31 Ocak 2023

Altılı mutabakat umut verdi mi?

Bu kapsamlı eylem programının Türkiye’yi nasıl dönüştüreceği ve birçok bakımdan farklı bir ülke haline getireceği yeterince vurgulanmadı. Millet İttifakı’nın vizyonu ve yeni Türkiye hikâyesi de ortaya konamadı bence

Türkiye’yi 20 yıldan beri yönetmekte olan iktidara muhalif olan 6 siyasi partinin hayli uzun süren çalışmalardan sonra dün kamuoyu ile paylaştığı mutabakat metni 11 yıl öncesine götürdü beni. 2012 yılının Nisan ayında yayınlanan ve hayli ilgi gören Türkiye Kime Kalacak? başlıklı kitabımda şöyle bir değerlendirme yapmıştım: “AKP’nin hikâyesiyle mutlu olmayan, Erdoğan’ın kendi tahayyülüne göre biçimlendireceği bir Türkiye’de yaşamak istemeyen insanların nasıl bir araya gelebileceğini, dünyanın ve Türkiye’nin güncel gerçeklerini hesaba katan farklı bir hikâye, farklı bir vizyon ortaya koymak için neler yapabileceğini daha fazla vakit kaybetmeden tartışmak zorundayız. Çünkü artık kaybedecek zaman yok. Erdoğan’ın Türkiye’yi kendi tahayyülüne uygun bir ülke haline getirme hedefine varmak üzere olduğunu gösteren yeni bir gelişme, yeni bir girişim yaşanıyor her gün.”

 Çok sabırlı bir toplumuz

Şimdi 2023 yılında bu alıntıyı okurken 11 yıl önce boş laf etmiş olduğumu daha iyi anlıyorum. Ben o gün vakit kaybetmeden bir şeyler yapmak gerektiğini vurgulamışım, biz şimdi 11 yıl sonra gelinen noktada Altılı Masa’nın bu yönde bir adım attığını görerek teselli bulmaya çalışıyoruz.

Sayın Erdoğan’ın ise bu 11 yılı çok iyi değerlendirerek, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemiyle ‘tek adam’ rejimini daha da güçlendirdiği bir gerçek. Biz çok sabırlı ve duyarsız bir toplumuz her halde, ateşi hissetmeden yangının çıktığına inanmıyoruz. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz takıntısı nedeniyle enflasyon yüzde 80’lere tırmanırken halkımız bunu fazla dert etmiyor, sanki bol sıfırlı paralarla kendini milyoner gibi hissettiği dönemin özlemini çekiyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde yıllık enflasyon yüzde 5’i geçince panik başlıyor, bizde yüzde 80’i geçen enflasyon bile panik yaratmıyor.

 Millet İttifakı umut veriyor mu?

Kendisini Millet İttifakı olarak yeniden tanımlayan Altılı Masa’nın dün geniş katılımlı bir toplantıda açıklanan mutabakat metniyle ilgili bir yorum yapmadan önce, birbirinden farklı nitelikteki altı siyasi partinin Erdoğan’ın sorumsuz ‘tek adam’ rejimine karşı bir araya gelmesini ve bir mutabakat metni ortaya koymasını olumlu bir gelişme olarak gördüğümü söyleyeyim. Toplantıda ana başlıklar altında açıklanan hedeflerin ve ayrıntılı uygulama programının da konulara vakıf bir ekip tarafından hazırlandığı hissediliyor. Örneğin ekonominin hangi adımlarla istikrara doğru gideceğini anlayabiliyorsunuz bu sunumları islerken.

Bunlar iyi güzel de dünkü sunumları izlerken kafama takılan iki noktayı da belirtmeliyim. Birincisi, hemen her başlık altında çok sayıda programın, önlemin, düzenlemenin peş peşe açıklanması biraz bombardıman etkisi yaptı bende ve dikkatimi dağıttı.

İkincisi ve daha önemlisi, bu kapsamlı eylem programının Türkiye’yi nasıl dönüştüreceği ve birçok bakımdan farklı bir ülke haline getireceği yeterince vurgulanmadı. Millet İttifakı’nın vizyonu ve yeni Türkiye hikâyesi de ortaya konamadı bence.

Hikâyelerin gücüne odaklanan genç seçmenlerin belirleyici rol oynayabileceği bir seçime doğru giderken bu noktanın göz ardı edilmemesi iyi olur diye düşünüyorum. 

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

24 Ocak Deneyimi Üzerine

Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

Özal'ı Aşmak İçin

Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

Aklınla Uçur Beni

Küreselleşme Korkusu

Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"