Dünyanın dört bir yanında 23 milyon okura ulaşan Financial Times gazetesi (FT) her yılın başında o yıla damga vurması beklenen gelişmelerle ilgili olarak yazarlarının yaptığı tahminleri yayımlıyor. Yazarlara toplam 21 soru soruluyor ve her yazar kendi ilgi alanına giren konuda sorulan soruya "evet" ya da "hayır" diye cevap verirken gerekçesini de belirtiyor.
FT yeni yılın sorularını ve verilen cevapları yayımlarken yazarlarının geçen yılki tahmin performansını da değerlendiriyor. 2023 tahminleri açıklanırken 2022 için yapılan 21 tahminin 5'inin yanlış çıktığı da açıklandı. FT okurları da gerçek adlarını ve mail adreslerini kullanarak kendi tahminlerini gönderebiliyor. FT, 2022'de 3 okurunun 18 doğru cevapla FT yazarlarından daha başarılı tahmin yaptığını da açıkladı.
Erdoğan iktidarda kalacak mı?
FT yazarlarına 2023 yılı için sorulan 21 soru arasında şu soru da var:
"Haziran ayında Türkiye'de yapılacak olan seçimler sonucunda Erdoğan dönemi sona erecek mi?"
Türkiye'de uzun süre FT muhabiri olarak görev yaptıktan sonra geçen yıl ülkemizden ayrılan Laura Pittel bu soruya "Hayır" cevabını verirken gerekçe olarak şunları yazmış:
"Erdoğan, azalmakta olan popülaritesine rağmen iktidarda kalmak için, adil kurallara uyan ve uymayan bütün yöntemleri kullanarak elinden gelen her şeyi yapacaktır. Erdoğan'ın bir on yıl daha iktidarda kalmasının Türkiye ekonomisi için vahim sonuçlar doğurması, halkın hayat standardının daha da bozulması ve özgürlüklerin daha da kısıtlanmasına yol açması kaçınılmaz görünüyor. Bu sonucu engelleyebilecek sürpriz gelişme ise, Erdoğan'ın en ciddi rakibi olarak görünen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapis cezasına çarptırılarak siyasetten men edilmesinin yaratacağı büyük tepkinin muhalefetin seçimi kazanma şansını artırması olabilir."
Türkiye'de yapılması beklenen seçimlerin dünya gündeminin böylesine yüklü olduğu bir yılda en önemsenen gelişmeler arasında yer alması önemli bir olay. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırarak dünyayı çoklu bir krize sürüklediği ve ABD'den Çin'e kadar hemen her ülkede çok boyutlu sorunların yaşandığı bir ortamda Erdoğan'ın siyasi geleceğinin ilgi görmesi de önemli. Erdoğan'ın bu konumda olmasının onun Türkiye'deki seçim anketlerindeki performansını da etkilediği görülüyor. Türkiye'deki diğer siyasi liderler arasında, dünyadaki görünümüyle Erdoğan'a rakip olabilecek ikinci bir siyasi liderin bulunduğunu söylemek ise ne yazık ki olanaksız.
TC'nin 100. yılında kader seçimi
Türkiye dünyadaki yaşam biçiminin ve yönetim yapılarının bütünüyle sorgulandığı bir dönemde, 1923'te adeta dünyaya meydan okurcasına kurulan Cumhuriyet rejiminin geleceğini belirleyecek bir seçime gidiyor. 20 yıldır Türkiye'yi yöneten anlayışın bugün gelinen noktada, Türkiye'yi "muasır medeniyet seviyesine yükseltmeyi" hedefleyen Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerinden vazgeçmeyi göze almış olduğu görülüyor. Bu anlayışın 2023'te bir kez daha seçimin tek galibi olarak ortaya çıkması halinde, başta hukuk devleti ve laiklik olmak üzere çağdaş uygarlığın bütün kazanımlarını yok edecek bir tablonun ortaya çıkması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Bu, Türkiye'de ve Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımızın çoğunluğunun bilinçli tercihi olabilir mi? Yoksa mevcut siyasi konjonktür içinde seçmene bugünkü dünyanın olanaklarından yararlanarak çok daha iyi koşullarda yaşama olanağı sağlayacak bir gelecek vadeden seçeneklerin yeterince ortaya konamamasından mı kaynaklanıyor?
