Bir müddettir Batman'dayım. Batman'da bulunmamın bir güzelliği de bölgeyi daha yakından tanima imkanı vermesi sanırım. Önceden gördüğüm ama yeterince gezemedigim Mardin'e tekrar gidiyorum.
Mardin’e yaklaşırken bitki örtüsü değişiyor. Dağ yamaçları seyrek de olsa yeşilleniyor, ağaçlanıyor. Eski Mardin’e doğru tırmanıyoruz, adres sorduğumuz bir Mardinliyi öfkeli buluyoruz, “eski Mardin’e şimdi çıkamazsınız, gündüz trafiğe kapalı, Valinin emriymiş”,“niye” diye sorduğumuzda “niye olsun, bu uygulamanın iyi niyetli bir tarafı olabilir mi?” diyor. Öğrendiğimize göre turizmi geliştirme gayesiyle kapatılmış ama ne turist var ne de alternatif bir ulaşım çözümü.
Bir gerdanlık gibi ışıldayan tarihi Mardin’de, okyanusu andıran Mardin Ovası manzarası eşliğinde ışıl ışıl yanan Mezopotamya ovasını seyrediyor ve 8 yıldır Mardin’de yaşayan bir sosyolog arkadaşımla Mardin üzerine konuşuyoruz. Mardin’de sosyal hayata, siyasete ve bürokrasiye yön veren arka planda dönen iki tip mücadele olduğunun altını çiziyor sosyolog arkadaşım. Birisi Güneydoğu’nun karakteristiği olan aileler ve aşiretler arasındaki nüfuz ve etkinlik mücadelesi. Diğeri ve Mardin’e özel olan ise arkaplanda dönen Arap – Kürt çekişmesi, rekabeti. Siyasi partiler ve ideolojiler makro düzeyde genel geçer kararları belirlerken makro politikalarda boş kalan alanlar ile yereldeki gündelik hayat, siyaset ve bürokrasi bu çekişmeler üzerinden dönüyor. Arap - Kürt ayrımını, Bajari (şehirli) – Gundi (köylü) ayrımı ile birlikte okuyabiliriz. Bu çekişmeyi sadece etnik düzeyde değil, bölge-ilçe düzeyinde de örneğin Mardin – Midyat arasındaki rekabette de görebiliriz.
Farklı dini ve etnik kimliklerin bir arada barış içinde yaşamasının bir efsane olduğunu bu birlikteliğin karşılıklı çeşitli mücadele ve işgal sonucunda gerçekleştiğinin altını çiziyor sosyolog arkadasım. Bir biraradalık olduğunu ama bunun çoğulculuğu ve istenen seviyede barışı getirmediğini belirtiyor. Kimlik düzeyinde problemler olsa da bireysel düzeyde güzel aşk, dostluk ve komşuluk örneklerinin bulunduğunu ve bunların vurgulanması ve ortak insani değerlerin altının çizilmesi gerektiğini söylüyor. Siyasi söylemlerin yeterince kuşatıcı olmadığını, tam anlamıyla siyasi ve konjonktürel olduğunu belirtiyor.
Mardin’in eşsiz mimarisi ve bu mimaride izlediğimiz çok kültürlülük üzerine konuşuyoruz. Bunun korunmadığını acı bir şekilde gözlemliyoruz. Korunması adına UNESCO Dünya Kültür Mirası listesi’ne Mardin’in de alınması değil, Mardin’in de hak ederek girmesi gerekiyor. Ancak hem tarihi Mardin’in mevcut durumu UNESCO müktesabatından çok uzak, hem de söylemden öte bunu gerçekleştirmeye yönelik bir iradenin mevcut olmadığını öğreniyoruz. Çözüm sürecinde birkaç Avrupa Birliği projesi ile bir adım atılmış olsa da sonradan bu adımların devam ettirilmediğini, milli düzeyde bir ihtisas ve iradenin buraya tahsis edilmesi gerektiğini anlıyoruz. Müthiş tarihi birime mukabil turizme bakan devlet anlayışı pek yeterli görünmüyor.
Mardin sokaklarını dolaşıyoruz. Hem alışveriş yapmak hem de sohbet etmek için konuştuğumuz Mardinlilerden çok sıcak bir elektrik alıyorum. Genelde sohbeti seven, alışveriş yapmasanız da saygıda kusur etmeyen esnafın her girdiğimiz işyerinde sunduğu yarım bardak özgün dibek kahveleri bize enerji veriyor. Ancak esnafa bir dokunduğunuzda bin ah işitiyorsunuz. Esnaf Mardin’in eski Mardin olmadığını söylüyor. Çözüm süreci sonrası alışveriş yüzde 85 azalmış, eskiden İstanbul’un İstiklal caddesi gibi olan çarşısının şimdi çok tenhalaştığından şikayetçiler. Bir de Vali tarafından gündüz saatlerinde eski Mardin’in çarşı yolunun trafiğe kapatılmasına çok tepkililer. Kahvelerin, badem şekerlerinin her türlüsünün olduğu bir esnafa işleri sorduğumuzda aslında bir yerde siyaseti sorduğumuzu da anlıyoruz. Zaten düşen işlerinin trafik düzenlemesi kararıyla iyice dibe vurduğunu söylüyor esnaf. Çözüm süreci sırasında yüzbinleri bulan bir turist varlığından söz ederek şu andaki durgunluktan dolayı yavaş yavaş bazı esnafın kepenkleri kapatmaya başladığını söylüyorlar.
