Türkler ve genişleyen Yunanlılar:
Komşumuz Yunanlılarla ortak noktamız oldukça fazladır. İnsanımız, Yunanlıların hoplayıp zıplamasını, sirtaki oynamasını, baklava, börek muhabbetini sever. Ama ilişkilerimiz sorunludur.
Birkaç yüzyıl Osmanlı hakimiyetinde yaşayan Yunanlılar Batılıların ve Rusların desteğiyle isyan ettiler, 1821’de de bağımsız oldular. (Bağımsız Yunanistan’ın ilk Kralı Bavyera Prensi Otto von Wittelsbach, ikinci kral da, Danimarka Kralı’nın oğluydu!).
Yunanistan o tarihten itibaren yine üçüncü ülkelerin desteğiyle Osmanlı topraklarından parçalar kopararak birkaç misli genişledi. Birinci Dünya savaşı sonrasında, Konstantinopolis dedikleri İstanbul’u ve Küçük Asya dedikleri Anadolu’yu ele geçirmeye kalkıştı. Çok ağır bir yenilgiye uğradı. 1960’lardan itibaren Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaya (Enosis) çalıştılar, sonu yine kötü geldi.
Dostluk hiç olmadı değil:
İki ülke arasında dostluğun öne çıktığı zamanlar olmadı değil. Dünyanın en büyük devlet adamlarından biri olan Atatürk ile küçük Yunanistan’ın kendi çapındaki Başbakanı Venizelos’un öncülüğünde iki ülke arasında güzel dostluk yılları yaşandı.
Sonraki yıllarda iki ülke NATO’ya üye ve dolayısıyla, müttefik oldular. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası protesto amaçlı olarak NATO’nun askeri kanadından ayrılan Yunanistan’ın dönüşünü engellemedik, karşılığında bir şey de istemedik. 1980’lerde Turgut Özal tek taraflı olarak vizeleri kaldırdı. 1999’da deprem diplomasisi olarak adlandırılan karşılıklı yardımlaşma süreci yaşandı. Rahmetli Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu Filistin-İsrail barışı için birlikte girişimler yaptılar. 2009’da Yunanistan iflasın eşiğine geldiğinde turistlerimiz akın akın Ege’deki adalara gidip oraları ayakta tuttular.
Yunanlının içine kaçan şeytanın ilişkilere etkisi:
Megalomani (Yunanca kökenlidir) esasen Yunanlının karakter özelliklerindendir. Buna göre, dünyaya medeniyeti onlar getirmişlerdir, en kahraman onlardır, 300 Spartalı binlerce Pers’i kılıçtan geçirmiştir, İkinci Dünya savaşında en büyük acıyı onlar çekmiştir, en büyük kahramanlıkları onlar yapmıştır, daha neler neler...
Türkiye’yle ilişkileri ise, bu özelliklerinin ötesinde özellikler barındırır. İlişkilerimizde, Yunanlıların içine kaçmış olan şeytanın rolü çok önemlidir.
Bu şeytan, onanmaz bir kompleks ve bundan kaynaklı düşmanlıktır. Yunan Ortodoks kilisesinin başı çektiği bir şekilde, çocukluktan itibaren kafaları Türklerle ilgili hurafelerle doldurulan Yunanlılarda Türk karşıtlığı refleks halini almıştır. Sağcısı, solcusu, pasifisti, yeşili, kırmızısı neredeyse hepsi böyledir.
Yunanistan’ın son dönemdeki hamleleri:
NATO’ya aynı yıl üye olan Türkiye ile Yunanistan arasında birkaç yıl öncesine kadar denge politikası izlenmiştir.
Ne zaman ki Yunanistan AB’ye üye oldu ve Türkiye dışarıda kaldı, işler karıştı. Ne zamanki Türk dış politikası hasım üretme konumuna geçti işler daha da karıştı.
Yunanistan son yıllarda Orta Doğu ülkeleriyle ortaklıklar kurdu, Avrupa Birliği’ndeki ve Balkanlar’daki konumunu konsolide etti.
Son olarak, Ekim ayı başında Paris’te Fransa’yla savunma alanında stratejik ortaklık anlaşması imzaladılar. Bir kaç gün önce de Vaşington’da ABD’yle mevcut Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşmasının süresini, yeni unsurlar da ekleyerek, uzattılar.
Bu iki anlaşma, üçüncü tarafların saldırısı halinde birlikte karşı konulmasından üsler oluşturulmasına, ortak faaliyetler yapılmasından silah satışına kadar muhtelif unsurlar içermekte.
Yunanistan Dışişleri Bakanı durumu izah ediyor:
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Yunan basınına verdiği mülakatta ABD’yle imzalanan anlaşmanın önemini, Yunanistan’ın boyundan çok büyük laflarla ve tanımlamalarla anlattı.
Özetle, Dendias, ABD’nin ülkesindeki mevcudiyetinin Yunanistan’a dış ülkelerden gelecek tehditlere karşı ilave bir kalkan oluşturacağını duyurdu.
ABD’nin Yunanistan’ı bölgesel lider olarak tanımladığına işaret etti.
Kendisi de Yunanistan’ı, Balkanlarda öncü ve Avrupa ile Orta Doğu ve Körfez arasında köprü olarak niteledi.
Türkiye’nin “yayılmacı, yeni Osmanlıcı ve İslam merkezli politikalarıyla” bölgesindeki tüm komşularla arayı bozmayı başardığını, bir ülkenin on yıllarca süren çabalar sonucunda kurulan iyi ilişkileri kısa bir zaman içinde mahvetmesinin okullarda ders olarak okutulması gereken bir “başarı” olduğunu söyledi.
