30 Ekim 2014

91 yıl sonra Cumhuriyet demokrasi oluşturdu mu?

Sadece demokrasi talep etmekle olmuyor, gerçek anlamda demokrasiyi içselleştirerek talep etmelisiniz.

91 yılını doldurmuş Cumhuriyeti, Türkiye ve Ortadoğu şartlarında yorumlayarak bir istikbal perspektifi ve bölgedeki  demokrasi olasılıklarını ortaya çıkarmak zorundayız.

Mustafa Kemal zaten miadını tamamlamış olan Osmanlı imparatorluğunu muhafazakar bir bakış açısıyla değerlendirmedi. "Hasta adam" ömrünü tamamlamıştı ve bu topraklarda yeni bir birliktelik oluşturacak hamlenin yapılması gerekiyordu. Bu hamleyi,  kendisinden başka hiç kimsenin göremediğini gören, düşünen vizyon sahibi Mustafa Kemal görüyordu. Çökmüş yapı üzerine yeni bir şey kurulamayacağını anlayan, radikal bir atılımla yeni bir yapı kurulmasını gerektiğini düşünen ve hayata geçiren zeki Mustafa Kemal kuşbakışı bir bakış açısıyla olayları ve Meclisini şekillendirmeyi başarıyordu.

Padişahın olduğu bir ortamdan Cumhurun yönetimi Meclisle şekillendirebileceği bir Cumhuriyete geçiş demokrasinin önünü açabilirdi. Mustafa Kemal Serbest Fırka'ya başta izin verse de sonra feshettirerek demokrasiden pek hazzetmediğini gösteriyordu.  Ancak Cumhuriyet kısa sürede azınlığın rejimi olmuştu ve çoğunluk huzursuzdu.

Cumhuriyet sanılan yönetimin  azınlıkçı, baskıcı, totaliter yapısı aslında sanıldığı gibi Cumhuriyetin zamanla demokrasiye yine de evrilebileceği tezini değil, Cumhuriyetin iyice sert kabuklu bir baskı yönetimine dönüştüğünü gösteriyordu. Ancak bu kabuk politikası kabuğuna kapanma ve dar ufuklu olmaktan başka birşeyle sonuçlanmıyordu. Belki Cumhuriyet idarecilerini de aşan bir gelişme demokrasinin önünü açabilecekti.

Çoğunluğun demokrasi talebi İnönü Türkiye'sinde artık önü alınamaz bir istek haline geliyordu. Uzun süre insanları baskıcı bir rejimde tutma imkanı var mıydı? Bunu İsmet İnönü denedi ancak o da bir yere kadar gidebildi ve sonunda Demokrat Parti kuruldu. Demokrasi isteği, ikinci dünya savaşında diktatörlerin yenildiği dünya çapında demokrasi arayışının olduğu bir ortamda Türkiye için artık önü kesilemeyecek, bahane bulunamayacak  bir aşamadaydı. Demokrat Parti'nin kuruluşuyla  önü alınamaz bir demokrasi isteğinin olduğu ortaya çıktı, sandıklar Demokrat parti oylarıyla patladı. Bu Cumhuriyet projesinin tutmadığını gösteriyordu. Bahanelerle sığınılan darbeler bir çare olamayacaktı. Ortaya çıkan sorunları gidermede bu sefer darbeler kullanılmaya başlandı. Darbelerle geriye gidiş değil, aslında daha çok demokrasi gerekiyordu ancak bunu Cumhuriyet okullarında eğitilen elitlerin anlama şansı yoktu. En az 50 yıl demokrasi talebinin devletlular tarafından tepelendiğini acıyla izledik anca sonunda bu selin karşısında durulamayacağını görüp şimdilerde az çok kabullenmek zorunda kaldılar.

Sonuçta eski kötüden iyi olsa da az çok demokrasinin yerleştiğini ve her geçen gün genel teamül olarak kriterin demokrasi olduğunu görüyoruz. İktidarlar çıkardıkları yasalarla pek demokrasiden hazzetmediklerini gösterse de ortak  mihenk taşının demokrasi olduğunu bugün  gözlemliyoruz.

