Birçok olanlar arasında son ay içinde iki şey oldu.
Sözcükler dergisi, Cevat Çapan 90 yaşına girdiği için
bir özel sayı yayımladı. Benden de bir yazı istedi Turgay Fişekçi,
derginin yayıncısı. Cevat'la tam 60 yıldır hemhal
olduğumuzdan ve Cevat Çapan bildiğimiz Cevat olduğundan,
fırsatı kaçırmadım, yazdım. Dergi yılbaşında yayımlandı.
Yazı uzun. Cevat koca bir adam, koskoca. Hakkında
söylenecek söz çok. Yazımın hepsini buraya koymak mümkün değil,
ama birkaç bölümü aktarmak isterim.
Cevat'ın şiirlerini, yazdıklarını, çevirilerini hep biliriz.
Yaman bir sözcük ustasıdır. Bazen yan yana geleceğini
düşünmediğimiz sözlerle hayalimiz dışında bir imaj yaratır
şiirlerinde. Bunu şiir çevirilerinde de başarır. Ritsos'un, Seferis'in,
Kavafis'in ve daha nicelerinin şansı -ve bizim şansımız- bu ozanların
Cevat'ın eline düşmesidir. Hem çalışkan ve üretken hem müthiş tembeldir.
Üretkenliği kendi kararı ama gönülsüzlüğü (yok, burada ‘no pun is intended,
‘cause he was never without Gönül) kendisinden kendi iradesiyle arzulamadığı
bir edimin istenmesiyle ilgilidir. Muhtemelen.
…
Bir de, zaten şiirlerinden biliriz, bir dil ve söyleyiş alimidir.
Bir sözcük cambazı değil, akrobatıdır sanki. Elinde bir kırbaç mı var maestro batonu mu bilmem, çünkü görünmez, sözcüklere takla attırır, onları daha önce uğramadıkları yerlere gönderir. Biraz Can Yücel'dir sanki, biraz Metin Eloğlu, ama çokça Cevat Çapan…
Bir kuyumcu değil, mıhlayıcı, mücevher tasarımcısıdır.
…
Kavafis, Ritsos, Seferis, Elitis, Neruda, Aragon, Sapho… Sonra Arnold Wesker, John Berger.
Beni James Baldwin'le tanıştıran da kendisidir. (Baldwin'le 1967-70 arasında epey ahbaplık ettim. 1969'da onunla yaptığım bir görüşmeyi -Memet Fuat tarafından çok uzun bulunup Yeni Dergi'de yayımlanmayınca- tam 46 yıl unuttum. Adam Sanat'ta yayımlanması bile aklıma gelmedi. Onca yıl sonra, kızım Milena'nın geçen Mart ayında kaybettiğimiz eşi Phil'le James Baldwin'i konuşurken birden aklıma düştü, uzun aramayla bulup çıkardım. Türkçesi Açık Radyo'nun internet sitesinde, İngilizcesi I am trying to be as honest as I can başlığıyla J. Baldwin Yılı münasebetiyle Eylül 2015'te yayımlanan kitapta yer aldı.)
Bu uzun, lezzetli dostluğun bir yerinde, 1980 ortalarında, Cevat'a Adam Yayınları'nın çeviri yayınlar editörlüğünü önerdim. Ne koşul sordu, ne ücret, ne de herhangi bir şey. Memet Fuat telif yayınların editörü, Cevat Çapan çeviri yayınların. Yayın kurulunda bir 20 yıl da öyle, birlikte çalıştık. Adam yayın kataloğunun yarıdan çoğu şiirdir, bunun da yarısı çeviri şiir kitapları. Cevat sayesinde.
