş durumda ve bunun temel sebeplerinden birisi “fişlenme” kaygısı. Keza yine en az genç erkekler kadar ilgi gösteren genç kadınların siyasi partilere katılım oranları ise genç erkeklere kıyasla daha düşük olup, 2021 yılına göre yüzde 4,8 oranında bir gerileme yaşanmış durumda. Bu durumun nedeni ise kadınların hem siyasi partilerde hem de toplum genelinde karşılaştığı sosyal, ekonomik ve politik engeller. Kısacası mevcut siyaset kurumu, önceki paragrafta da dediğim gibi, gençlere alan açmak konusunda oldukça cimri.

Figür 2: Türkiye’deki gençlerin sol-sağ ölçeğinde siyasi görüşlerine ilişkin öz değerlendirmesi (Lüküslü ve Uzun, Türkiye Gençlik Raporu 2024)

Buraya kadar oldukça karamsar bir yazı olduğunun farkındayım. Ben de çok isterdim daha güzel şeyler yazabilmeyi, ancak temennilerim ne yazık ki gerçeklerin ağırlığı altında kalmış durumda. Eğitim ile ilgili yazdığım bir yazının son paragrafına benzer bir şekilde tamamlamak istiyorum bu yazıyı.

2025 yılına girerken Türkiye, gençlerinin yaşadıkları hayattan memnun olmadığı, ekonomik bağımsızlıklarını elde edemedikleri, ülkelerinde kendilerine iyi bir gelecek görmedikleri, ülkelerini terk etmek istedikleri, korkularının ve endişelerinin yüksek seviyede olduğu, kendi kaderlerini etkileyebilecek en temel kanallardan bir tanesi olan siyasette kendilerine yer bulamadığı, empati yeteneğinden ve kendisinden olmayana hoşgörü göstermekten belki de uzak kaldığı bir ülke olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak ne ülkemiz ne gençlerimiz böyle bir tanımlamayı ve gerçekliği hak etmiyor!


Referanslar

Gençlik araştırması Türkiye 2024: Kararlı demokratlar mı yoksa coşkulu milliyetçiler mi?: Yol ayrımında Türkiye gençliği / Yazarlar: Demet Lüküslü ve Begüm Uzun. - Beşiktaş-Istanbul : Friedrich-Ebert-Stiftung Türkiye Temsilciliği, 2024. – 46

For, G. (2024, September 7). Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması 2024 Raporu yayında! GoFor – Gençlik Örgütleri Forumu. https://go-for.org/genclerin-politik-tercihleri-arastirmasi-2024-raporu-yayinda/

Ozancan Özdemir kimdir?

Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu.

Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.

Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu.

Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin 2024’teki yapay zekâ algısı: Umutlar, endişeler ve geleceğe bakış

Türkiye’deki güçlü ilgi ve yüksek beklenti, yapay zekânın ülke genelinde benimsenmesi için büyük bir fırsat sunuyor. Ancak bu dönüşümün yalnızca heyecan verici yönlerine odaklanmak, kuşkular ve yanlış anlamaların gölgede kalmasına yol açabilir

Giderlerse gitsinler ama ya dönmezlerse?

Ne yapmalı? “Beyin göçü” yapmış biri olarak bu soruyu sıkça soruyorum kendime. Ne yapmalı ki bu dalga durmalı ve belki de yeni bir tersine göç başlamalı. Her düşündüğümde de tek bir noktada soluğu alıyorum

Dijital göç

2024’ün son günlerinde Twitter’dan Bluesky’a yaşanan bu göç, geçmiştekilerden biraz farklı. Bu sefer gerçekten X’in barındırdığı ve dayattığı ortamdan kaçılabilecek bir alternatif olma fırsatı veriyor Bluesky. Fakat bu göçün dikensiz gül bahçesi olmadığını da unutmamakta fayda var

"
"