- Ağaçlar canlı mıdır?
Canlıdır.
- Ağaçlar strese girer mi?
Girer.
- Peki, strese girerlerse ne olur?
Fena olur.
- Ne gibi?
………..
***
Bu sorunun yanıtını vermeden önce, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın kendisiyle yaptığım bir mülakatta söylediklerine bir göz atalım.
Karaca, birkaç yıl önce şimdiki milletvekillerine TBMM’de, "Küresel ısınma ve su kaynaklarına etkileri" konulu bir konuşma yapmıştı.
Sanıyorum orada söyledikleriyle bana anlattıkları farklı şeyler değildi.
***
Neler anlatmıştı Karaca?
“Türkiye morfolojik (yeryüzü yapısı) yapısından dolayı şanslı bir ülke. Her bölge küresel ısınmadan değişik etkilenecek. En riskli bölge Ege ve Akdeniz bölgeleri. 2070-2100 yıllarında 1960-1991 yıllarına göre Karadeniz kıyılarında yağışta artış; Akdeniz ile Ege bölgesinde ise yağışta azalma olacak. Sıcaklıklar ise aynı dönemde 2-3 derecelik artış gösterecek. Ege bölgesinde yazın 6 derece artış olacak. İç Anadolu'nun kuzeyinde bir değişim olmayacak. Kısaca Karadeniz'de yağış artacak, İç Anadolu değişmeyecek, Akdeniz de azalma görülecek. Kar yağışında ise yüzde 24 azalma bekleniyor.”
“Aşırı nüfus ve çarpık kentleşme, sıcaklık artışında önemli rol oynuyor. Kuzey kutbundaki erimenin en büyük nedeni şehirleşmenin kuzey yarımkürede daha fazla görülmesi. Güney kutbunda sorun yok, çünkü şehirleşme yok. Atmosfer bugün uydu verilerine göre, 1979'dan daha sıcak. Kuzey yarımkürenin kar örtüsü gittikçe azalmakta."
“Yüzey örtüsünün değişmesi iklimi etkiliyor. Aşırı betonlaşma, yeryüzünün asfaltla kaplanması, suyun yeraltına inememesi gibi faktörler etkili oluyor. Şehirleşme, şehir ısı adalarının, yani şehirlerde çevrelerine göre daha sıcak alanların oluşmasına yol açmakta. Şehirler kırsala göre 3 derece daha sıcak. Bunun nedeni binaların yaydığı radyasyon. Beton gündüzleri radyasyonu emiyor, gece soğuk olduğunda yayıyor. Ve gece sıcaklığı bu yüzden artıyor. Son 55 yılda ülkemizin batı bölümünde yaz mevsiminde meydana gelen sıcaklık artışlarını vurgularken şehirleşmenin etkisini göz ardı etmemek gerekir.”
***
Karaca tüm bunların yanında bir de müjdeli haber veriyor.
“Türkiye'de 1 milyon hektarlık bir orman artışı olmuş. Bunun sebebi köylerin terk edilip şehirlere göç edilmesi. Yani doğa kendini yeniliyor. Doğaya mümkün olduğu kadar müdahale etmemek lazım. Şehirleşmenin çarpık olarak büyümesi ise, yaşam üzerinde stres yaratıyor. Şehir ısı adaları suç oranında da artışlara sebep oluyor. Psikolojik etkilenmeye yol açıyor. Trafik nedeniyle hava kirliliği artıyor. Solunum hastalıklarını beraberinde getiriyor."
***
Karaca, sözü İstanbul’a ve Karadeniz otoyoluna da getiriyor.
“Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri için deniz seviyesi yükselmesinin son yüzyıl içinde 12 santim civarında olması tahmin ediliyor. Türkiye'de 30 milyon insan sahil şeridinde yaşıyor. Türkiye düşük riskli ülkeler arasında yer almakta, ancak İstanbul yüksek risk değerlerine sahip."
“Karadeniz Otoyolu hatalı yapıldı ve bir doğa katliamı gerçekleştirildi. Sanıyorum doğa intikamını alacak gibi görülüyor. Küresel ısınmanın etkisiyle suların yükselmesi ve bölgede yağışların artması dalga aktivitesini arttıracak. Bu da otoyola mutlaka zarar verecek. Ve biz hayattayken doğanın intikamını bu otoyoldan alışını göreceğiz. Sel, heyelan ve taşkınları da unutmamak gerekir."
***
Sonunda Karaca, ağaçların strese nasıl girdiklerini anlatıyor. Ve yukarıdaki sorumuzu yanıtlıyor.
“İstanbul'daki hava kirliliğine ormanların katkısı” konulu araştırmayı yapan akademisyen arkadaşları Tayfun Kındap ve Alper Ünal’ın çalışmasından bahsediyor.
"Kuzeyi ormanlarla kaplı olan İstanbul, bu açıdan oldukça önemli bir şehir konumundadır. Ormana son derece yakın olan yerleşim ve endüstri bölgelerinden kaynaklanan kirleticiler, ormanlar tarafından atmosfere salınan karbonlar ile reaksiyona girerek tehlikeli ozon ve partikül madde oluşumuna neden oluyor.
Strese giren ağaçlar, atmosfere çok daha fazla uçucu karbon yayıyor. İstanbul için yapılması planlanan ve İstanbul trafiğine katkısı yüzde 1 olacağı açıklanan üçüncü köprü bir de bu açıdan düşünülmeli. Ormanların ortasında yapılacak çalışmalar tüm ormanı strese sokacak. Yararlarını saymakla bitiremeyeceğimiz ormanlar, İstanbul için yine insan faktörü nedeniyle zaman zaman zarar verebilecek durumlara gelecek. Unutulmaması gereken en önemli nokta, ormanların gerçekte bir zararının olmadığı, çarpık şehirleşmenin sonucunda yine insan etkisi ile bu olumsuz durumun oluştuğudur. Her bir bitkinin, ağacın canlı olduğu unutulmamalı. Onların da doğal ortamlarında kaliteli ve stressiz bir yaşama ihtiyaçları ve en önemlisi hakları var. Böyle olduğu sürece yaşama her zaman olumlu katkıları olacak.”
***
Karaca’nın anlattıkları bunlardı.
Ama anlaşılan değerli bilim adamının söyledikleri, bizim ülkeyi yöneten takımının bir kulağından girip öbür kulağından çıkmış.
Doğa kendine yapılan haksızlığı asla affetmez, gün gelir intikamını acı bir şekilde ödetir.
Ama ülkeyi yönetenlerin bundan pek haberi olmaz genelde.