27 Aralık 2022

2022'den 2023'e bizi neler bekliyor?

2022 yılının sonu yaklaşırken yaşanan gelişmeler 2023 yılının da yeni kırılmalara sahne olabileceğini düşündürüyor bana

Dünyamızıda yaşayan insanların yol açtığı büyük değişimin etkisiyle dünyanın Antroposen çağına geçip geçmediğini belirlemek üzere 2009 yılında oluşturulan Antroposen Çalışma Grubu'nun bu doğrultuda ilk tavsiye kararını aldığı açıklandı. 17 Aralık tarihli The New York Times gazetesinde yer alan habere göre, bu tavsiye kararı bu amaçla kurulan diğer üç komitedeki jeologlar tarafından da onaylandıktan sonra nihai karara dönüşecek ve Antroposen çağında yaşamakta olduğumuz açıklanacak. Bu açıklamanın 2023 yılının ilkbaharında yapılması bekleniyor.

Hangi çağda yaşamakta olduğumuzu bilmemizin daha sürdürülebilir bir yaşam tarzına yönelmemize bir katkısı olur mu bilmiyorum doğrusu ama Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açması gibi çarpıcı gelişmelere sahne olan 2022 yılının sonu yaklaşırken yaşanan gelişmeler 2023 yılının da yeni kırılmalara sahne olabileceğini düşündürüyor bana.

Desen: Selçuk Demirel

Yapay zeka yazarlığı öldürecek mi?

Yapay zeka alanında öne çıkan OpenAI adlı şirketin son keşfi olan ChatGPT uygulamasının olası etkileri Aralık ayıda bir bomba gibi düştü dünyanın gündemine. Ben de New York Times gazetesinin 25 yıllık köşe yazarı Frank Bruni'nin ilginç yazısı sayesinde bu önemli gelişmenin olası etkileri konusunda ilk dersimi almış oldum.

Frank Bruni, ChatGPT'yi "yazılımla sihirbazlığın büyülü birleşmesi" olarak niteleyen görüşe katıldığını ifade ederek bu buluşun gazeteciliğin ve yazarlığın sonu olabileceğini belirtiyor ve şöyle diyor:

"Belki de yeni bir ütopyanın eşiğindeyiz, makinelerin her gün kullandığımız araç gereçleri üretmek ya da hastalarımızı ameliyat etmekle yetinmeyip romanlarımızı da tasarladığı, yasalarımızı yaptığı, başyazılarımızı yazdığı bir dünyada biz de bu programları yazanların da insan olduğunu hatırlayarak kendimizi avutabiliriz belki de."

Siyasetten umut kesen futbola koştu

Futbolun bütün cilvelerinin sergilendiği muhteşem bir final maçıyla kapanan Dünya Kupası maçlarında dünyanın dört bir yanından Katar'a gelerek milli takımlarını destekleyen seyircilerin kendi özelliklerini, renklerini, beklentilerini, umutlarını, sevinçlerini ve düş kırıklıklarını yansıtan davranış biçimleri de seyre değerdi. Sonunda kupayı kaldıran Arjantin takımını desteklemek için Katar'a gelen 45 bin Arjantinli için bu kupanın kazanılması büyük bir sevinç vesilesi oldu, ülkelerindeki kötü yönetimin kendileri için yarattığı sorunları unutturdu onlara. Fas takımının yarı finale kadar yükselmesi de yalnızca Fas için değil Arap dünyası ve Islam alemi için bir sevinç vesilesi oldu.

Öte yandan İngiltere'nin bir kez daha finale kadar yükselememesi ülkedeki beceriksiz yönetimin bir kez daha yerilmesine yol açtı. Bir zamanların korkulan takımı Almanya'nın başarı gösterememesi de çok yönlü olarak sorgulandı. Türkiye'nin Katar'a giden 32 ülke arasında yer alamaması ülkemizde düş kırıklığı yaratırken bu duruma düşmemize yol açan yönetimin yetersizliği bir kez daha hatırlanmış oldu. Birçok ülkede siyasetten umut kesenlerin teselliyi futbolda aradığı görüldü.  

 Demokrasi mi, Tek Adam rejimi mi?

Rusya lideri Putin'in Ukrayna'ya savaş açması, sayıları giderek artan Tek Adam rejimlerinin temel zaafiyetlerini sergileyen çarpıcı bir örnek oluşturdu. İlhamını Rusya'nın şanlı geçmişinden ve kendisini destekleyen dar bir çevrenin gözü kapalı desteğinden alan Putin'in Ukrayna'da karşılaştığı beklenmedik direniş yılın efsanesini yarattı. Putin'in 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesi karşısında çok yetersiz tepki veren Batı dünyasının bu kez hiç tereddüt göstermeden Ukrayna'ya askeri ve siyasi destek vermesi bir yandan Devlet Başkanı Zelenskyi'yi "yılın adamı" haline getirirken diğer yandan Putin'i ise hesabını doğru yapamayan ve hedeflerine erişemeyen, kendi askerlerini bile zafere inandıramayan zorba lider konumuna düşürdü. Putin'in hatalı hamlesi Batı blokunun ABD önderliğinde toparlanmasına yol açtı.

