01 Kasım 2013

Meclis Erkekliğini Kaybeder mi?

Diyebilirim ki, TBMM’nin en bıyıksız günüydü bugün. Arkası bence pek de önemli değil. Beş ayrı kadın hatip, erkek egemen dili ve yaşantıyı âdeta sigaya çekti, yetinmedi, fırçaladı, kadın kimliğine bürünmüş erkek söylemini darmadağın etti.

TBMM’nde dört türbanlı milletvekili Genel Kurul’a girmek üzereyken, herkes gibi ben de nefesimi tutmuş bekliyordum. 1999’daki dramatik/faşizan Merve Kavakçı vak’asının ardından, Meclis İçtüzüğü’ndeki kılık kıyafet belirleyen maddeye (56) yeni bir nizam vermeye yanaşmayan AKP’nin bu yeni siyasi mağduriyet “show”unun üstesinden gelinebilecek mi, yoksa yeni bir mağdur malzemesi mi üretilecek, merakla bekliyordum.

Kürsüye ilk çıkan CHP’den Muharrem İnce’ydi. Bol İslam referanslı, kısmen totolojik bir konuşma yaptı İnce. Erkek egemen dil ile hesaplaşmaya giriştiğinde (Başbakan’ın “Benim başörtülü bacılarım” retoriği) aynı dili yeniden üreterek “Kadın”ı, “Bacı”da sınırlaması, yerli reel-politikanın ustalıklı bir kullanımı olduğu kadar, erkek egemen dilin yeniden üretilmesiydi aynı zamanda.

İnce, hırçın bir “teamül refleksi” yerine, “mağduriyet oyununu bozmak” üzerinden kurguladığı konuşmasıyla, kesinlikle sempati topladı. Herkesin aklında, hafızasında diri duran 1999 Ecevit konuşmasının yinelenmemesi ilk rahatlamayı, daha önemlisi normalleşmeyi getirdi peşi sıra.

Kısaca, CHP 24. Meclis’in daha ilk oturumunda Şafak Pavey’e karşı gerçekleştirilen “pornografik” saldırıyı, ustalıkla savuşturduğu için, önüne sempatik ve gelişmeye açık bir yol açtı.

Ve ardından...

Ama kadınlar, Tanrım, / Öyle sevdim ki onları, / Gelecek sefer / Dünyaya / Kadın olarak gelirsem, / Eşcinsel olurum” diyeyazan Cemal Süreya’yı, benim güzel gözgülüşlü Cemal Abi’mi gökten ağlatacak güzellikte bir “kadınlar isyanı” geldi.

Pervin Buldan çıktı kürsüye. TBMM’nin erkek egemen kimliğini öyle güzel fırçaladı ki, Gezi ile gövdelenen yeni politika dilinin “kadın” ağırlıklı vurgusunu öyle sahici –yer yer o da totolojik- bir dille suratına suratına vurdu ki Meclis’in, dur bakalım, dedim, galiba, bu daha başlangıç. “Diller, kültürler, inançlar yasaklıdır,” dedi Buldan. “Siz kim oluyorsunuz,” dedi, “ne giyeceğimize karışıyorsunuz?”

Arkasından Ruhsar Demirel’in konuşması, incelikli ve yer yer hayranlık vericiydi. Kadın kimliğinin altını, mobbinge maruz kaldıklarını söyleyerek çizdi MHP’li Demirel ve şu müthiş cümleyi kurdu: “Beyefendilere sesleniyorum, biz hanımlar (kadınlar deseydi keşke o.a.) üzerinden siyaset yapmayın lütfen.”

Belma Satır’ı, sabah saatlerinde, belli ki temsilci olarak seçildiği Genel Kurul öncesi konuşmalarında izlemiştim. AKP sözcüsü olarak yaptığı konuşma ise, hem daha sahici hem çok daha heyecanlıydı.

Sebahat Tuncel, yerinden yaptığı konuşmayla, bu “Lysistrata” bindirmesinin bir güçlü cümlesini daha kurdu: “Kimsenin bacısı, kardeşi değiliz.”

Şafak Pavey, hem nalına hem mıhına konuşmasıyla noktayı koydu. Meclis İçtüzüğü tacizine maruz kalmış Şafak, başörtüsü sorununun özgürlüklerle olduğu kadar, özgürlüklerin kısıtlanmasıyla ilişkisini kurduğu ve belirgin bir sekülarizm vurgusu ve endişesi taşıyan konuşmasıyla, Meclis’i hem sarstı hem salladı.

31 Ekim 2013 TBMM Genel Kurul’u, bir kadın ayaklanmasına dönüştü bu beş konuşmacının kadın kimliği ve kadın bedeni üzerinden siyaset yapılmasına itirazlarıyla.

Diyebilirim ki, TBMM’nin en bıyıksız günüydü bugün.

Arkası bence pek de önemli değil. Beş ayrı kadın hatip, erkek egemen dili ve yaşantıyı âdeta sigaya çekti, yetinmedi, fırçaladı, kadın kimliğine bürünmüş erkek söylemini darmadağın etti.

Meclis’in elbiseleri artık daha az lacivert, daha fazla kadın kokusuyla güzelleşmiş durumda. Artık “erkek gibi kadın”ların değil, “kadın”ların önü açıldı sanki.

12 Eylül faşizminin ürettiği YÖK’ün başlattığı bir kılık kıyafet dayatması, geldi kendisini Meclis’te çözdü. Peki, özgürlükler yolunda bir adım mı atıldı?

Hayır!

Dünkü riya yarın da sürecek. Ama bu güçlü kadın sesi, Meclis’in çiğköfteli tavanında hep yankılanacak.

Sıra, Genel Kurul’a t-shirtöyle, spor ayakkabısıyla girecek “erkek” milletvekillerinde. Bugün yeterince ezildiniz, haydi hemcinslerim, çıkarabilsiniz şu kravatlarınızı.

Bu beş kadın hatip kadar yürekli beş erkek milletvekili, siyaseti ticaretle karılmış bir oyun olmaktan çıkartabilir. Birleşin!

Meclis “erkek”liğini kaybetsin de “insan” olsun diyenlerin önünü açan bu muhteşem kadın ayaklanmasını selamlıyorum.

 

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları

Ödemişli Terzi Sadık’ın hakyemez evladı

Neye inanırsa onu söyler ve bedeli neyse gülümseyerek öder

Yurttaş kimin umurunda, varsa yoksa referandum

AKP, ustalıklı olduğu kadar çaresiz bir rota tespit etti: Bu yerel seçim bir güven oylamasıdır!

SS: Susurluk’tan sonra

Bugün, yevmiyeli hukuk döneminde yaşanan ise, Susurluk’u aratan bir facia. 7 Şubat 2012’de başlatılan yevmiyeli hukuk, belli ki bir süre daha devam edecek.