22 Haziran 2016

Oruç ve dinde özgürlük

Şiddet yönelişinin sorgulanmadığı yüzyıllardan sonra bize kalan, bu utanç tablosudur

Ramazan ayında olduğumuz bugünlerde gün geçmiyor ki oruç tutmayanlara yönelik bir saldırı haberi gelmesin. Ancak Ramazan ayındaki problemli Müslüman davranışlarından önce irdelememiz gereken daha önemli konular var. Din özgürlüğü, dinde zorlamanın olup olmadığı konularında Müslümanların zihinlerinde bir bulanıklık olduğu için bu sorunlar oluyor. Dinde zorlamanın olmadığını açıkça beyan eden ayeti kerime var, ancak günümüz Müslümanları tüm dünyada en zorba, baskıcı fertler olarak tanınıyor. Müslüman dünyanın yenilenmeye, İslam'ın gerçek ruhunu anlamaya çok ihtiyacı var. Bunun için yapılması gerekenler çok geç kaldığı için bu zilleti yaşıyoruz.

1400 yılın sonunda İslam'ın temiz mesajının kirletildiği bir çağa geldik maalesef. İnsanların her türlü zulmetten akın akın İslam'a koştuğu peygamber zamanından, akın akın Batı ülkelerine kaçtığı günlere ulaştık. Müslümanın Müslümandan zarar gördüğü, kaçtığı bu ortam, Ramazan'daki şiddet ortamını hazırlayan bir nedendir maalesef. Hz. Peygamber ve yakın arkadaşlarının hayatı,  gönülleri fethettiren çok olayla İslam'ın tebliğine dair örneklerle doludur. Ancak sonraları Kur'an'ın ruhundan uzaklaşma, bedevileşmenin etkisi, siyasi iktidar kavgalarında galibiyet için dinin güç aracı olarak kullanımı, erkek egemen toplum yapısını değiştirme ihtiyacı hissetmeme gibi nedenlerden dolayı şiddet kullanımında artış olmuştur. 

IŞİD benzeri yapıların ortaya çıkması boşuna değildir. Savunmacı bir anlayışla bu yapıların "Batı'nın oyunu", "geçici bir akım" gibi tanımlanması ve Müslüman zihnine böyle anlatılması İslam dünyasının hastalıklarını artırmaktadır. Bırakınız "İslama aykırı" dememizi, insan havsalasının alamayacağı en korkunç fiilleri işleyen IŞİD vb. yapıların  bu hali, derin ve kalıcı bir sorgulama yapmamızı gerekli kılıyor. Şiddet yönelişinin sorgulanmadığı yüzyıllardan sonra bize kalan, bu utanç tablosudur. Ancak daha acısı, din adına konuşan alimlerimizin, entelektüellerimizin, araştırmacılarımızın bu tehlikeyi hakkıyla halen idrak edememeleridir. Zaman zaman İslamofobik davranışlara tepki veya zihinlerindeki şiddeti mahkum etmedeki belirsizlikten dolayı IŞİD benzeri yapılara sempati oluşturabilecek yazılar, fetvalar, yönelişlerde bulunuyorlar. Bu zihniyet değişmediği, kendini sorgulama ihtiyacı hissetmediği müddetçe şiddet eğilimi artarak devam edecektir. Batının çifte standardı, aziz İslam'ın kıyas örneği değildir. Gönülleri fethedilmeyi bekleyen milyonlara İslam'dan nefret ettiren bir üslup ve anlayışla hitap edilmesi adeta bir cinayettir.

Ne ironiktir ki kalplerin en çok yumuşaması, merhametin ençok hakim olması gereken Ramazan ayında en kötü örnekleri yine Müslümanlar, bir de islami kelimelerle yapıyorlar. Fikrin konuşulmadığı toplumda çözüm, şiddet yoluyladır. Düşüncenin yaygınlaşmadığı bir toplumda şiddet, tercih edilen kestirme yoldur. Kendisi gibi olmayana şiddet uygulamayı mübah gören anlayışa müdahale, en çok Müslümanların görevidir. Zira din adına oluşan kafa karışıklığını düzeltmeyi yapacak başka merci yoktur. Büyüyen şiddet sorununu halının altına süpürerek, sümenaltı ederek varacağımız bir yer yoktur artık. İlahiyat hocası akademisyenlerimizin bile utanç verici beyanları, toplumun İslam'dan uzaklaşma nedeni olmaktadır. Bu hal, ne kadar geç kalındığının bir başka örneğidir.

