26 Eylül 2015

Hac faciasının sorumluları kim?

Faciaların son bulması için Hac organizasyonu İslam Konferansı Örgütü başkanlığında uluslararası bir organizasyona bırakılmalıdır

Hac faciası "geliyorum" dedi ve geldi. Yıllardır devam eden facialar, vinç faciasından sonra bu sene ikinci kez yaşandı. Facianın arka planındaki gerçekler göz ardı edilirse bu facialar zinciri devam edecektir.

"Allah'ın misafirleri" en mutlu oldukları anda, tam hacı oldukları saniyelerde korkunç bir ölümle karşılaştılar. Hiç kimsenin incitilmeyeceği güvenli bölgeyi kapitalizmin mabedi haline getiren, Kâbe'ye gururla (!)  tepeden bakan kulenin tepesine "Allah" yerine "dolar" yazmaları gereken Suudiler,  milyonlarca Müslümanı büyük acılara boğdular. 

O emin belde yüzyıllardır sahipsizdi aslında. Hac'cın İnsan ruhunda oluşturacağı o muazzam heyecanı, fırtınayı anlamaya müsait olmayanların yönetiminde yıllardır yalnızlaştırılan, kurutulan, tüketilen bir Kabe var aslında. Tüm insanlık tarihinin anlamını simgeleştiren ve bunu anlayacak, yeniden yorumlayacak Müslümanları bekleyen Harem, yüzyıllardır yalnız ve mahzun aslında. Her sene milyonların onu ziyareti, kaybolan ruhu yeniden diriltemediği için adeta bu toplu ziyaret, tomurcuklarını açamayan bir çiçeğin gittikçe kuruması ve pörsümesi gibi artık. İslam'ın şartı olan diğer ibadetlerin neredeyse hepsini kapsayan ve bir ömür boyu bitmeyecek enerjiyi insana verecek olan Hac ibadeti, artık sadece şekil ve görüntünün mahpusu, facialarla anılır durumda.

Her ne zaman Hac'ca ve Umre'ye gitmişsem, kahrolmuşumdur. Milyonlarca insanın hayatlarında olabilecekleri en iyi anları, duyguları, niyetleriyle geldikleri ve tüm manevi kirlerini dökmeye ahd ettikleri o muazzam şölenin nasıl kurulaştırıldığını, içinin boşaltıldığını görmüş ve kahrolmuşumdur. o bembeyaz hacılara Hac ibadetinin gerçek içeriğini anlatması gereken din görevlilerinin konuya ne kadar mekanik yaklaştığını, menasik ve fıkıh teferruatına boğduğunu görürsünüz de kahrolursunuz. Anlarsınız ki en başta  o din görevlilerinin çoğunun bu büyük ibadet şöleninin içeriğinden, duygu dünyasından  haberi yok. Görürsünüz ki o her taşı hatıra kokan beldeyi elinde tutan Suudilerin kalbi taş gibi olmuş, o alemi manen yeşertmek kim, onlar kim?

Hac'cın Kur'an  anlatımında muhteşem bir duygusal atmosferi vardır. Nasıl ki Yasin suresi Kur'anın çarpan kalbi diye isimlendirilen, hayat ve heyecan bahşeden duygu atmosferiyse, Hac da Müslüman bünyenin, organizmanın çarpan kalbidir. O, insanlık tarihinin tüm özetini ve anlamını içeren menasikiyle insanı yeniden dirilten ve tüm dünyaya örnek etmesi gerekendir. Bunu sağlayacak olan, o iyi niyetinin ve güzelliğinin zirvesindeki misafirleri en iyi şekilde misafir etmesi gereken ev sahibidir, Suudilerdir. Ayrıca yine bunu sağlaması gereken o insanların bağlı olduğu devletlerin sorumlu kurumlarıdır. Bunlar eksik olunca bir sahipsizlik, kaos ve facia neden olmasın ki? Ama ne yazık ki bu, sadece maddi alemde değil manevi alemde yüzyıllardır İslam aleminin her tarafında yaşanmıyor mu?

