29 Ocak 2010

Madalya mı takıyorlar?

O kadar yorgunum ki, yazacağım şeyi sizi arayıp telefonda anlatasım var...

O kadar yorgunum ki, yazacağım şeyi sizi arayıp telefonda anlatasım var. Hem birlikte gülerdik. Anlatırken bayağı komik oluyor.
Yorgunum çünkü çok çalışıyorum herkes gibi. Geçenlerde yine gecenin bir körü, ofiste bir şeyler yetiştiriyoruz, bir arkadaşım aradı. “N’apıyorsun?” dedi, “Çalışıyorum,” dedim. “Madalya mı takıyorlar orada sana?” dedi.
Niye ki? Maaş vermek yerine madalya taksalar, iyi bir şey mi?
“Madalya mı takıyorlar?” sorusuna “Evet, n’oldu?” diye yanıt verebileceğim bir iş hayal ediyorum ben.
Tekvando takımında olsaydım mesela, gece yarılarına kadar aikido çalışıyor olsaydım ya da. Siyah kuşağımı takmışım, karşıma kendini savunmaktan aciz bir kum torbası almışım, basıyorum tekmeyi. Sabahki turnuvaya hazırlanıyorum. Sabaha kadar çalışırsam performans yetişir, o kafadayım.
Zır zır telefonum çalıyor. “N’apıyorsun?” “Ah, uh, pardon geç açtım biraz, aikido çalışıyorum da, sabaha yetiştirmem lazım.” “Madalya mı takıyorlar sana?” “Evet.”
Bu mantıklı. Bu olur. Bu durumda sor “Madalya mı takıyorlar?” diye. Merakından sor. Öyle saçmasapan laf geçirmeye çalışma. Zaten canım çıkmış.
Bu ‘sabahlama’ görüşü, her ‘yetişecek iş’ stresine deva bu arada. Sabaha kadar diyet bisküvi yersen zayıflıyorsun mesela. “Zayıflamam lazım, yine son ana bıraktım, yarın güzellik yarışması var, inşallah şu 29 kutu diyet kolayı bitirebilirsem üst bacaklarımı yarışmaya yetiştirebilirim.”
Tembel güzellik kraliçesi böyle bir şeydir heralde. Güzellik kraliçelerinin bir kısmı çok zeki olmuyor ya, bu dediğimi denemiş olanları vardır belki. (Pis bir ırkçısınız Nil Hanım, kıskançsınız.) Sizsiniz o. Bayılıyorsunuz sunucu güzellik yarışmasını kazanmaya çalışan kızlara sorular sorsun, onlar da “Dünya barışı” diye yanıtlasın, siz hahaha diye gülün.
Dur dur aklıma ne geldi, bir değil iki güzellik kraliçesi böyle konuşuyor olsa, “Sabaha kadar 29 kutu diyet kola içersem zayıflarım,” diyen kıza diğer güzellik kraliçesi “Sabaha kadar diyet kola içeceğine sabaha kadar spor yap akıllım!” dese. Çok komik değil ama bence çok tatlı bu ikisi.
“Madalya mı takıyorlar?” sorusu yanlış. Çünkü normal bir iş yerinde, “Madalya mı takıyorlar?” sorusuna “Evet,” diyorsan, bundan mutlu değil, mutsuzsundur.
Sene sonu gelmiş, patronunla zam konuşacağın o mel’un gün, kravatın ne yapsan ya çok aşağıda, ya çok yukarıda, randevu saatinde tık tık kapıyı çalmışsın. Aklında sağdan soldan duyduğun “Geri adım atma abi,” “Israr et, şöyle de abi, böyle de abi,” “Dilli kaşarlı yer misin abi,” gibi karışık kuruşuk öneriler, o kasvetli odaya giriyorsun.
İki saat sonra kapıdan çıktığında, boynunda kırmızı-beyaz şeritli kurdele, ucunda sallanan bir madalya. “Madalya mı taktılar?” “Evet allah kahretmesin, yine madalya taktılar bu sene.” Git eve, o madalyayı ötekilerin yanına koy. Eskiden olsa büfeye koyardın. Evde büfe diye bir şey vardı ya sen küçükken, işte o porselenlerin yanına dizerdin. “Yine madalya taktılar abi bu sene! Damn!”
Bu kupa-madalya sevdası, adamı hastanelik eder.
Kasım ayında Türkiye Kulüpler Arası Tekvando Şampiyonası’nda Ankara TES adına kupayı alan antrenör Uğur Bilgen, aşırı heyecanını frenleyemeyince milli sporcu Serap Aydeniz’i hastanelik etmişti.
“Şampiyonluk kupasının alınması sırasında bayan sporcular salonda bu coşkuyu yaşıyordu ki, antrenör Bilgen şampiyonluk kupasını birden takım sporcularının üzerine fırlattı. Uzun boylu sporcuların ellerinin arasında kayıp giden kupa milli sporcu Serap Aydeniz’in alnına isabet etti.
Şampiyonada Ankara TES takımına 46 kiloda 2. olarak gümüş madalya kazandıran ve başına aldığı kupa darbesinden dolayı dili boğazına kaçan Aydeniz, hastaneye kaldırıldı.
Alnına dikiş atılan Serap Aydeniz beyin sarsıntısı geçirdiği için hastanede müşahede altına alındı.”
Dilini yutmuş kız. 46 kilocuk zaten. Ne diye kupayı atıyorsun kıza.
Kupa yerine para ödülü olsaydı, heyecanını frenleyemeyen antrenör paraları oyunculara fırlatmazdı gibi geliyor bana. “Buyrun Uğur Bey şampiyonluk ödülünüz otuz bin lira” deyince o zarfı oyunculara atacak kadar freni patlamış bir antrenör tanımıyoruz. Demek ki para kupadan daha sağlıklı.
Velhasıl, herkes emeğinin karşılığını para olarak alsın. “Madalya mı veriyorlar sana?” sorusu gibi ezbere sorular yerine “3 milyon dolar mı veriyorlar sana?” gibi sorular sorulsun ki, değerimiz o zannedelim, moral olsun.
(Bu hafta yazı gecikti, özür. Kupa heyecanı, hoşgörün. Sevgiler.)

Yazarın Diğer Yazıları

Aşkım, Nur'um, Yengi'm

Gelişmiş bir deliydi bu, bana sorarsanız. 30 yaşlarında -veya 20’dir belki...

Bir şey soracağım, sen ağladın mı?

Canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan...

Hişt, beyaz yaka, bak bu da bizim en uzun gün

Yanağım sarkmasın diye sırt üstü uyumaya çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Dolayısıyla firavun gibi altın sarısı ve elimde mızrakla gözlerimi açtım.

"
"