Dinde özgürlük bitmeyen bir tartışma konusudur ve netleştirilmesi gerekir. Dine girerken, dini yaşarken ve dinden çıkarken özgürlük vardır, kimse bu tercihlerde din adına baskı yapamaz. Dinin devletlerin siyasi argümanı olarak kullanıldığı yıllardan kalma yanlış anlayışlar yüzünden apaçık "dinde zorlama yoktur" ayeti tersine uygulanmıştır. Dini ritüeller Allah rızası için yapılır, toplumsal bir baskı için yapılmaz. 

Dini hoşgörü ve özgürlüğün sonradan kısıntıya uğradığına dair çok örnek vardır. Bir gün bir Yahudinin cenazesini götürüyorlardı, mescidin önünden geçerken cenazeyi gören Hz. Peygamber (asm) ayağa kalktı. Sahabeden biri, “O Yahudidir...” dediğinde, Hz. Peygamber (asm), “Ama insan değil mi?” demiştir. Yine Hz. Ömer (r.a.)’ın Medain Hristiyanları’na verdiği taahhütte “Hıristiyan dini üzere olanlardan hiçbir kimse istemeyerek müslüman yapılmaya zorlanmaz” ilkesi yer almıştır.

Ramazan'da oruç tutmayanlara yönelik baskıyla ilgili haberler çoğunlukla doğrudur ve  tehlikenin farkında  çok geç kalmışlığımızı bize hatırlatmalıdır. Bu haberleri hemen tepkiselcilikle karşılamadan önce eleştirel bir sorgulama ve  akletme çabasına girilmelidir. Kutuplaşmayı artırarak rahatlamaktansa , sorunlarımızın çözümüne odaklanmamız gerekir. Özgürlüklerin sınırı tartışmalı bir konudur. Mutlaka inançların özgürlük sınırı bir diğerini çiğneyebilecektir. Buna getirilecek en iyi önlem karşılıklı saygının tavsiye edilmesidir. Oruç konusunda dini bir cepheleşmeden önce halledilmesi, öğrenilmesi gereken, toplumsal saygı ve adabı muaşeret eksikliğimizdir. Oruç tutmayan için özgürlüğünü ispat veya tutan için baskı fırsatı görülen karşıt anlayışlar, anlayışsızlık ve kutuplaşmayı artırmaktan başkasını yapmazlar. Saygı beklemek değil, saygı göstermek gereğini hissetmek belki bir uzlaşı noktası olabilir. Müslüman toplumun acilen yapması gereken şiddet eğilimini masaya yatırmak, multi disipliner bir anlayışla konunun çözümüne yoğunlaşmak olmalıdır.  

İslam, geleneksel cahili tortuları yok etmek için peygamberler aracılığıyla gönderilmiştir. Geleneksel olarak var olan güçlünün hakimiyeti, kadına yönelik şiddet, zayıfın, fakirin ezilmesi bugün en önemli konumuz olmayacakta ne zaman olacaktır? Geleneğin din, dinin gelenek gibi algılandığı günümüz Müslüman zihninde bir inkılap oluşturma gerekliliğinin hala farkına varılmadı mı? Maalesef günümüzde hem ülkemizde hem de dünyada şiddete eğilim artmaktadır. Gücümüz en çok ülkemizdekine yeteceği için gücü teşvik ve şiddeti meşrulaştıracak her türlü yönelişi mahkum etmeliyiz. STK'larımız bunun için etkinlikler düzenlemeli, devlet kurumları özel çalışmalar yapmalıdır. Din alimlerimiz ise insan hakları perspektifiyle çözümler üretmek için İslam'daki insan hakları anlayışı pratiklerine eğilmeli, araştırmalı, tebliğlerini toplumun anlayacağı bir dille izah etmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Afrin operasyonu ve Kürtlerde artan kopuş

"Doğu-Güneydoğu'da taşlı sopalı eylem yoksa her şey yolunda mı zannediliyor?"

KHK ile yetki gaspı skandalı!

Yeni uygulamayla, KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçiliyor

AK Parti, MHP ittifakı statükonun ittifakıdır ve kaybetmeye mahkûmdur

Tayyip Erdoğan önceki tekliflerde kendini naza çekmişti, Bahçeli yılmadı teklif üstüne teklif patlattı

"
"