Sanırım dindar camianın sorunları hakkında ne kadar yazsam azdır çünkü sorun büyük ve eğer Türkiye'nin birçok sorununun çözümü hakkında konuşuyorsak bu mesele önemsenmeden geçilecek gibi değildir.
Hayatım dindarlara Kürt meselesini anlatmakla geçti ama başka hiçbir konuda bu denli direnç görmedim. Bunun nedeni üzerinde çok düşündüm. A'dan Z'ye bir yaratılmışın, kimliğin diğeri üzerine hakimiyetini reddeden bu dinin mensupları niye bu kadar direnç gösteriyor?
Dindarın sorunları anlama konusunda direnç göstermesinin en büyük nedeni, dini anlayışının bozulmasıdır. Bu yüzyıllar öncesinin konusudur. Dini dondurmak, yaşanan hayatın da donmasına yol açmıştır. Çaresi dinin asliyetindeki dinamizmi kavramak ve hayatı yeşertmektir. İlahi kelamlar her çağda hayatın tüm alanlarında devrim oluşturdu, şu an bu devrim devam ettirilemiyorsa kitabın mesajını dinamik bir anlayışla gözden geçirmekten başka çare yoktur. Dini anlayış bozulunca milli dini beyinlere zerk etmek devletler için zor olmadı. Bu kabul edilemez durumu, asliyetine döndürmek isteyenlerin zorlanma nedeni ise dini anlayışın yüzyıllar öncesinden bozulmuş olmasıydı.
Ortaçağ'da Hıristiyanlar arasında yaşanan dini, mezhebi gerginlikler Sen Bartelmi katliamı ve yıllarca süren büyük savaşlarla sonuçlanmıştı. İslam dünyası da şu an Hristiyan dünyanın yaşadığının aynısını yaşıyor. O günlerde gerginlikler, bağnazlıkla desteklenince din adına dindaş öldürme de caiz oldu, sonrası tam bir facia... Arenalardaki pagan zulmün devamını dini sahada dindaşına uygulayanın gerekçesi, farklı anlayışı yok etme isteğiydi. İslam dünyası ileride kendisinde neler yaşanabileceğini Ortaçağ Hristiyan dünyasını yakından incelediğinde yakından görecektir.
Niye bunları gündeme getiriyorum, niye önemli? Çünkü aynı işaretler, tahrikler var ve bu büyük sorunlara yol açabilecek potansiyeldedir.
HDP milletvekili Hüda Kaya'nın geçtiğimiz günlerde hakkında soru önergesi de verdiği bir beyanı son derece önemliydi. Ümraniye'deki bir cami imamı, "Ben kendime otomatik bir silah aldım. Siz de alın silahlarınızı, akraba çevrenizde, konu komşu etrafınızda HDP’liler vardır. Bunlar kâfirdir, öldürülmeleri vaciptir.” demiş. Ardından eski milletvekili, dini kanaat önderi Şevki Yılmaz'ın sözleri gündeme düştü. Önceden "HDP’ye oy veren cehenneme gider!" diyen Şevki Yılmaz, şimdi de "MİT, HDP’lilere suikast düzenlesin" diyor. Bu teşvikler son derece ciddidir zira bu toplumda dini temelli yönlendirme çok etkilidir.
Dindara yön veren bu kanaat önderine sormak lazım. Suikastlarla, yargısız infazlarla hangi mesele çözüldü de şimdi yine aynı çağrıyı din adamı vasfınla yapıyorsun? Maalesef bu cür'etkar çağrılar milli dine mensup dindarda karşılık bulacak potansiyeli taşıyor. Kendi yaratılışını diğerinden üstün görme şeytani bir gelenek ama günümüzde bu, dindarımızın en benimsediği alışkanlığıdır. Dindarı eleştirince bazı kişiler kızıyor, iyi ama dindara yön veren kanaat önderi `sorunları suikastle çözün` demişse, eleştirimizin haklı olduğunu, az bile söylediğimizi görmüyor musunuz..?!
Bu dini kirletene karşı mücadele etmezseniz dini görüntü kirlenir, sonra 'niye böyle' dersiniz..! Ben Kocaeli`de "barış" dediği için açığa alınmış, insanları yaşatmaya çalışan, insan hakları savunucusu bir doktorum, o da Kocaeli`de yaşayan ve 'suikast düzenleyin' diyen aynı zamanda dindar camianın kanaat önderi bir din adamı. Ben görevimden alınmış durumdayım, o el üstündedir. Bu hal şu fıkraya benziyor. Cenaze namazına imam bulunamayınca yoldan geçen Bekri Mustafa'yı imam yaparlar. Sarhoşluğuyla meşhur Bekri Mustafa tabuta eğilerek mevtaya `öte dünyada, dünya nasıldı diye sorarlarsa beni imam yaptıklarını söyle, anlarlar` demiş ya, şu bizim çelişkiyi söylese daha iyi anlatırdı..! 'Suikast düzenlensin' diyen kanaat önderi din adamı, siyasetçi sorgulanacağına dokunulmaz durumda, "ne dedin"diyen bile yok, bu gidişle Türkiye 2017'de daha kötü olur.
Tehlikenin büyüklüğüne dair bir başka olay da Aydın Nazilli'den geldi. Alperen Ocakları düzenlediği etkinlikte Noel Baba'nın kafasına silahı dayamış.
Bu komik görüntülere gülüp geçebilirsiniz ama ayrımcılığa bir de şiddeti teşvik eden görüntünün eklenmesini, Ortadoğu'da yaşanan şiddet olaylarıyla birlikte değerlendirdiğinizde sıkıntının büyük olduğunu anlarsınız. Ortaya çıkabilecek şiddet, cinayet olaylarının sorumlusu kim olacak, bunlar siyasi mülahazalarla mı hukuki mülahazalarla mı değerlendirilecek?
Kafası iyice karıştırılmış olan dindar güçlü durumdaysa günümüzdeki problemler için hiçbir sorun hissetmeyebilir. Hatta ortamın Cennet gibi olduğunu düşünüp, tüm antidemokratik gelişmeleri normal bulabilir. İslamcımız o denli değişmiş ki, milliyet hamasetiyle sorunları çözeceğine hakikaten inanıyor, bıraksan sefere bile çıkacak..! Böyleyse, ortada ciddi ve kötüye gideceği belli bir sıkıntı varsa, en önemli iş olarak bu konunun üzerinde hassasiyetle durmaktan ve uyarmaktan başka ne yapabiliriz? Bu dinde olmayan üzerinden siyasetçilerin politika ürettiğini görüyorsak elimizden geleni yapmalıyız.
Bu dinde ırkçılık olsaydı dinde bir dakika kalmazdım, olmadığını çok iyi biliyorum ama cari politikaları destekleyen dindar çok, benim için zor denklem bu..! Buna rağmen bir dindar olarak var gücümle kötüye gidişi engellemek, ihya ve inşa çabasına destek vermek, görevimdir.
Dini dondurmak, yaşanan hayatın da donmasına yol açmıştır. Çaresi dinin asliyetindeki dinamizmi kavramak ve hayatı yeşertmektir. Yaratıcı, üretken olmamız bizi yaratanın, bize verdiği en önemli, en temel özelliğimizdir, kendimizi sınırlamayalım. Dine ister inanın ister inanmayın yüzyılımızda da en güçlü dinamik din olacaktır, bu dinamiğin doğru yönde seyretmesi için gayret sarf edenler ve bunu başaranlar aynı zamanda farklı kimliklerin mutlu ve huzurlu olmasını sağlayacaktır.
@gergerliogluof
www.omerfarukgergerlioglu.com