Kürt meselesinin anlaşılması yolunda her çaba takdire şayandır. MAZLUMDER'in 17-18 Kasım tarihlerinde İznik'te yaptığı Kürt forumu üzerinde daha da ayrıntılı bir şekilde çalışılması gereken mesele olarak sorunun önemini tekrar hissettirdi. 20 yıl aradan sonra yapılan Kürt forumunun önemli bir ihtiyaç ve istek olduğu anlaşıldı.
Forum değerli tebliğ ve müzakerelerin sunulmasına vesile oldu. Müzakereci olarak yer aldığım forum hakkında söylediklerimi ve zaman darlığından dolayı söyleyemediklerimi bu makale dolayısıyla aktarmak istiyorum.
Sonuç bildirgesine yansıyan şekliyle eşit vatandaşlığı sağlayabilecek yeni bir anayasa varılacak son durak olarak görülmüştür. Ancak bu anayasanın yapılabilmesi reel koşullarda ne derece gerçekçi olarak gündeme gelebilecektir? Sorunun sorumluları için "kahrolsun" demekten öteye geçmeyen taraflar, çözüm için somut ne öneriyorlar?
Kürt meselesinin çözümü için kalıcı anayasal değişikliklere ihtiyaç duyulduğu anlaşılıyor. Ancak partilerin hak gasplarını hissetse de oy kaygıları yüzünden adım atamadıkları bir sorunda, çıkmaz sokağı önlemenin yolu üzerinde çok fazla konuşulmuyor. Sorunun varlığının önceki yıllara göre her kesim tarafından bilinmesine rağmen adım atılamamasının nedeni anayasal değişikliğe onay verecek batıdaki Türklerin hissiyatıdır. Anadolu insanının karşısındakinin derdine sıcak duran klasik yaklaşımı bilinir ancak yıllardır süren şiddet, çatışma ve akan kanın bünye kimyasını bozduğu öfkeli Türkler ile ile ilgili yeni bir sorun ortaya çıkmıştır. Artık Türk sorunu gözlerden uzak tutulmaması gereken öne çıkmış ana sorundur. Kemalizmin 87 yıldır dikte etmeye çalıştığı çözüm modeli iflas etmiş ancak oluşan sorun nedeniyle akan kan, Türk ve Kürt arasında derin yarıklar oluşturmuştur.
Silahlı çözüm yollarının her iki taraf için de mevzi kazanma şeklinde biten bir sonucu olmasa da yapılan devlet hatalarının giderilmesi anlamında ilerlemeleri olmuştur. Ancak sorunun çözümü yolunda atılan adımlar, Ak Parti hükümeti için Türk kamuoyu tarafında hissedilen önemli oy oranları kayıpları yaşatabilecektir. Ancak vatandaşları eşitleyen adımların atılmadığını düşündüğümüzde adım bile atılamayacak bir Türkiye kaosu yaşanabilir.
Türk kamuoyunu ikna etmeden yapılabilecek anayasa çalışmaları bumerang etkisi de yaratabilir ve çıkmaz sokakları arttırabilir. Türk kamuoyunu sorunun çözümü konusunda iyileştirmek için somut öğelere ihtiyaç vardır. 10 yıl içinde adım atılmazsa, 100 yılda çözülebilecek bir sorun, 200 yılda çözülemez. Bu topraklarda yaşayan ırkların ve kültürlerin kardeşçe birliğini sağlayacak eşit vatandaşlık temelinde bir anayasa ancak huzuru sağlayabilecektir. İşte bunu Türk kamuoyuna anlatmak için çok önemli bir çabaya ihtiyaç vardır. İHD ve MAZLUMDER'in katkılarıyla hazırlanan Roboski (Uludere) belgeseli bunun nasıl olabileceği konusunda bir örnektir. "Ağlama anne , güzel yerdeyim" isimli bu belgesel, sayfalarca yazı ve söylemden daha etkili bir şekilde empati yapmayı sağladı. Kürt sorunu hakkında yapılanlar ve hissedilenler ile ilgili Türk kamuoyuna sunulacak görsel eserler olmaksızın bir yol alınamayacağı, çıkmaz sokak önünde söylenmekten öte gidemeyeceğimiz anlaşılıyor. Kamu spotları benzeri televizyonlarda yayınlanacak profesyonel çalışmalar, Ege'deki bir kahvede, Karadeniz'de bir evde "Kürtler niçin çocuklarımızı öldürüyor" sorularının teferruatlı karşılıkları olabilir. İstek yapmak kolaydır ama bu isteği kolaylaştıracak vasatı oluşturamazsanız bodrumda olduğu halde meydanlarda haykırdığını sanan kişi durumuna düşmekten kurtulamazsınız.
Kürt sorunundaki haksızlıkları tespit etmiş olan islami hassasiyet sahibi aydınlar, batıda soruna duyarsız kalan dindar camianın empati yapmasını sağlasa bile yeterlidir. Şu ana kadar resmi söylemi destekleyerek yapılan yanlışların, araştırılan ayetlerle yanlış olduğunun anlaşılması fazla bir şey değil, zaten yapılması gerekendi. Zaten bu meseleyi bir tebliğ metodu olarak görmek yerine adalet ve vicdan ekseninde yapılan tüm çalışmalara destek vermek gerektiğinin bilinmesi gerekir. Gasp edilen dini bir hak değildir, en temel insan haklarıdır. Bu konuda en adaletli yaklaşımları sergileyen kesimlerin doğal olarak her taraftan sempati toplayacağı unutulmamalıdır.
Atılan yasal adımlar Kürtlerin güvenine, ikna olmasına yetmemektedir. Zira silahli bir gücün ortaya çıkmasıyla ancak atılan adımların kalıcı olup olmayacağı ile ilgili kaygılar yoğundur. İnsiyatifi, haklı talepleri ortaya atanlar ve bu konuda bedel ödemeyi göze alanlar ister istemez alır. Önemli olan toplumbilim ve siyasetbilim kurallarına göre sorunları gecikmeden ve aslını anlayarak cepheden çözmeye çalışmaktır. Eğer bu sorunu sınırlar içinde çözmeye gücümüz yetmiyorsa bile en azından halkların kardeşliği zedelenmemelidir. Sınırlardan da üstün olanın en temel insan hakları olduğu unutulmamalıdır.