08 Ocak 2021

Trump’a çok şey borçluyuz

Trump’ın devrilmesi “sahte cennet” vadeden diğer popülist-otoriter liderler için de kaygı verici bir gelişme sayılabilir; ancak bu berbat karneyle bile 74 milyon Amerikalının oyunu almış olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Her konuda son sözü söyleme yetkisinin tek bir kişide toplandığı ‘güçlü tek adam’ rejimleri altında yaşamanın tadını bilenlerin ABD Başkanı Donald Trump’a teşekkür borçlu olması lazım çünkü popülist tek adam rejimlerinin ilk büyük fiyaskosu onun sayesinde yaşandı. Liberal demokrasinin, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde bile, seçmenlerin hatırı sayılır bir kesiminin taleplerine cevap veremediği ortamda iktidara gelen popülist liderlerin aslında sorunları çözmediği, tersine ağırlaştırdığı ve ülkeyi daha büyük çıkmazlara sürüklediği de Trump sayesinde gözler önüne serilmiş oldu. Başkanlık seçimini 7 milyon oy farkla kaybeden Trump’ın sistemin bütün kurum ve kurallarını zorlayarak seçim sonucunu değiştirme çabaları da demokrasiye karşı asıl tehdidin kimden geldiğini, asıl darbecinin kim olduğunu herkese göstermiş oldu.     

ABD’nin başkenti Washington’da çarşamba günü ve gecesi yaşananlar, Başkan Trump’ın ABD’yi keyfine göre yöneteceği bir muz cumhuriyetine dönüştürmek için her şeyi göze aldığını dünyaya gösterdi. Joe Biden’in başkanlık seçimini kazanmış olduğunu onaylamak için ABD Kongresi'nin tarihi mekanı olan Capitol binasında toplanan Kongre üyeleri, Trump’ın talimatıyla bina önünde protesto gösterisi yapan iktidar yandaşlarının saldırısına uğradı. Gözü dönmüş saldırganlar  Kongre üyelerini de hedef alarak toplantı salonlarını işgal etti, geniş çaplı tahribat yaptı ve silahların da patladığı olaylarda dört kişi hayatını kaybetti. 

Seçim yenilgisini kabul etmek istemeyen Trump sonucu değiştirmek için her türlü şantaja ve zorlamaya başvurdu, Cumhuriyetçi Parti’nin bazı milletvekili ve senatörlerini de ikna etti ama bütün bu çabalar demokrasinin kurumlarını ve kurallarını çiğnemesine yetmedi ve o karanlık gecenin sonunda Kongre Biden’ın başkanlığını onayladı. Şimdi görev süresinin bitmesine günler kala, bu son girişimi nedeniyle Trump’ın azledilmesinin mümkün olup olmadığı tartışılıyor. Trump’ın ise 20 Ocak’ta başkanlık görevini Biden’a devretmeye hazır olduğunu nihayet açıkladığı belirtiliyor.   

‘Tek Adam’ ların sahte cenneti 

Trump’ın da ABD’de uygulamak istediği popülist otoriter rejim modeli, ülkeyi kendi keyfine göre yönetmek isteyen seçilmiş liderin, toplumdaki ayrılık ve farklılaşmalardan yararlanarak ülkedeki kutuplaşmayı derinleştirmeye ve kendi meşruiyetini pekiştirmeye çalıştığı bir model. Ülke içindeki kutuplaşmanın yetmediği hallerde bu kez dış dünya ile sorunlar yaratarak puan kazanmaya çalışmak da  bu tür rejimlerin sevdiği ve kullandığı yöntemler. 

İçeride ve dışarıda düşman yaratarak ayakta kalmayı başaran bu tür rejimlerin dini, tarihi, kültürel faktörleri kullanarak ve aldatıcı bir “güçlü ülke” imajı yaratarak toplumun bir kesimini bir süre oyalamakta başarılı oldukları görülebiliyor. Ekonomide kalıcı bir başarıya imza atan, toplumların refahını artıran, eşitsizliği azaltan, sağlıkta ve diğer sosyal hizmet alanlarında kayda değer gelişme sağlayan ‘güçlü tek adam’ rejimi ise yok bildiğim kadarıyla.  Bu rejimler geçici olarak bir sahte cennet görünümü yaratabiliyor ve kendilerine destek veren kesimleri de bu tür sahte cennet vaatleriyle  avutabiliyor. 

Bu modelin en önemli halkasını ise bu sahte başarı hikayesinin baş kahramanı olan güçlü lider oluşturuyor. Her şeye kadir ‘güçlü tek adam’ efsanesini yaşatmak için de medyanın ve sosyal medyanın sıkı bir kontrol altında tutulması gerekiyor. Trump’ın yaşadıkları, ABD gibi medyanın ve demokrasinin kurumlarının köklü ve dirençli olduğu ülkelerde bunu sağlamanın hiç de kolay olmadığını gösterdi. Söz konusu kurumların yeterince güçlü olmadığı ülkelerde medyanın ne duruma düştüğünü, hukukun nasıl işlediğini çok iyi biliyoruz.   

Trump neden devrildi?

Trump 2017’de başkan olunca, kendinden önceki başkanların ABD’nin ulusal çıkarlarını koruyamadığını iddia ederek “önce Amerika” sloganıyla yola çıktı. Çin’e karşı ticaret savaşı açtı. Obama’dan büyüyen bir ekonomi ve 2009’dan beri yükselen bir borsa devraldığı  halde durumu “bataklık” olarak niteledi ve ekonomiyi sıçratmak için en kolay yolu seçti, sermaye kesimine büyük bir vergi indirimi armağan etti. Bunun bir doping etkisi oldu ekonomiye ama Trump vadettiği hızlı büyümeyi sağlayamadı. Buna karşın borsalar yükselmeye devam etti ve Trump 2020’nin Kasım ayında yapılacak başkanlık seçiminin favorisi haline gelebildi. Geçen yıl  Ocak ayında Davos’ta yaptığı konuşmada da kendisini ABD’nin gelmiş geçmiş en başarılı başkanı ilan etti ve beni şaşırtan bir alkış aldı kendisini dinleyenlerden.   

Trump’ın yarattığı bu sahte cennetin kısa sürede cehenneme dönüşmesini sağlayan şey ise Korona pandemisi oldu. Trump’ın kendisini benimsemeyen elitlere karşı duyduğu kin ve düşmanlığı bilim düşmanlığıyla birleştirmesi ve pandemi sürecinde sergilediği cehaletin derinliği salgının yayılmasını tetikledi. ABD Korona pandemisinin en fazla can kaybına yol açtığı ülke oldu. Trump’ın kendi kaprislerine alet olmayı kabul etmeyen herkesi görevden uzaklaştırdığı ortamda yönetimin rekor sayıda can kaybına seyirci kalması ve Amerikalıların salgının bir numaralı kurbanı haline gelmesi Trump rejiminin sonunu getirdi. 

Trump’ın devrilmesi ABD’de ve dünyada yeni bir dönemin startını verebilir. Trump’ın devrilmesi “sahte cennet” vadeden diğer popülist-otoriter liderler için de kaygı verici bir gelişme sayılabilir.  Ancak Trump’ın bu berbat karneyle bile 74 milyon Amerikalının oyunu almış olduğunu da unutmamak gerekiyor. Toplumun önemli bir kesimini Trump’a mahkum eden koşullar değişmediği takdirde Trump’tan daha yetenekli Trumpistlerin sahneye çıkması beklenebilir.

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"