ABD'de demokrasinin gücünü küçümseyerek darbe yapmaya kalkışan Donald Trump, partisinin ara seçimlerde aldığı başarısız sonuçlarla yeniden başkan olma şansını kaybederken Brezilya'da Tek Adam rejimi kurmaya kalkan Başkan Bolsonaro da seçimi kaybederek devre dışı kaldı. Türkiye'de Tek Adam rejimini uygulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geleceğini ise 2023'te yapılması beklenen seçimler belirleyecek.

'Çin mucizesi'ne ne oldu?

Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in adı da Tek Adam rejimleri sayılırken anılıyor çoğu kez ama Çin'deki siyasi rejimin yapısı ve performansı diğerlerinden çok farklı bence. Çin son 40 yılda gerçekleştirmiş olduğu büyük dönüşüm sayesinde dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan ve jeopolitik denklemde ABD'nin tek rakibi olarak boy gösteren ülke. Devlet Başkanı Şi Jinping de ömür boyu ülkeyi yönetmek üzere yetki almış olan bir lider. Çin, rejime karşı gösteri ya da eylem yapmanın kesinlikte yasaklanmış olduğu bir ülke.

Ne var ki 2022 yılı Şi Jinping için de beklenmedik gelişmelere sahne oldu. Çin yönetiminin Covid-19 salgınının yayılmasını önlemek için hemen uygulamaya koyduğu geniş bölgeleri karantinaya alma yöntemi o dönemde başarılı oldu ama 2022'de aynı yöntemin tekrar uygulamaya konması özellikle gençlerin başını çektiği protesto eylemlerine yol açtı Çin'de. Bu eylemlerin yaygınlaşması rejimi fena halde şaşırttı ve geri adım atmaya zorladı. Çin'de Covid-19'a yakalananların sayısının son iki haftada 250 milyon arttığı haberi de Çin rejiminini sarstı.

Öte yandan ekonomide de işler iyi gitmiyordu. Çin'de en büyük sektör olan konut sektöründe yaşanan büyük boyutlu iflaslar ve ABD'nin uyguladığı korumacı önlemlerin Çin'in ihracatını olumsuz etkilemesi Çin'in büyüme hedeflerine erişmesini engelledi 2022'de. Çin geçen hafta açıklaması beklenen büyüme tahminini açıklamaması da dikkat çekti. Çin ekonomisini yıllardır yakından izleyen Batılı ekonomistlerin de Çin ekonomisinin "orta gelir tuzağı"na düşme ihtimalinin arttığını vurguladıkları görülüyor. Çin'de bir rejim değişikliği beklemek olanaksız ama 2023 yılının yeni sorunlara yol açması olası.

Elon Musk şımarıklığı

2022'ye damga vuran gelişmeler arasında, her gün kendinden söz ettirmek için her şeyi yapabilecek bir karaktere sahip olan Elon Musk'ın Twitter'i satın aldıktan sonra yaptıkları, aşırı küstahlığını ve şımarıklığını bir kez daha kanıtladı. Musk'ın 2023'te de benzer şaklabanlıklar yapması beklenebilir.

2022 yılında yaşananların 2023 yılına da damga vurabileceğini ve yeni sorunların gündeme gelebileceğini söyleyebiliriz. Özellikle dünya ekonomisinde ve finans piyasalarında 2022'de atılan tohumların 2023 yılında yeni sorunlara yol açması beklenebilir.

Türkiye için de önemli bir yıl olacak 2023. Bakalım 100 yıl önce kendine dünyayı şaşırtan bir yol çizerek çağı yakalamaya yönelen Türkiye bir kez daha dünyayı şaşırtarak yeni bir başarı hikâyesi yazabilecek mi 2023'te.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

- 24 Ocak Deneyimi Üzerine

- Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

- Özal'ı Aşmak İçin

- Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

- Aklınla Uçur Beni

- Küreselleşme Korkusu

- Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

-
Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

- AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

- Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

 

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin ve Erdoğan'ın geleceği tartışılıyor

Bu gidişatın AKP'nin hatta bir sonraki aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi geleceğine gölge düşürecek boyutlar kazanmasından endişe duyanlar arasında Erdoğan'ın yakınındaki kimselerin de bulunduğu ve rahatsız olmaya başladığı söyleniyor

AKP yandaşlar cennetinde "normalleşme" korkusu

Yandaşlar cennetinin nimetlerinden yararlanmış olanların "normalleşmeyi" önlemek için her şeyi göze almaları beklenebilir. Destekledikleri parti yani AKP, iktidarı ele geçirince devletin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak kur garantili ihaleleri kapmaya, ormanları ve değerli arsaları ele geçirip malikanelere çevirerek sınıf atlamaya alışan büyük taahhüt ve inşaat şirketlerinden söz ediyorum. İktidarın ve yandaşlarının "normalleşme"ye hiç sıcak bakmamaları da gayet doğal bu nedenle

Sen ne efsunkâr imişsin ey demokrasi

Galiba küreselleşmenin ve dijital devrimin dönüştürdüğü bir dünyada çoğulcu demokrasinin de ciddi bir dönüşüme ihtiyacı var. Bunu erken kavrayan ülkeler ve liderler geleceğe damga vurabilir belki de

"
"