İlişkilerin düzeltilmesi için, “Akdeniz’in bela ülkesi” olarak nitelediği Türkiye’nin atması gereken adımları sıraladı.
Dendias, bütün bunları söyledikten sonra, “Yunanistan’ın Türkiye’yi kuşatmak veya izole etme niyetinin bulunmadığını” ekledi!!
Dün ise Yunanistan, Mısır ve GKRY liderleri, enerji hatları konusunda üçlü bir anlaşma imzaladılar.
Toplantının ortak açıklamasında yer alan ifadeleri görenler ve basın toplantısında Yunan Başbakanı Mitsotakis ile GKRY Cumhurbaşkanı Anastasiades’in açıklamalarını duyanlar, bunun bir enerji hattı imza töreni değil, salt Türkiye’yi yerme konulu bir toplantı olduğunu zannederler.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin ise Türkiye’nin adını telaffuz etmediğini ve o topa girmediğini not etmek gerekir. Bununla birlikte, ortak açıklamada Türkiye aleyhine yer alan hususların altına Mısır da imzasını atmıştır.
Bu arada, yine birkaç gün önceki Avrupa Birliği Komisyonu 2021 Genişleme Paketi raporuna bakıldığında Yunanistan’ın Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs konularındaki görüşlerini belgeye yine koydurttuğu ve Türkiye’yle ilişkilerin ön şartı olmaya devam ettirdiği görülmekte.
Dışişleri Bakanlığımızın bu konudaki açıklamasında tutarsız ve yanlı Rum/Yunan görüşlerine yer verilmesinin reddedildiği de belirtilmiş. Görüşümüzü kayda geçiren ama anlam ifade etmeyen bir açıklama. İstediğin kadar reddet, atı alan Üsküdar’ı geçmiş.
Yunanistan ne amaçlıyor, ortak çıkarlar:
Küçük Yunanistan, boşlukları yakalayıp fırsatları değerlendirebilmiştir.
Ayrıca, yıllardır çok dar bir alana sıkışıp kalan dış politika vizyonunun sınırlarını genişletebilmiştir.
Malum, Yunanistan’ın tüm bu çabaları Türkiye karşısında ittifaklar oluşturmak, ülkemizi sıkıştırmak ve yalnızlaştırmak, Kıbrıs’ta, Ege’de, Akdeniz’de ve Trakya’da politikalarını mümkün olabildiğince hayata geçirebilmek amacına yöneliktir.
Yunanistan “Batı’nın/NATO’nun kanat ülkesi, cephe ülkesi Türkiye” rolünü üstlenmek peşindedir.
Hedefi, Avrupa’nın ve medeni dünyanın sınır çizgisini Ege’de çekmektir. “Avrupa sınırları ve medeniyeti Yunanistan’da başlar, ötesi karanlık topraklardır” fikrini yerleştirmeye çalışıyorlar.
Yunanistan bu amaçları doğrultusunda üçüncü ülkeleri ve üyesi olduğu kuruluşları kullanıyor.
Türkiye’yle arası bozulan veya gerilen, ABD, Fransa, İsrail, Mısır dahil ülkeler de kendi siyasi gündemleri çerçevesinde Yunanistan’ın bu oyununa memnuniyetle ortak olmaktalar.
Mesela Yunanistan ABD’nin Rusları Karadeniz üzerinden sıkıştırmak arzusunu ve Montrö Sözleşmesi’nin getirdiği sınırlamalardan duyduğu memnuniyetsizliği de iyi yakaladı. Topraklarını Amerikalılara açıverdi.
Bu gelişmeler Yunanistan dış politikasının başarısı mı Türkiye’nin dış politikasının başarısızlığı mı?:
Bir önceki makalede de yazdığım gibi, içinde bulunduğumuz dönemlerde Akdeniz’de ve Orta Doğu’da, birçok ikili ve çoklu anlaşma/işbirliği Türkiye’nin (olumsuz anlamdaki) birleştirici gücünün eseridir.
Yunanlının Türke ve Türkiye’ye bakışı, esas olarak, Türkiye’de kimin iktidarda bulunduğundan bağımsız olarak, temel parametreler itibarıyla aynıdır.
Yunanistan, Fransa, AB, ABD ve diğer ülkeler ikiyüzlü politikalar izlemekte, ülkemize karşı önyargılı ve hatta hasmane bir tavır takınmaktadırlar.
Bunları biliyoruz. Ama biz diğer ülkelerin değil, kendi yaptıklarımızdan veya yapmadıklarımızdan sorumluyuz.
Bu kapsamda, son yıllarda ölçüsüzlük, ideolojik yaklaşımlar, popülizm, boş hamaset, günlük siyasi öncelikler gibi olgular temeline oturtulan siyasetin ortaya çıkardığı ve depreştirdiği boşlukların ve düşmanlıkların, Türkiye’nin karşılaştığı dış politika sorunlarında çok belirleyici olduğunu görmek gerekir.
Ortak akıldan ve profesyonel dış politika kadrolarından yararlanılmaması ve hatta dışlanmaları da çok önemli bir etkendir.
Önümüzdeki döneme dair:
Yunanistan’ın içinde bulunduğumuz dönemde üstünlüğü ele geçirdiği düşünülebilir. Görüntü öyle de olsa, konjonktürel bir durumdur.
Türkiye, Ege’nin o yakasından bakılınca, en yalnız ve zayıf göründüğü zamanda dahi Yunanistan’ın boğazına takılıp nefessiz bırakabilecek güçtedir.
Yunanistan’ın maceralara yönelmek yerine, içindeki şeytanı bastırıp karşılıklı çıkar ve saygıya dayanan düzgün bir komşuluk ilişkisinin nasıl tesis edilebileceğine kafa yorması daha gerçekçi ve sağlıklı olacaktır.