Muasır medeniyet bize uyar mı?
Viyana, Münih, Zürih gibi Avrupa'nın refah düzeyi yüksek şehirlerinde Türkiye kökenli taksi şoförlerine rastlamak çok kolaydır. Onlarla sohbete başladığınızda önce vatan hasreti gelir gündeme, sonra yabancı bir ülkede yaşamanın zorlukları. "Kaç yıldır buradasın?" diye sorduğunuzda 15, 20, 30 gibi rakamlar duyarsınız cevap verenin yaşına göre. "Pekiyi Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyor musun?" diye sorduğunuzda ise "Bu da soru mu yani" tavrı öne çıkar çoğu kez. Bir Batı ülkesinde özgürce yaşamanın farkından yoksun kalmak istemez çoğu.
Bekir Ağırdır'ın 7 Kasım 2022 günü Oksijen gazetesinde yer alan yazısında her zamanki gibi verilere dayanan ilginç bilgiler vardı. Türkiye'den söz ederken şöyle diyor Ağırdır:
"Tarih boyunca Batı'ya hareket etmiş bir toplum var burada. Bu memleketin insanları için muasır medeniyet hâlâ Batı. 'Türkiye hangi ülkeye benzese mutlu olursunuz' sorusuna toplumun yüzde 60'ı 'Batı' diye cevap vermişti 2016'da. Aynı soruyu 2000'de sorduğumuzda bu oran yüzde 69'a yükseldi.
Aynı yazıda şöyle bir saptama yapıyor Ağırdır:
"Türkiye AB üye adayı, NATO üyesi, ABD'nin stratejik ortağı olduğu için küresel bölüşüm kavgasının sahnesi. Bu iktidarla beraber Orta Doğu'nun ekonomik ve siyasi bölüşüm tablosunun da, kültürel gerilim hattının da öznesi oldu. Bu karmaşa Türkiye için riskler de barındırıyor, fırsatlar da. Ama ne dünyanın ne de Türkiye'nin bu karmaşadan çıkış için, geleceği inşa için elinde sağlam bir hikâyesi var."
Altılı Masa'dan ne çıkacak?
Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için kritik önem taşıyan 2023 yılına bu koşullarda girdik. Türkiye'yi farklı bir ülke haline getirip çağdaş uygarlık düzeyinden koparmak isteyen anlayışa karşı çıkarak parlamenter sisteme ve hukuk devletine dönüşü amaçlayan Altılı Masa'nın bundan sonraki süreci nasıl yöneteceği ise merak konusu. Her liderin ve her partinin kendi geleceğini düşünerek davranması da anlaşılabilir bir şey ama vakit de azalıyor.
Bütün bunları düşünürken uçuk bir fikir geldi aklıma. Son haftalarda yapay zekanın yeni harikası olarak dünyanın gündemine giren ve dünyanın üstat gazetecilerini bile "Eyvah mesleğimiz elimizden gidiyor" dile telaşa düşüren Chat GPT teknolojisi, Altılı Masa'nın bir anda seçimin kaderini değiştirecek bir Muhalefet Manifestosu yazmasına yardımcı olabilir mi acaba?
Osman Ulagay kimdir?
Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.
İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.
1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.
2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.
Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.
Kitapları
- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi
- 24 Ocak Deneyimi Üzerine
- Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?
- Özal'ı Aşmak İçin
- Enflasyonu Aşmak İçin
- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet
- Aklınla Uçur Beni
- Küreselleşme Korkusu
- Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü
- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği
- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku
- Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı
- AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu
- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak
- Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap
- Dünya Trump'a mı Kalacak?
|