01 Haziran 2013

Alkol mü tartışılıyor, özgürlük mü?

Alkol ile ilgili yeni düzenlemeler başkasının özgürlüğü konusunda nerede durduğumuzu netleştirmemiz açısından önemlidir

Alkol ile ilgili yeni düzenlemeler başkasının özgürlüğü konusunda nerede durduğumuzu netleştirmemiz açısından önemlidir. Alkolün yasaklanmasının  müslüman dindar açısından hoş görüleceği bilinen bir gerçektir. İnancının nehyettiği bir içkiye ulaşılmasının ve toplumsal yaşamda kısıtlanmasının dindarı mutlu edeceği açıktır. Ancak alkolün zararlarını bilmesine rağmen bunu içmeyi bir yaşam biçimi olarak gören kişilerin özgürlüğünün ne olacağı sorusunu bir dindarın net bir şekilde cevaplaması gerekir.

Sigara ile ilgili ağır yasaklar getirildiğinde itiraz edilmemişti. Ancak alkol ile ilgili yasak getirilince hükümetin dini renginden dolayı "yaşam biçimimize müdahale mi yapılıyor?" evhamlı sorusu sorulmaya başlandı. Bu soruların sorulması haksız da değil zira dinin yasakladığı birçok alanı özgürce yaşamak isteyenler sıranın başka alanlara da geleceği konusunda şüphe ve karamsarlık içinde.

İlk önce cevaplamamız gereken soru modern devletin herhangi bir kısıtlama getirip getiremeyeceğidir. Devletin hayatımıza hiçbir şekilde karışmasını mı istemiyoruz, eşit bir şekilde durmadığını mı söylüyoruz? Eğer "devlet bazı alanlarda özgürlüğümüzü kısıtlayabilir" diyorsak alkol ile ilgili düzenlemeleri hemen bir yaşam biçimi müdahalesi olarak algılamamamız gerekir. Sağlık ve asayiş ile ilgili konularda yaptığı düzenlemelerle devlet toplumu koruyucu önlemler alabilir. Ama bu, bir tarafı tutarak diğer tarafın da özgürlüğünü kısıtlayarak oluyorsa asıl tartışılması gereken yere gelmişiz demektir.

Alkol kısıtlamasını yasalaştırmaya çalışan hükümet  giyim, kadın erkek ilişkileri  gibi özgürlük alanlarında müdahaleci bir tavra girmiyor. Ama alkolün kısıtlanması karşısında diğer alanlarda da kısıtlama ile karşılaşacağını düşünenler önemli bir tedirginlik yaşıyor. Bu konuda tedirgin yaşayanları rahatlatacak özgürlüklerin esas alınması gerektiği ortadadır.

Başkasının özgürlüğü tartışılırken keskin özgürlük sınırlarının oluşmayacağı bellidir. Sınırlar,  realiteye inildiğinde  flu, belirsiz kalmaktadır ve keskin sınırlar oluşmayacağı da anlaşılmaktadır. Alkol satış saatlerinin iki saat ileri veya geri alınması veya kısıtlamanın olmaması ana mesele değildir. Başkasının özgürlüğüne teorik alanda hoş görü gösterdikten sonra pratikte kısıtlananı huzursuz edecek şekilde pratize edilmesi tartışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Saat kısıtlamaları veya metre kısaltmaları kaygılardan azade olarak yeniden tartışılabilmelidir.

Batı ülkelerinde alkol açısından oluşan sağlık problemleri batı tıp kitaplarında çok geniş yer bulur. Zira alkol yüzünden oluşan hastalıklar ciddi bir halk sağlığı,

 ve devlete ağır yük bindiren bir maliyet sorunudur. Asayiş vakaları da alkol kullanımıyla doğru orantılı artmaktadır. Türkiye'de şu an bu konuda ciddi bir sorun olmamakla beraber genel gidişat batı ülkelerinin seyrine paralellik arz etmektedir. Türkiye için de ilerde bir alkolizm sorunu endişesi vardır. Devlet alkolizm ile ile ilgili tedbirleri almalıdır ancak bu alkol almak isteyen vatandaşların özgürlüğünü kısıtlamayacak bir anlayış ve şekilde olmalıdır.
 
Mesele sadece  alkolün tıbbi ve asayiş ile ilgili zararları veya devletin vatandaşını koruma görevi bağlamında  tartışılırsa ana sorun gözden kaçar. Mesele başkasının özgürlüğüne gücü elinde bulunduranın nasıl muamele edeceğidir.
 
Devlet kısıtlama yerine birbirini ikna etmek isteyen kesimlerin ifade özgürlüğünü genişletme çabası içinde olmalıdır. Zorla bir diğerini kendi inancına, ideolojisine uydurma yerine serbest propaganda ile herkes bir diğeri ile konuşabilmelidir. İkna edemezse diğerinin yaşamına saygı göstermesi gerektiğini bilmelidir.
 
"Özgürlüğüme karışılmasın" diyen ise  sigara yasaklarını niye desteklediğini de açıklamalıdır. Sigara içimine yönelik mali tedbirlerin yanı sıra içenlerin ikinci sınıf insan pozisyonuna düşürüldüğünü hepimiz gözlemlemekteyiz. Toplum içinde bir özgürlüğünü kullanamayan kişinin dışlama denebilecek muamelelere yasal olarak uğratıldığını biliyoruz. Alkol yasağına karşı çıkarken çifte standartlı olmamak için duruşumuzu adil kriterlere tabi tutmalıyız.
 
Dinde zorlama yoktur. İslam'da içki haramdır. Ancak içki içmek isteyen bir kişinin cezalandırılması dinin ruhuna uygun değildir. Bu,  dine inanan için geçerli olduğu kadar inanmayan veya başka dine inananın içki içme özgürlüğünün kısıtlanmaması gerektiğini gösterir.
 
Başbakan alkolü sevmeyebilir ancak içki içenleri rencide edecek bir tarzda konuştuğu takdirde andığı anayasal gerekçeler, sağlık tedbirleri sözleriyle kimseyi ikna edemez. Özgürlüklere olan bakış açısı konusunda çok hassas titiz bir duruş sergilemediği müddetçe yaşam biçimi tedirginlikleri oluşturacağı açıktır.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Afrin operasyonu ve Kürtlerde artan kopuş

"Doğu-Güneydoğu'da taşlı sopalı eylem yoksa her şey yolunda mı zannediliyor?"

KHK ile yetki gaspı skandalı!

Yeni uygulamayla, KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçiliyor

AK Parti, MHP ittifakı statükonun ittifakıdır ve kaybetmeye mahkûmdur

Tayyip Erdoğan önceki tekliflerde kendini naza çekmişti, Bahçeli yılmadı teklif üstüne teklif patlattı

"
"