29 Kasım 2012

Kalıcı bir anayasayı nasıl yapabiliriz?

TESEV ve KONDA\'nın birlikte yaptığı araştırma anayasa üzerinde tekrar düşünmemizi sağlıyor.

 

TESEV ve KONDA'nın  birlikte yaptığı araştırma anayasa üzerinde tekrar düşünmemizi sağlıyor. TESEV ve KONDA işbirliği ile gerçekleştirilen “Anayasa’ya dair tanım ve beklentiler” araştırması görmek istemediğimiz bazı önemli gerçeklerin ip uçlarını veriyor.

Ayrıntılı bir araştırma olup çelişkili oranları ile de dikkat çekmesine rağmen üzerinde dikkatle düşenmemiz gereken bir saha araştırması yapılmış. Toplumun sorulara farklı cevaplar vermesi yöntem ve sorulara itiraz etmemizi doğurmamalıdır. Zira sinir uçlarına dokunulduğu zaman duyguları değişiveren bir cins, insan olduğumuzu unutmamalıyız. Toplumun sorunlarının gevezelikle değil de ciddi çalışmalar ile çözüleceğini düşünüyorsanız araştırma üzerinde siyasal pozisyonunuza göre çekiştirmeler yapmadan önce bilimsel  bulgulara göre değerlendirmeler yapmalısınız. Yer yer rastlanan ve çelişki gibi görünen veriler,   kişilerin  olması gereken hakkındaki düşünceleri ile ucu kendine dokununca nasıl değişim gösterebildiklerine dair farklı bir analiz yapma şansını  bize sağlayabilir. Bu cevaplar üzerindeki farklılaşmaların oranları hassas sorunlardaki  duygusal tepkilerin pratikteki karşılığı ile ilgili tahminler yaptırabilir.

Araştırmada  "İdeal anayasa hangi sorunu çözsün?" sorusuna, % 53.4 "Kürt meselesi"  karşılığı  veriliyor. Ancak bu sorunun çözümü için yapılması gereken sorgulandığında karşımıza yüksek oranda Kürt sorununun nedenleri arasında sayılabilecek konulara karşı bir direnç gözleniyor. Araştırmada “Ülkenin resmî dili ne olmalıdır” sorusuna yüzde 85 “yalnızca Türkçe olmalıdır” derken, yüzde 15’lik bir kesim “Türkçenin yanı sıra bu topraklardaki bütün diller resmî dil olabilir” diyor.“Temel eğitimde eğitim dili ne olmalıdır?” sorusuna yüzde 73’lük kesim “Yalnızca Türkçe olmalıdır”, yüzde 27’lik kesim de “Türkçenin yanı sıra herkes ana babasından öğrendiği ve konuştuğu dilde eğitim alabilir” cevabını veriyor.

Bu çelişki gibi görünen veriler bizce gerçeğe çok yakın bir oranı gösteriyor. Düşünülenin aksine  eğer bu çelişkili görüntü olmasaydı yeni anayasa konusunda daha yanlış  adımlar atardık. Bu çelişkili görüntü aslında yeni ve kalıcı bir anayasa yapmanın ne kadar elzem olduğunu gösterir. Zira sorunları gören ama kendi sinir ucuna dokununca yok sayan ya da başkasının aleyhine, kendi lehine  çözümler üreten gündelikçi ve hazcı birey yapısı belirginleşmektedir. Sorunu gören ama kendi hayat görüşüne göre çözümlerden başkasına bakmayan bir yapı ortaya çıkıyor. Bunu ideal olan ile değiştirme zorunluluğu işin ne kadar zor ama zaruri olduğunu gösterir.

Bu veriler aslında bize şair İsmet Özel'in dizelerini hatırlatıyor.

"biz şehir ahalisi,kara şemsiyeliler!

kapçıklar! evraklılar! örtüseverler!

çığlıklardan çadır yapmak şanı bizdedir,

bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler.