Milyonların bir araya geldiği Hac'da misafirlerimiz de çok masum değil. Bir ibadet bilinen, gösterilen teferruatı olduğundan fazla abartarak izdiham oluşturan, kardeşini inciten kim? Her hacca gideni üzen adab'ı muaşeret kurallarını çiğneyenler kimler? Bir insanı incitmemenin bir taşa, Hacer'ül Esved'e dokunmaktan daha önemli olduğunu fark edemeyenler kim? O eşsiz ırklar, diller, renkler bahçesinde başkasıyla kardeşliği beceremeyen kim? O eşsiz kardeşlik ikliminde yolculuğun tüm stresini etrafına saçan huzursuz kişiler kim? Maalesef onlar "Allah'ın misafiri" olduğunu unutacak nezaket seviyesindeki Müslümanlarımız. Müslüman dünyanın gerileyen medeniyet dünyasını ilerletmek için göstermesi gereken çabaya çok ihtiyacı var.

Ya Suudiler...? Her şekli putlaştıran ifrat çılgınlığından tüm ruhu kurutan bir başka tefrit çılgınlığına düşen Suudiler... Güvenli bölgeyi bir kapitalizm Cennetine çevirmeyi "Haremin hizmetçiliği" olarak gören Suudiler.... Harem'de güvenli bölgede  üç kişinin bir araya gelmesini büyük bir tehlike olarak gören polis devletinin sahibi Suudiler... Yılda bir spontane ele geçen Müslüman dünyanın milyonlarca zihinle kafa kafaya verip sorunlarını düşüneceği, tartışacağı, kongreler yapacağı  vasatı turizm olarak gören Suudiler... İçi köhnemiş, kurumuş, çürümüş Suudiler... Onlar nasıl bu yeniden silkinme ve toparlanma fırsatını, Hac'cı anlayabilir ki? Bırakın anlamayı manevi ve maddi faciaların sorumlusu nasıl olmaz ki?

Her Hac ve Umreye gidişimde Peygamber ve arkadaşlarının bırakın Müslümanlara, tüm insanlık alemine örneklik teşkil edecek hal, hareketlerinin yani hatıralarının olduğu mekanlara, Allah'ın o 1400 yıl önce Mekke'deki insanlara değdiği, ayetlerin indiği, vuku bulduğu yerlerde otururum, hayal ederim, hatıralar gözümün önüne gelir ve heyecanlanırım. Bir büyük tarihi eserin nasıl bir titizlikle korunması gerektiğini düşünürüm. O dağlardaki siyah taşlar gibi olan Mekke oligarşisiyle mücadele eden o güzel ve fedakar insanı ve arkadaşlarını düşünürüm, gözyaşlarımı tutamam. Ama bir de o mekana vahşice saldıran kurumuş kalpli, bol paralı, duygusuz Suudi krallığının, o her bir taşı sit alanı gibi korunması gereken  Mekke'ye ne kadar hoyrat yaklaştığını görür de yine kahrolurum. O, her bir taşı, tepesi, dağıyla bu dinin en canlı bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak tarihi mirasının,  nasıl bir kötü mirasyedi eliyle tahrip edildiğini görürüm de tekrar iki kolum yanıma salınıverir.

Yıllardır devam eden manevi ve maddi faciaların son bulması için Hac organizasyonu derhal İslam Konferansı Örgütü başkanlığında bir heyetle uluslararası, sorumluluğunu bilen bir organizasyona terk edilmelidir. Hac'cı tekrar her açıdan imar edecek, oraya geleni sıkışarak, ezilerek ölme kahredici sonuyla karşılaştırmayacak aksine insanı ve toplumu yeniden ihya ve inşa edecek bir anlayış ve organizasyondan başka çaremiz yoktur.


@gergerliogluof

www.omerfarukgergerlioglu.com

 

Yazarın Diğer Yazıları

Afrin operasyonu ve Kürtlerde artan kopuş

"Doğu-Güneydoğu'da taşlı sopalı eylem yoksa her şey yolunda mı zannediliyor?"

KHK ile yetki gaspı skandalı!

Yeni uygulamayla, KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçiliyor

AK Parti, MHP ittifakı statükonun ittifakıdır ve kaybetmeye mahkûmdur

Tayyip Erdoğan önceki tekliflerde kendini naza çekmişti, Bahçeli yılmadı teklif üstüne teklif patlattı

"
"