Abant Tabiat Parkı’nı düzenlemeye kalkışan, ama ne yazık ki yüzüne gözüne bulaştıran Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar’a yönelik tepkiler, yazılı ve görsel basın tarafından geçtiğimiz hafta içinde gündeme getirildi. Tartışma hala da sürüyor ve sürmeye de devam edecek.
Sivil toplum örgütleri işin peşini bırakmaya pek niyetli değiller. Öyle de olması gerekiyor.
* * *
Ne yaptı Vali?
Kaş yapayım derken göz çıkardı.
Göl havzasının sularını arttırmak isterken taşkına neden oldu. Gezi yolunu genişleteyim derken ekolojik yaşama zarar verdi. Yüzlerce ağaç katledildi; yine onlarca ağaç sular altında kaldı; su samurlarının yuvaları bozuldu; yöreye ve bölgeye özgü endemik bitkiler tahrip oldu.
Peki, Vali bunları neden yaptı?
Tabiat Parkı’nı daha da güzelleştirmek için.
Ve sözüm ona Abant Gölü Uzun Devreli Gelişme Planı’na göre hareket etti.
Peki, bu konuda sivil toplum örgütü temsilcilerini de içine alan bir bilimsel kurul oluşturuldu mu?
Hayır.
Ben yaptım oldu.
Ne diyor Sayın Vali:
“10 yıldır konuşuyorlar. Bir dolap dolusu dosya var ama kimsenin bir şey yaptığı yok”
Ama Sayın Vali’nin bekleyecek zamanı yok; anlaşılan acelesi var.
* * *
Zaten bir doğa harikası olan parkı güzelleştirmeye çalışmak da nereden çıktı?
Doğa zaten yeterince güzel değil mi?
Onu daha fazla güzelleştirmek demek insan eliyle yapay birtakım eklemeler yapmak; yani doğal bir ortamı yapay bir ortama dönüştürmek demek.
Bunun adına “güzelleştirmek” değil, olsa olsa “çirkinleştirmek” denir.
İşte zihniyet farkı burada ortaya çıkıyor.
Sayın Vali’ye göre Abant Tabiat Parkı yeterince güzel değil. Belki Sayın Vali, “Hatta gezi yolunu genişletmekle kalmamalı, gölün üzerine de ayrı bir gezi yolu yapmalı. Hatta tepelere göl manzaralı oteller kurmalı. Futbol sahaları, golf sahalarıyla güzellik pekiştirilmeli. Park sahası geceleri ışıklandırılmalı…” diye düşünüyor da olabilir.
* * *
Oysa doğal parklarda çakılacak bir çivi, yapılacak basit bir ekleme bile parkın doğasına inanılmaz zararlar vermektedir. Uzun yıllardır oluşan ekolojik yaşam sizin çakacağınız bir çiviyle bile sekteye uğramaktadır.
Abant Tabiat Parkı, 1222 türe ev sahipliği yapmaktadır. Bu türlerden en az 70 tanesi ise bu bölgeye özgü endemik türdür ve dünyada başka hiçbir yerde yoktur. Dahası, bunlardan uluslar arası düzeyde ülke olarak imza attığımız sözleşmelerle belirlenen kendisi ve alanı korumada öncelikli türler vardır. Abant çiğdemi, Abant alabalığı, Abant fındıkfaresi, Abant semenderi gibi…
Tür zenginliğinin bu derece önemli olması bu bölge ve ülke için büyük bir şans. Bunun nedeni ise, bu türlerin sağlayacağı sayısız fayda ve yaratacağı olanaklar. Doğal kaynaklar unutulmamalıdır ki, canlılar için ilaç görevi görmektedirler. O nedenle bu kaynakların korunması gelecek adına da çok önemlidir.
Artık dünya doğal ortamların ne denli önemli olduğunu ve korunması gerektiğini her geçen gün daha fazla keşfediyor. Artık bırakın bu tür parklara doğal ortamlara araç girmesini, yol genişletmesini, insan sayıları bile sınırlandırılmaya çalışılıyor.
Ama bizim aklı eveler, burayı Davos yapacaklarmış?
Abant Gölü’nün daha fazla korunabilmesi için Tabiat Parkı statüsünden çıkarılıp Milli Park statüsüne kavuşturulmasını isteyen Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, bakın neler söylüyor:
“Abant’ın dünyada bir başka eşi olmadığını bilmezmiş gibi, bazıları onu Davos’a bazıları da onu Mogan Gölü’ne benzeterek bir yerde doğaya hakaret ederek, bu konularda ne kadar bilgisiz olduklarını göstermektedirler. Mogan Gölü’nün etrafında Abant’ta gördüğünüz hangi doğal güzellik vardır? Hiç birisi. Taşımalı sistemin buraya uygunluğunu hangi biyolog veya ekolog söylemiştir? Davos’un bir konferans yeri olduğu bilinmektedir. Ancak şu da çok iyi bilinmekte ki, bugün Davos’ta farklı şekillerde çevre kirliliği problemleri yaşanmakta ve her geçen gün Davos bir zamanlar edindiği o doğa güzelliğini hızla kaybetmektedir. O halde neden yöneticiler ve siyasiler bu durumdan ders almazlar?”
Ben de bir iki soru sorayım siyasilere:
“Neden burada günlerce konferans ve toplantı yapmakta ısrar ediyorsunuz? Neden burayı Davos’un akıbetine benzetmeye çalışıyorsunuz? Neden geleceğimizi, çocuklarımızı, doğamızı düşünmüyor, bencil davranıyorsunuz?”
Ne demişti biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin?
"Uzun devre gelişme planı Abant Gölü Tabiat Parkı'nın ekolojik anayasasıdır. Bunu çiğnemek uluslararası sözleşmelere ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırıdır."
“Yasaları uygulamak ve korumakla görevli olduğunuz halde neden yasaları çiğniyorsunuz?”
* * *
Ekolojik çağa girdik. Artık doğayı korumayan görevliler devri sona ermektedir. Doğanın önemini anlayan valiler, kaymakamlar, idareciler çoğaldığı zaman dünyanın da geleceği için umutlarımız artacak demektir.
Bizim gerektiğinde bir çiğdemin bir barajdan daha önemli olduğunu anlatacak idarecilere ihtiyacımız vardır.
HES’ler yaparak dereleri, gezi yolları yaparak doğal parkları katleden idarecilere değil.