Diğer Müslüman ülkelere göre Türkiye'de demokrasinin çok geç kalmamasının nedenleri üzerinde düşünmek gerekir. İmparatorluğun yönetim merkezi olarak bu toprakların diğer Müslüman ülkelere göre daha köklü bir sosyokültürel geleneği olduğunu unutmamak gerekir. Yıllarca yönetenlerin olduğu topraklar yönetilenlerin olduğu yerlere göre demokrasi talebinde daha önde gelebiliyor.

Diğer ülkelerde talep edilen demokrasiye vurulan baltalar sonrası muhaliflerin silaha baş vurması demokrasinin bir başka gecikme nedeniydi. Türkiye'de darbeler yaşansa da muhaliflerin yine demokrasi içinde çareler araması demokrasinin uzun süre ertelenememesinin  nedeni oldu. Ayrıca çeşitli etkenlerle nispeten daha önce demokrasiye geçiş yapan ülkelerin sonrasında daha az travma yaşadığını  ve demokrasiye geçişin daha da kolaylaştığını gözlemliyoruz. Suriye, Irak ve  Mısır'da önceden demokrasi deneyimleri yaşansaydı şu anda onlar da en az bizim ağır aksak demokrasimiz  kadar olurlardı

Bugün Mısır, Irak ve Suriye'nin içler acısı durumuna baktığımız zaman iyice geciktirilmiş  ve bastırılmış demokrasi talebinin yerine getirilmemesinin acı sonuçlarını görüyoruz. Konuşma, anlama, tartışma, eleştirme, yanlışını görebilme, yeni düşünce filizlerinin oluşturulabilmesinin  engellendiği ortamlar, sonunda tahmin edilebileceği gibi sertleşiyor,  kavga ve savaş ortamına dönüyor. Ancak bu gecikme yine de sonunda demokratik yönelişlerin kazanmasıyla sonuçlanacaktır, çok kanın aktığı umutsuz görünen bir süreç görüntüsü olsa da bunun böyle olacağı yüksek ihtimal dairesindedir.

 

 

Sadece demokrasi talep etmekle olmuyor,  gerçek anlamda demokrasiyi içselleştirerek talep etmelisiniz. Baskıcılığa karşı sadece kendi ırkınızın, dindaşınızın, mezhepdaşınızın, yoldaşınızın haklarını talep ederseniz ve bunu yeterli görürseniz bu primitif bir talep düzeyinde kalır. Bu düzeyde kaldığı müddetçe belki zamanla  kendi haklarınızı elde edebilirsiniz ama başkasının haklarının gasp edilmesinin devamı nedeniyle patlamalar yaşanır. Din ve dindarların toplumda ön plana çıkması ve Kürtlerin silahlı mücadeleye yönelmesi gibi durumlar anlaşılacağı gibi toplumda sadece kendine demokrat anlayışlardan ortaya çıkmıştır.

Cumhuriyet tarihinin zulümlerini araştırdığımızda  ve bugün dünün mazlumlarının iktidarında bu sefer öteki görülenlerin dışlandığını görüyorsak "ne Cumhuriyet sağlıklı bir demokrasiyi isteyerek oluşturdu ne de mazlumlar iktidara gelirse dünü unutmaz, demokrasiden geriye gidiş olmaz " diyebiliyoruz.

www.omerfarukgergerlioglu.com

Yazarın Diğer Yazıları

Afrin operasyonu ve Kürtlerde artan kopuş

"Doğu-Güneydoğu'da taşlı sopalı eylem yoksa her şey yolunda mı zannediliyor?"

KHK ile yetki gaspı skandalı!

Yeni uygulamayla, KHK ile adeta yaşam hakkı gasp edilmeye çalışılan kişinin, yeni bir KHK ile özel sektörde çalışmasının da önüne geçiliyor

AK Parti, MHP ittifakı statükonun ittifakıdır ve kaybetmeye mahkûmdur

Tayyip Erdoğan önceki tekliflerde kendini naza çekmişti, Bahçeli yılmadı teklif üstüne teklif patlattı

"
"