31 Ekim 2024

Bir tepsi kekle kapanmayan mesafeler: Amerika’da komşuluk

Türkiye’de özel hayatın gizliliği yok, hadsizlik hat safhada. Ama Amerika'da da ilişkileri ilerletmek hayli zor. Bu ikisinin ortası yok mu?

Görsel, yapay zekâyla oluşturuldu

Merhaba değerli okurlar;

Bir önceki yazımda sizlerle yapay zekâyı (AI) uzun uzun konuşmuştuk. Bu konunun teknik oluşunun, insanların gerçekleri görmesini engellediğini söylemiştim. Yazımdan sonra birkaç okurumla yazışma fırsatımız oldu. Bazılarının AI’yı kurtarıcı olarak görmesi beni şaşırtmadı doğrusu. Heyecanla bu konunun Türkiye’de gündeme gelmesini bekliyorum diyelim şimdilik. Gençlerin bu durumdan bihaber olması ise beni en çok düşündüren şey. Verilerimizin kullanılmak üzere bizlerden toplanması ‘eğlenceli’ yollarla olduğu için bu körlük besleniyor. Şimdilik bu konuya ara veriyorum.

Bu yazımda sizlerle biraz Amerika’yı konuşmak istiyorum. Bazı okurlarım bilir, 2 senedir burada yaşıyorum. İlk geldiğimde hoşuma giden bazı kültürel farklılıklar artık bana ülkemizi daha çok aratmaya başladı. Size bunların bir tanesinden bahsetmek istedim.

Burada kimse kimseye karışmıyor

"Ay o ne demiş? Akrabamız ne düşünmüş? Komşu görmüş mü?" gibi sebeplerle yaşantının ayarlanması baskısı kesinlikle yok. Bu da benim gibi özgürlüğüne düşkün insanlar için müthiş bir şey. İstediğin saatte eve girip çık, arkadaşların gelsin saatlerce ses yap (gece 12’ye kadar), istediğin gibi giyin, hiç kimsenin umurunda değil. Düşünsenize, bunlar bizim toplumumuzda insanların başını belaya sokacak kadar ileri giderken burada sınırsız bir konfor sunuluyor. Amerikalılar birbirlerine bu tür soruları sormaktan kaçınıyorlar; çünkü bu sorular, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek olarak kabul ediliyor. Türkiye’de, nerede yaşarsanız yaşayın bir kadın olarak o ‘komşu baskısı’ ve ‘kim ne der baskısı’ hep aklınızın bir köşesini kemirir. İlk geldiğimden beri “Keşke Türkiye’de de durum böyle olsaydı” diyorum.

Zaten Amerika özgürlükler ülkesi. Ne güzel!

Peki, insanlar neden birbirlerine karışmıyor?

Sosyal ilişkiler açısından farklı bir dünya burası. Amerika’da insanlar sıcak görünüyor. Mesela sokakta yürüyüş yaparken mahallede hiç tanımadığınız birini görün, hemen size “Naber?” diye sorar ya da “Günaydın” der, selam verir. Markette kasiyer bile hâlinizi hatırınızı sorar. Ne güzel, değil mi?

Ama maalesef gerisi yok. Amerika’da insanlar sıcak görünse de derin bağlar kurmak uzun zaman alıyor, hatta bazen hiç kurulamayabiliyor. Elbette tüm Amerikalılar böyle değil; ama çoğunluğun tavrı bu.

Ben şu anki apartmanda iki senedir oturuyorum. Öncesindeki iki yıl da dört-beş ay burada kalıp Türkiye’ye dönmüştüm. Yani komşularla en az dört senedir tanışıyoruz. Meksikalı bir komşumuz var, aynı bizim gibi göçmen. Ayaküstü laflayabiliyoruz. Bir sorun olursa konuşabiliyoruz, gelip geçerken bir şekilde muhabbet dönüyor. Bizden, yani samimi.

Ama karşı komşumuz Amerikalı. Tahminimce yaşları 30-40 arasında, karı-koca. Dört sene boyunca sadece "Merhaba" dedik birbirimize. Abartmıyorum. Tek kelime. Sadece "MERHABA." Çok garip değil mi? Ne iş yapıyorlar bilmiyorum. Haklarında hiçbir şey bilmiyorum. Hatta eve gelip giderken bile çok nadir karşılaşıyoruz. Hayalet gibiler.

