Çözüm sürecinin bitişiyle başlayan süreç, Türkiye'de sürekli eskiyi hatırlatıyor. Çatışma yöntemleriyle sonuç alınacağını 35 yıldır denemek, ülkede bir durum değişikliği sağlamadı. Çözüm yolunda atılan adımlar, tek mantıklı adımlar olarak önümüzde duruyor. Turgut Özal'ın aklettiği adımlar şu anda gördüğümüz aklı başında adımların ilklerindendi. Kürtçe müziğin serbest bırakılmasının büyük bir Türk milliyetçiliği tepkisiyle karşılandığı günlerden bugüne geldik. O gün tepkiyle karşılananın bugün sıradan bir hak olarak istisnasız herkes tarafından benimsendiği günleri yaşıyoruz. Demek ki doğal hakların tanınması için daha önümüzde zorunlu olarak evrilecek bir zaman dilimi var.
Ülkenin içinde bulunduğu kaotik hali yaşarken iyi temennide bulunmak zor ancak film tekrarlarının fayda sağlamadığını günyüzü gibi göründüğünü belli bir geçmişi yaşayanlar iyi biliyor. Bugünkü olumsuz gelişmeler sadece şu andaki tansiyonu artıran geçici gündemlerdir. TBMM'den milletvekili Orhan Doğan'ın kafasını eğerek götürülen görüntüsünü hatırlayanlar için bugünkü Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanlarının gözaltına alınması, kayyım atamaları yabancı görüntüler değil. Bu baskıcı tavır değil, hakların iadesi yönündeki elle tutulan olumlu adımları sağlayan gelişmeler Türkiye'ye derin nefes aldıran adımlardı. Bu son görüntüleri mat ve anlamsız bakışlarla seyrediyoruz çünkü o görüntüler başkasını hak etmiyor.
100 yıldır değişen hangi politikacı olursa olsun devlet ezberlerinin sürekli tekrarlandığı bir ülkeyiz. Sınırlarını yeterli görmeyen, ölmeyi öldürmeyi habire kutsayan, Türk üst kimliğini pratikte bir ırkın üstünlüğü olarak uygulayan, vatandaşı olan kimlikleri tehlike gören bir anlayıştan ara sıra döndüğü hakkaniyet çizgisini çok geçmeden terk etmesini garipsemiyoruz artık. Mesele aslında çok basit, çözüm çok kolay. Demokrasi denilen yönetilenlerin adaleti, eşitliği sağlamak için yönetime katılımcı olduğu metodu uygulamak, sorun oluşturmayan veya var olan sorunu çözen bir metoddur ama bunu kendi anlayışlarını terk etmek istemeyenler çok zormuş gibi sunuyorlar.
Bu film tekrarları iyice kaliteyi düşürdü. Tekrarlar öfke, nefret sahiplerini tatmin etmekten ve azdırmaktan öteye geçmiyor. Bu toprakların binlerce yıllık kardeşliğini hançerlemekten başkasına yaramıyor. Her film tekrarı geriye gidişi sağlıyor. Silahlara, anti demokratik uygulamalara harcanan paralar şişirilen bir balonun patlaması gibi toplumsal adalet adına zaman kaybı ve zarardan başkasıyla sonuçlanmayan adımlar olmaktan öteye geçemiyor. Atılan minik hakkaniyet adımları ise çığ gibi büyüyen iyileşmeler olarak elimizde kalan iyilikler. Çok basit bir gerçeğin yöneticiler ve toplum tarafından idrak edilememiş olması ise büyük bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.
Öyle bir yüzyıllık kötülük hali yaşadık ki sadece yöneticilerin değil, gelişmelere seyirci ve destekçi olan toplumun da değişmesi için çok daha uzun bir çaba ve zamana ihtiyacımız var. Bu değişim için iğneyle kuyu kazmak kesinlikle en doğru olan metodddur, artık sözü, insaf etmesini beklediğimiz yöneticilerin uygulamalarını beklemeyelim ve iğnelerimizle ancak torunlarımıza yansıyacaksa da sonraya iyi bir gelecek bırakmanın ne büyük sorumluluk olduğunu hatırlayalım. Zaman şu an başarısız olsak bile haklılığımızı göstercektir. Ne kadar yüksek çatışmacı bir gelecek olma ihtimali önümüzde dursa da zamanla hakların iadesi yönünde önlenemez bir gelişme olacaktır. Dünyanın evrildiği yer, şu anda çok umutsuz olsak da demokrasi yönündedir. Şu anda film tekrarlarını tek çare olarak görenler bile zamanla doğal hakların iadesinin önüne geçemeyecektir.
Baskıcı yöntemler baskı uygulananın özeleştiri yapmasını engelleyeceği için de başarısız ve kötü bir yöntemdir. Balyoz indirme metodları yapana ve yapılana geçici fayda sağlasa da hep akla ve hakka vurulan darbelerdir. Aklı selime çağrının bile şeytanlaştırıldığı dönemlerden geçiyoruz. Önemli olan bu toplumsal akıl tutulmasına son aklı başında kalanların da tutulmamasıdır.
7 yıl önce Tunceli'de Abdullah Gül'ün sarılıp birlikte poz verdiği çocuk, geçen yıl dağa çıkıp PKK'ya katılmış ve operasyonda ölü ele geçirilmiş! Devlete sarılan bir çocuk ve yanlış politikalar sonucu dağa giden ve devletle çatışan bir son. Bu fotoğraflar bize yaşanan çılgınlıktan dönmemiz için görsel ve duygusal hatırlatmalardır. Önümüzde iki yol var. Ya insanımızı, çocuğumuzu sevgi ve hakkaniyetle kucaklayacağız, ya da benmerkezci uygulamalarımızla onu bizden uzaklaştıracak dağlara iteceğiz. Aklı selim diliyorum, suç olsa da!..