Ak Parti teşkilatlarının her kademesinde yer aldığını söyleyen bir başka esnaf ise “Facebook sayfama da yazdım, esnafa bu muameleyi gören Ak Parti bir dahaki seçimlerde karşılığını görür” diyor kızgınlıkla.
Mardin Valiliğinin uygulamasını iyi niyetle bağdaştıramadıklarını söylüyor. Yeni trafik uygulamasını sosyal medyada eleştiren bir esnafın Emniyette 6 saat sorgulanmasından sonra herkesin korktuğunu, sesini çıkaramadığını belirtiyor. “Basın açıklaması yapmaya niyetlendik, OHAL var, başımıza iş açmayalım diye düşündük" diyor. Caddelere arabalar park etmesin diye konan saksıların maliyeti hakkındaki dedikoduların bile herkesin çıkarını düşündüğünü gösterdiğini, Mardin’i ve sorunlarını düşünen olmadığını iddia ediyor.
Mardin gerçekten müthiş bir tarihi mirası biriktirmiş. Medeniyetin beşiği olan Mezopotomya’da çok sayıda medeniyetin iz ve eserlerine Mardin’de rastlamak mümkün. Mardin, gerçekten evrensel bir yer ve insanlığın ortak tarihini burada izlemek mümkün. Açık sarı taşlarıyla yapılmış yapılardaki mimarinin ne kadar özenli olduğu gözünüzden kaçmıyor. İslam kültürü ve mimarisi adına çok fazla değerle karşılaşıyorsunuz. Medreseler ve Camiler her biri ayrı bir tarihsel dönemi, ayrı bir ilmi ve mistik ekolu içinde barındırıyor. Yaşanmışlıkların yanısıra efsaneler ile Mardin sizi büyülü bir yolculuğa çıkarıyor kadim bir medeniyetin izlerinde.
İslamiyetten önce bu toprakların Süryaniliğin anayurdu olduğunu, Süryaniliğin hem kültürü hem de mirası ile burada ilk günkü gibi yaşadığını görebiliyorsunuz. Deyrulzafaran Manastırı Mardin’de, Mor Gabriel Manastırı da Midyat’ta Turabdin yurdunun adeta son burçları gibi. Ermeni zanaatkarlarin eserleri, gümüş, bakır işçiliğinin nadide örneklerini sergilemiş bir köklü medeniyetin izleri var burada.
Mardin kültürel öğeleri, yemekleri, güzel kokulu bitkileriyle adeta moderniteye karşı sapasağlam bir kale. Sıcak kanlı insanları, misafirperverliğiyle dikkatimi çekiyor. Kime adres sorsam beni bir çay içmeden bırakmak istemiyen insanlarıyla aslında şehrin o derin, tarihi, samimi karakterinin izlerini yakalıyorum. Yenişehir diye anılan modern Mardin’i pek anmaya gerek duymuyorum. Fotoğrafına baktığınızda herhangi bir şehirden ayıramayacağınız inşaatlarla dolu bir keşmekeş. Şehrin yeni yüzü sıcak, boğucu havası, göğü delen fazla yüksek yapılarıyla hiç çekici değil.
Mardin müzesi binlerce yıllık tarihi dokusunu yansıtan bir büyük hazine adeta. Zamanımızın en çoğunu orada geçiriyoruz. Binlerce yıllık birikimi yansıtan eserler ince bir işçiliği, zevki, estetiği yansıtıyor. Şehrin tüm kültürel haritasını sunmaya çalışan video sunum Mardin’in tüm kesimlerinin hikayesini anlatan türkülerle sunuldu ki bu duygulandırıcı bir terennüm idi.
Mardin sokaklarında dolaşırken bir anda kendinizi bir tarih tünelinde bulabilirsiniz. Sokak geçişlerini engellemeyen, evlerin altındaki abbaralar size bir eski zaman rayihasını üfler. Medreselerin içinde vazgeçilmez olan akan ve biriken su geleneği şu anda sadece turistik amaçla kullanılsa da eski zamanların irfani neşesini yansıtıyor.
Deyrül Zafaran Manastırı sanırım her inançtan insan için çok etkileyici bir yapı. Farklı inançlardan olsa da binlerce yıllık dinler tarihi geleneğini yansıtan yapının en dikkat çekici bölümü 4500 yıl önce Şemsiler( güneşe tapanlar) tarafından yapılmış yeraltındaki inziva bölümü. Binlerce yıl dayanacak bir yapı için usta sanaatkar bakış açısıyla yapılmış mekan, güneşin doğuşuyla başlayan ve insanı, hayatı, ölümü sorgulayan bir inziva alanı. Binlerce yıldır bozulmamış yankısıyla hem maddi hem de manevi açıdan büyük bir saygınlığı hak ediyor.
2000 yıl önce yapılmış Dara şehri harabelerini ve mezarlığını gezerken insanlığın sadece bugünü değil, her zaman diliminde tekrar dirilmeyi hep merak ettiğini, hazırlık yaptığını hissediyorsunuz.
Bizi zulmen isimizden atanler bilmeden, istemeden bana iyilik etmisler sanırım, bölgeyi daha yakından tanımak benim için çok önemli ve mutluluk verici.
@gergerliogluof
www.omerfarukgergerlioglu.com