Dış politikada önemli değişiklikler başladı ve devam edeceği aşikar. İsrail ve Rusya ile başlayan değişimin Mısır, Suriye ile devam edeceği artık beklenen bir gelişme. Hatta bunun iç politikaya da yansıyacağı zamanla Cemaat ve Kürtler versiyonunun olacağını da düşünmek çok akıl dışı değil.
Asıl önemli olan değişen politikalar değil, tabanın bunu algılama, anlama ve kabullenme şekli. Tabanda bazı çatlak sesler başlasa da olan ve olacak olanlar takipçiler tarafından tevil edilebilir nitelikte. Erdoğan seçmeninin sosyolojisini iyi okuyan bir politikacı. En kabul edilemez gibi görünen değişimleri yeri geldiğinde ve ağırlığını hissettirmesiyle kabul edebileceklerini görüyor. Taban ise vaktiyle haykırılan hükümet argümanları ve kendi desteğinin şu andakilerle ne kadar çelişki içinde olduğunu düşünmüyor.
Tabanın durumunu anladık, orada şu an çatlak sesler olsa da çok kayda değer bir değişim yok. Asıl değişim biraz daha üst kesimde , iktidar medyası yazarları arasında olandır. Son zamanlarda iktidar medyası yazarları arasında sürtüşmeler, kavgalar, isyanlar, kamp değişikliği sinyalleri artmaya başladı. Yazarlar düşünen kesimi temsil ettiği için aralarındaki sorunlar, ileride vatandaşlar arasında yaşanacak olanların ilk işaretleridir.
Farklı iktidar medya kuruluşlarında çalışan yazarların onlara biçilen ana görevi, iktidara güzellemeler yapmaktır. İktidarın "iyi" dediğine "iyi", "kötü" dediğine "kötü" demenin rasyonaliteye uygun izahları için gayret sarf etmelidirler. Yetenekleriyle bu konuda başarısız oldukları söylenemez. En izah edilmesi mümkün olmayacak konuda bile yüksek bir performans ile yeteneklerini göstermekteler. Bazen de şeytanlaştırılması gereken kişi, kuruluş ve STK'ları "afişe" etmede yeteneklerini ve yerlerinin gücünü gösterirler. Son İsrail ve Rusya gelişmelerinde de yazarlarımızın genellikle aynı performansları gösterdiğini gözlemliyoruz.
Ancak geminin karaya vurduğunun ilk işaretleri de yine iktidar medyası yazarları arasında görülüyor. Son zamanlarda gittikçe artan oranda rastlanan ikili kavgalar, tartışmalar, hakaretler, çirkin sözler, yaşatılmaya çalışılan politikaların çözülme işaretleridir. Bu işaretler yarın tabanda ne yaşanacağının da göstergesidir. Zira yazarları birbirine başlayan güç, genel olarak hakkaniyet kriterleri değil, çıkar, oportünizm, dalkavukluk telaşıyla yanlışı görmeme ve istikbaldeki dünyevi özlemleridir. Bu kriterler, uzun süreli birlikteliği sağlayamaz. Zira bu kriterler, paydaşlarının da üstüne çıkma eğilimi gösteren bir mücadeleyi sağlayacağı için çatışma ve ayrılıklar, kaçınılmazdır.
Her türlü değişen politikaya, keskin dönüşlere, çarklara anında uyum sağlamak, üzerinde durup sorgulanması gereken bir patolojidir. Eleştirel düşünme becerilerinin kaybolduğu ve kişiye endeksli güven, inanç ve alternatif sorgulamama güdüsünün yönlendirmesi sonucu uyum oluşuyor. Ancak bu uyumun hangi nedenle bozulacağı da ortadadır. Belli bir seviyede başlayan kargaşa, hareketlenme, uyumun da bir ömrünün olacağını göstermektedir.
Aslında sorun değişim de değildir sözünün eri olmamayı, çelişkili politikaları kahramanlık gibi sunmanın oluşturduğu samimiyetsizliği görmezden gelmedir. Birazcık gayret ile yapılacak içtenlik testlerinde önceden tespit edilecek çok hususun olduğu sonradan belli olur. Önemli olan böyle bir test isteğinin olup olmadığıdır.
Toplum özeleştiri yapmaması gerektiğini de yaşanan örneklerden çıkartıyor. Örneğin İHH...Yaşanan değişimi bir açıklamayla kınadığında akabinde yaşadığı azardan sonra anında asli haline dönüyor. Toplum da olması gereken değişimin bu olduğunun "bilincine" varıyor. Ancak bunlar insanoğlunun yüksek uyum kapasitesiyle hazmedilirken değişmeyecek kriterlere haiz defterlere kaydediliyor. Önderler, abiler, üstadlar, kişilerin başına gelecek gerçek kötülüklerde oradan uzaklaşıvereceklerdir. "Aklınızı kullansaydınız, niye bize kandınız?" diyeceklerdir. Saygı duyulan önderler, kurumlar, sorumluluk sahibi olanın gerçek kurtarıcısı değildir, anında satıverirler insanları. Bu, bu dünyada da böyledir, öte dünyada da. Bu yüzden dini kriterleri olanın iki kere düşünmesi gerekir.
"Güven ve kesinlikle sorgulama" anlayışını içselleştirene değişen politikalardaki çelişkileri göstermek, ne derece anlamlıdır? Akletmeyi değil, aklını birilerinin eline vermeyi tercih edenden çok şey beklenir mi? Cebinde sarsıntı olmamasının nitelikli soruşturma yapmama gerekçesi olduğuyla yüzleşmeyenden beklenti içinde olmak, maalesef boşunadır. Ancak süreç, çürük dala tutunanları yine de sonunda hüsrana uğratacaktır.
@gergerliogluof
www.omerfarukgergerlioglu.com