Geçtiğimiz gün Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin yurt dışından gelen muhabiriyle 2 saati aşan bir görüşme yaptık. Memuriyetten haksız bir şekilde ihraç edilmemden dolayı benimle görüşmek istemişti. Şahsıma ve KHK mağdurlarına yapılan tüm haksızlıkları anlattım, hayret ve şaşkınlık içinde dinledi beni. Ama sonrasında asıl şaşkınlık duygusu bende oluştu. Çünkü bu görüşmeyi sosyal medyamda duyurduktan sonra "Nasıl olur da ülkenin durumunu bir yabancıya anlatırsın" diyen dindar arkadaşlarımın eleştirileriyle karşılaştım. Anlaşılan onlar, haksız yere ihraç edilen binlerce memurdan biri olmamdan daha kötü bulmuşlardı bu görüşmeyi!.. Bu tepki haksızdı, niye haksız olduğunu ilk önce din tarihi, sonra da siyasi tarihten örneklerle vereyim.
İslamcılarımız o kadar adaletten uzaklaşmış ki adaletsizlik yapanın şikayet edilmesine bile karşı çıkıyorlar. En adil olanın mizan gününde işleri çok zor!.. Müslüman olmayanın bile adaleti Resulullah’ın hakimliğinde aradığı günlerden bugünlere… Gel de Ümmeti Muhammed’in yanlışını görememesine katlan!..
"Niye hukuksuzluğu Batı'ya şikayet ediyorsun" diyorlar. Yeni Müslüman olan genç sahabeler peygamberin yanında müşrik babalarına karşı savaşırdı, bilmez misiniz, "bizden" olan mı haklı, doğru olduğuna inandığın mı haklı? Bu din, size kimin yanında durmayı öğretti? İslam bize “adalete sarıl” diyor.
Peygamberin kriteri adaletti. Bir Müslümanla, bir Yahudi bir anlaşmazlığa düşmüş çözememişti, peygambere geldiler, o Yahudi'yi haklı buldu, "bizden" kriteri İslam'da yoktur ey İslamcılar, bunu kaç bin defa anlatacağız, sen de git Batılı gazeteciye adaletsizliği anlat, o da sana adaletsizliği anlatsın, ne var bunda, niye bunları anlatmak, anlatmak zorundayım, çok mu zor anlaması?
Gelelim siyasi örneklere. Erbakan hoca da partisi kapanırken Batı'ya heyetlerini göndermiş, oradaki siyasetçiler ve medya arasında lobi yaptırmıştı, şimdi uygulamaları şikayet etsen “Niye Batı'ya şikayet ediyorsun?”
Başörtülü kızlar Türkiye'de yasak olunca akın akın Batı ülkelerine gitmişti, şimdi dindarım bana "Bizi niye Batı'ya şikayet ediyorsun" diyor ama, şimdi diyorlar, dün değil!.. Bu memleketin hukuk sistemi AİHM'e gitmeyi meşru kabul etmiş, bir ton dindar başörtüsü için AİHM'e gitmiş o zaman "gavura şikayet etmek" helaldi de şimdi mi memleketi şikayet haram? Başörtüsü yasaklarından dolayı AİHM’e şikayete gittiğimizde cunta rejim aynı ifadeleri bizim için kullanmıştı. “Vatanlarını Batı'ya şikayet eden hainler” demişlerdi. Şimdi bunu diyen önceden hakarete maruz kalanlar!..
Erdoğan iktidarının ilk yıllarında AB uyum yasalarını uygulamak için büyük çaba sarf etmişti, askeri vesayeti AB ile durduracağını düşünüyordu, şimdi Alman gazetesine konuşsan suç!.. Biraz akletsek nasıl olur?
Bir de empati yapılmasını sağlayalım. Rachel Corrie Müslüman değildi ama "Zulüm bizdense ben bizden değilim" diyordu , bari Hristiyan Rachel'den öğren kriteri ey dindarım!..
Hukuksuzluğu yapıp sonra gelen tepkileri de bir kuyuya gömüp üzerini betonlamak istiyorlar, yok öyle, güneş balçıkla sıvanmaz!.. Yahu "Garson devlet istiyoruz" diyen Erbakan hocayı da mı unuttunuz ey dindarlarım? Bırak şikayet edilemezi, hoca ona "garson" derdi. Konuştukça batıyorsunuz, bari mazlumların feryadını bastırmaya çalışmayın, bırakın, bir tek feryat kaldı zaten!..
Eski devirlerde olduğu gibi haksızlığı kuyulara anlatmamızı mı bekliyorsunuz, semalar bilecek, istediğiniz kadar baskı yapın!... İhraç edildiğimde yaptığım açıklamayı tekrar hatırlatıyorum herkese: "Hiçbir karar bu topluma karşı sorumluluğumu engelleyemeyecektir." Asıl, mağdurlar hakkı söylemediğimde beni muaheze etsin, uyarsın, olması gereken bu.
"Memleketi niye şikayet ettin Alman gazetesine" diyorlar, ülke dip yapmış, bunu zaten tüm dünya görüyor, saklamakla kaybolmuyor baylar, bayanlar!.. Her türlü hukuksuzluğu meslek edin sonra da aman kimse duymasın, duyurana bozul!.. Sağır sultan bile ülkenin durumunu duydu, kafaları kuma gömmeyelim. Biz söylemesek ne olacak, Türkiye son yıllarda tüm hukuki, insani gelişim endekslerinde geriye gidiyor. Eğitim endeksleri bile belirgin gerilemeyi gösteriyor. Ülkeyi hukuksuzluk içinde bırakanlar utansın!..
Zamanında haksızlığa uğramış olan şimdi de konuşacağına susmayı, aksine desteklemeyi tercih ediyor. Başörtüsü yasağı zulmünden dolayı okulundan atılan Leyla Şahin o zaman davasını AİHM’e götürmüş ve kazanamamıştı. Şimdi o Ak Parti milletvekili. AİHM yargıçlarını seçen heyetin içindeymiş ve seçim yapmış, Yeni Şafak gazetesi bunu "kaderin garip bir cilvesi " olarak haberleştiriyor ve kazandığını söylüyor. Bence de Leyla Şahin asıl şimdi kaybediyor. Leyla Şahin'i yıllarca çok savundum, AİHM kararları başörtüsü mücadelemizde çok önemli gündem maddesiydi, o zaman "kaybediyor, kaybediyoruz" görünüyorduk ama asıl kazanan bizdik, o başörtülü meclise girdi ama bir ton haksızlığa karşı susarak maalesef asıl şimdi kaybediyor.
Demirel veya Ahmet Necdet Sezer zamanı olsa tek adamlığa gidecek başkanlık sistemi teklifi için kıyametler koparacak İslamcı mahalle şimdi "hayır" dememek için 40 takla atıyor, kelime bitiyor!.. Aslında değişikliğin içe sinmediği belli. "Yahu reis her şeyi savunduk da bu başkanlık teklifini nasıl savunacağız" diyenleri duyar gibiyim, işleri zor!.. Bürokrat ve siyasetçi keyfiliğiyle yönetilen ülkede başkanlık sistemiyle adalet bekliyorsunuz haa... Bulacağınız daha çok haksız uygulamadır.
İslamcı, dindar camiaya hatırlatacağım şudur. Güç değerlerine sarıldıkça çürüyor, çürüdükçe güce sarılıyorsunuz, ey güç koruyucular gücün etrafında çok dolaşmayın, altında kalırsınız!.. Kriteriniz adalet olmazsa yüzünüz çok kızarır.
@gergerliogluof
www.omerfarukgergerlioglu.com