 

nezaketten ,haklılardan yanayızdır hepimiz

sevinmemiz çapkıncadır, ağlatır bizi küpeşteler

yaşamak deriz- oh,dear- ne kadar tekdüze

katliamlar ne kötü be birader

 

güneş neredeysek orada bulur bizi

ya cünup ve yalancı veya miskin ve ülser

falımız neyse çıksın diye açarız indeksleri

sayılar bizi bulur, o ayıp işaretler”

 

Başkasının sorunu karşısında neler hissedildiğinin şiirsel dille güzel bir ifadesi olan bu dizeler  "şehrin insanına",  sinir uçlarımıza dokunulduğunda ne kadar çifte standartçı olduğumuzu hatırlatır.

Araştırmaya tekrar dönecek olursak "Anayasada Atatürk ilke ve inkılâpları ve Atatürk milliyetçiliği yer almalıdır."   "Doğru" diyenler % 83 ile, “Ülkenin resmî dili ne olmalıdır” sorusuna yüzde 85 “yalnızca Türkçe olmalıdır” oranlarının  hemen hemen aynı sayıyı göstermesi aslında farklı sorularda belirginleşen ruh halinin aynı noktayı işaret etmesidir. "Güçlü devlet" isteyenler % 40; "insancıl toplum" diyenler % 39.7; "istikrarlı ekonomi" cevabını verenlerin  % 20 olması ve    "Devletin itibarı ve çıkarı söz konusu olduğunda, yargı bireyin karşısında  devleti tutmalıdır." Doğru/Kesinlikle doğru % 45; Yanlış % 38  oranları ile karşılaştırıldığında  birbirini doğrulayan bulguların  olduğunu gözlemliyoruz.  Farklı sorularda birbirini doğrulayan ama empati eksikliğini göstermesi açısından bazı sorularda çelişki oluşturan cevaplar,  aslında büyük fotoğrafta araştırmayı doğrulayan öğelerdir.

Sorunların çözümü için diğer seçeneklere geçmeden önümüzdeki şık olarak duran yeni ve kalıcı bir anayasaya ulaşmanın zorluğunu tekrar görüyoruz. Yeni bir anayasa ihtiyacı hissetmeyen bir toplum olduğumuz anlaşılıyor aslında. İktidarın ve farklı kesimlerin sadece kendi sorunlarını öncelediği bir anayasa hiçbir derde deva olmayacaktır.

Dicle Üniversitesi'nden Prof. Fazıl Hüsnü Erdem'in bir ara çözüm önerisi olarak geçici bir anayasa seçeneğini gündeme getirmesi önemlidir. Taraf gazetesinde Neşe Düzel'e verdiği söyleşide gündeme getirdiği bu seçeneği ciddi bir şekilde araştırma masasına yatırmamız gerekir. Sorunların kalıcı çözümüne kadar toplumu insan hakları yönünde eğiten mekanizmalar geliştirerek bir iyileşme sağlayabilirsek bu çözüm,  bir geçiş  basamağı işlevini sahici olarak  üstlenebilir.

Gerçekçi olmak gerekir. Sorunlar büyük ve fakat bunun şifasını tatmak isteyen ama ilacının acılığına dayanamayacak bir toplumla karşı karşıyayız. Politikacıları oy kaygıları yüzünden yapmaya yanaşmayacakları bir anayasa hazırlığına itmek yerine daha uzun gibi görünen ama daha sağlıklı olan aşamalı yönteme başvurmalıyız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Afrin operasyonu ve Kürtlerde artan kopuş

"Doğu-Güneydoğu'da taşlı sopalı eylem yoksa her şey yolunda mı zannediliyor?"

KHK ile yetki gaspı skandalı!

Yeni uygulamayla, KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçiliyor

AK Parti, MHP ittifakı statükonun ittifakıdır ve kaybetmeye mahkûmdur

Tayyip Erdoğan önceki tekliflerde kendini naza çekmişti, Bahçeli yılmadı teklif üstüne teklif patlattı

"
"