Görsel, yapay zekâyla oluşturuldu

Bir tepsi kek ve beklenen sonuç

Geçenlerde artık bu duruma son vermek için bir tepsi çikolatalı kek yaptım, borcama koyup kapılarını çaldım. Tabii çok şaşırdılar. Dedim ki: “Türkiye’de gelenektir, böyle yemek yapınca komşularla paylaşırız, ben de size kek yaptım.” O sırada sadece kadın evdeydi. Çok şaşırdı (Burada zaten şaşırmak genel bir eylem, büyük tepkilerle şaşırırlar genelde.) Bu geleneği çok beğendiğini söyledi. Teşekkür etti vs. Sonra ben de eve geri döndüm. Geleneksel yemeklerimiz yerine çikolatalı kek yapmayı tercih ettim, ortak damak zevkine hitap etsin, ilk seferde korkutmayayım diye düşündüm.

Derken, bir gün geçti, üç gün geçti, beş gün geçti... Ses yok. Otoparkta karşılaşıyoruz, konuşma hâlâ tek kelime: “Merhaba.”

Tabii düşünmeye başladım. "Acaba beğenmediler mi? Güvenmeyip yemediler mi? Kek tamam da borcamı da hediye mi zannettiler acaba?" Yemedikleri fikri daha ağır bastı. Tanımadıkları için ve Amerika’da da birçok sapık, katil olabildiği için... Göçmeniz sonuçta, belki ön yargıları vardır. Belki de zehirli sanmışlardır. (Burada böyle vakalar yaygın, hatta komşuların kim olduğunu öğren diye uygulamalar bile var. Katillerin, sapıkların isimleri, adresleri, dava dosyaları falan herkese açık.)

Bu düşünceler arasında boğulurken, bir gün kapı çaldı. Karı-koca birlikte gelmişler. Ellerinde borcam içinde elmalı turta vardı. Dediler ki: “Türk geleneklerini araştırdık. Böyle boş gönderilmezmiş, o yüzden turta yaptık, sıcak sıcak ye.”

Gözlerim doldu! Çok mutlu oldum. Oturup araştırmışlar, boş göndermeyelim diye uğraşmışlar. Sonra kendime kızdım, “Ne kadar ön yargılısın,” diye. Ne tatlı insanlar!

Ön yargılı olanlar onlar değil benmişim yani!

Sonuç: Merhaba dünyası

Peki, bu durum "merhaba"ya bir kelime daha ekledi mi? Hayır :)

Muhabbetimiz hâlâ sadece "merhaba" ile devam ediyor. Tek kelime: Merhaba. :) 

Peki, burada insanlar neden birbirine karışmıyor?

Çünkü derin bağ kurmak istemiyorlar. Bizim kadar sosyal ve paylaşıma açık değiller.

Yani, aradığım bu değilmiş. Türkiye’de özel hayatın gizliliği yok, hadsizlik hat safhada. Ama burada da ilişkileri ilerletmek hayli zor. Sonuç olarak Amerikalılar asosyal mi?

Bence evet. Yani bize göre kesinlikle evet.

Bu ikisinin ortası yok mu? Ben onu arıyorum.

İki hafta sonra görüşmek dileğiyle... Maillerinizi bekliyorum dostlar: [email protected]

Yazarın Diğer Yazıları

Yapay zekânın karanlık yüzü

Yapay zekâ ile ilgili yasal düzenlemeler, etik kurallar ve uluslararası iş birliği şarttır. Eğer insanlık bu tehlikelerin farkında olup gerekli önlemleri almazsa bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz karanlık senaryolar bir gün gerçek olabilir

Büyük tehlikedeyiz!

Haklarımız, iş ve yaşam koşullarımız elden gidiyor. Unutmayın, bugün Youtube, IG ya da başka bir firma… Size bugün para kazandırıyor olabilir; ama yarın öyle olmayacak. Onlar için siz sadece verisiniz. Yeterli veriye ulaştıklarında size bir daha ihtiyaçları olmayacak

51 yaşında yeniden başlamak: Lena’nın Amerika mücadelesi

Her göçmenin bir hikayesi var. Kimisi güler yüzle başlıyor yeni hayatına, kimisi savaş veriyor ayakta kalmak için. Lena da o savaşanlardan biri. Amerika onun hayal ettiği gibi mi, henüz bilmiyorum. Ama umudunu kaybetmemiş bir kadının her şeyin üstesinden geleceğine inancım tam

"
"