Diyarbakır
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yine konuştukça konuştu. Onu dinleyenlerin alkış ve gülümsemeleri arasında önce “Bir adam gibi ölmek var, bir de madam gibi ölmek var” dedi. Bir gün içinde hem kadınları hem Hristiyanları aşağılamak yetmemiş olacak ki daha sonra Ezidilere “Sizi kamplarda biz besliyoruz” demeyi de ihmal etmedi.
Dünden beri Erdoğan’ın bu dili neden kullandığını, neden kadınları, farklı inanç ve kültürleri aşağılayan bir dil seçtiğini düşünüyorum. Belli ki bu dili bilerek ve isteyerek kullanıyor. Bilinçli bir tercih yapıyor Erdoğan. Muhtemelen sinirleri bozmak istiyor, bozuyor da…
Erdoğan’ın kullandığı bu ayrımcı, aşağılayıcı söylemler neye yol açıyor, belki buradan bir beyin jimnastiği Erdoğan’ın bu üslupla ne amaçladığını anlamamızı sağlayabilir diye düşünüyorum.
Öncelikle Erdoğan’ın kullandığı bu ayrımcı, ırkçı, aşağılayıcı dil bu söylemlere maruz kalan kesimler ve bu dilden rahatsız olan kesimlerde bir mücadele azmi uyandırıyor.
İkincisi, bu dil toplumda vahim olaylara yol açıyor. Toplumda, kadınlara, farklı inanç ve kültürlere sahip kişilere yönelik şiddet artıyor, nefret suçları çoğalıyor. Toplum gittikçe daha çok kutuplaşıyor.
Üçüncüsü -ki bence bu üslubun amacını belki de burada aramak lazım- Erdoğan bu üslupla kendisinin her şeyi söyleyebilir adam olma vasfını pekiştiriyor. Kısaca herkese şu mesajı veriyor: “Ben en uç şeyi bile söyleyebilirim, çünkü ben tek adamım.”
Tam da belki buradan beyin jimnastiğine devam etmek lazım.
Erdoğan bu üslubu sadece içeride, sadece kadınlar ve farklı inanç ve kültürler için kullanmıyor. Dışarısı için de aynı söylemi, aynı tarzı devam ettiriyor. Irak Başbakanına hakaret ediyor, Suriye meselesinde bir devlet adamına yakışmayacak her türlü yakışıksız üslubu kullanıyor. “Tekliğini” hem içeriye hem dışarıya kabul ettirmeye çalışıyor.
O “Ben her şeyi söyleyen adamım” diyor, zaten şakşakçıları da hemen arkasından geliyor. Böylece “her şeyi söyleyebilen tek hakim ve muktedirim” imajı, arkasından gelenlerle birlikte iyice yerleşiyor.
Erdoğan’ın nasıl bir psikoloji içinde olduğunu bilmiyorum. Ancak Erdoğan’ın artık söylediği laftan çok, bu lafı söyleme amacına bakmak gerektiğini düşünüyorum. “Tekliğini” kabul ettirmenin aracı bazen “madam” oluyor, bazen de “Ezidi” olabiliyor.
Dünkü konuşmalarına gelince; “madam” yerine, “karı gibi” demek istediğini düşünüyorum. Herhalde “karı gibi” demenin kaba olacağını düşünmüş olmalı ki, kendince bir taşla iki kuş vurabileceğini de düşünerek sözü “madam”a çevirdi. Böylece tek kelime ile hem kadınları hem Hristiyanları aşağılayabilmiş oldu, hem de kendisi için ölüme gidebilecek erkeklere daha çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde ölüme de güzelleme yapabildi.
Yine dün “Ezidileri biz besliyoruz” lafında da aynı tekleştirmeyi gözlemlemek mümkün. 80 milyon nüfuslu Türkiye’nin gelirini sanki tek başına harcamaya muktedirmiş gibi konuşuyor. Her şey onun için “tek”, tüm ülke onun malı, 80 milyonun parası onun parası, 80 milyonun canı onun canı, çünkü o “tek adam” olmak istiyor.
Tek adam olmak öyle kolay iş değil elbette. Günde en az 4-5 kez ortalarda görünmek lazım. Bilip bilmediği her konuya laf yetiştirmesi lazım. Sana karşı çıkanları içeri tıkmak lazım, dava açmak lazım, seninle aynı düşüncede olmayanları tehdit etmek lazım, muhalifleri susturmak lazım, medyayı sana hizmet eder hale getirmek lazım. Lazım da lazım…
Oysa tarih insanları, diline, dinine, cinsine, kültürüne, inancına göre aşağılayan “tek adam” ların hazin hikâyeleri ile dolu.