…
Yıl 1967. Sinematek gösterileri Şişli Sıracevizler Caddesi'ndeki Kervan Sineması'nda. Sinemanın hemen karşısında yeni yapılmış bir apartmanın girişinde, caddeye ve sokağa cepheli bir dükkan var, kiralık. Orada Akgürgen Kitabevi'ni açtım. Sinematek'in 4.600 üyesi var, %10'u müşterim olsa yaşadık. Sinematek üyeleri hem aydın hem entelektüel olduklarından, yeni çıkan kitaplar, edebiyat-sanat dergileri mürekkebi kurumadan bizim kitabevinde. Bunu bilen dost-arkadaş-tanıdık tanımadık üyeler, seanstan yarım-bir saat önce geliyorlar, kitabevinde oturup dergi karıştırıyor, yeni yayınlara bakıyorlar. Hele Fethi Naci, Cevat Çapan, Onat Kutlar, Bertan Onaran gibiler var ki, gelmelerinden hemen sonra, yahu Nazar, kanyak bitti mi, derler, yandaki bakkaldan bir cep kanyağı, yetmez, çam fıstığı falan alırsın, film zamanına kadar sohbet, eğlence, sonra fırlayıp filmi izlemeye giderler, sen de aralarında. Ne alışveriş, ne başka bir şey. Bazen hatta, bir kitap bir dergi alır öyle giderler, parasını ödemeden. Öyle öyle on ayda battık…
Adam Yayınları kapanıyor, bir veda kitabı yayımlayalım istedim. Cevat'la öteden beri Türkçe'de bir Beat Kuşağı Şiiri kitabı tasarlarız. Tam zamanı, diye düşündüm. Hangi şairlere yer vereceğimizi kararlaştırdık; Cevat, müseccel efendiliğiyle, çevrilecek şiirleri seçme önceliğini bana bıraktı. Kitap birkaç hafta içinde hazırlandı. Bazen Sonsuzluk Sürüp Giderken adıyla yayımladığımız, raflara çıkartılmayan, dostlara, arkadaşlara armağan edilen seçki öyle ortaya çıktı.
Hep övgü gibi mi oldu bu yazı? Onun da kusuru var elbet: BJK'lidir. Benim gibi. Alişan da babasını izledi…
Nice güzel yıllara Cevat. Ha gayret, dalya olsun. 100 yaşında aklı başında, diyelim.
Oşin Çilingir (Zakarya Mildanoğlu arşivi)
Geçen Kasım'da Ayla Çiringel aradı, Oşin Çilingir'in eşi. Geçen Ocak'ta kaybettiğimiz Oşin için bir anı kitabı yayımlanacağını, kitapta benim de bir yazım olmasını istediklerini söyledi.
Oşin'i 75. yaşı için AGOS'ta bir yazım vardı, bir de Oşin'in kaybından sonra gene AGOS'ta bir başka yazım. O ikisini önerdim. Kitap BEN BİR İNSANIM Kardeşim Oşin Ahbarig Yalçın başlığıyla bu yılbaşında yayımlandı. Yazılarımdan kısa bölümleri, hem Oşin'i bir kez daha anmak için, hem onu tanımamış olanlara tanımalarını önermek için, buraya almak istedim.
Bildiğini iyi bilmek, iyi bildiğini doğru bilmek gibi bir bela saplantısı vardı. Bu hep vardı.
Hayatını bu eksen üstüne inşa etti.
Şiirse konu, mutlaka hisseder, dahası sezer ve anlardı. Tiyatro, müzik, felsefe... bunlarda da durum aynıdır.
Dünyada kurulu olduğu söylenen düzene başkaldırışı, mücadelesi, hayata, hayatın kendisine yaklaşımı, bütün bunlar, hep bu bildiğini iyi bilme, hissettiğini tam hissetme, düşüncesini ve inancını eyleme dönüştürme tutkusu üstüne kuruludur.
Bu nedenledir ki onu,
yıllar sonra, 80'lere doğru bir gece, Yavuz Özkan'la gittiğiniz bir Cihangir apartman dairesinde devrimci heyecanlar ortasında bulursunuz.
Onun içindir ki, okulunuzun 50. Kuruluş Yıldönümü'nde, Anglikan rahip Father Harding'e damıtılmış teoloji soruları yöneltirken görürsünüz.
Oşin'i şahsen tanımak ferahlık taşıyan
bir bahtiyarlıktır.
(…)Kitabına bir bakın, yazılarını okuyun.
O yazılardaki derin vukuf, içten hissiyat, süzülmüş birikim, söylemek istediklerimi daha iyi anlatır.
Çok yaşa Oşin, bin yaşa!
Üç çeyrek yetmez, dalyayı görelim! Dünyanın Oşin'lere ihtiyacı var!
Sonra Oşin'i kaybettik, 10 yıl çektiği bir bela hastalıktan.
Oşin'in ardından
Oşin'in ardından ne yazılır?
Bir ağıt, bir mersiye mi? Hayır.
Oşin'in ardından ruh yücelmesiyle yazılacak olan,
onun, onu tanımış olmanın kutsanması, onun bize verdiği
umut ve iyimserliğin, örnek olduğu insanlığın
tanınması, teslim edilmesidir.
Oşin'in ardından yalın ve sade bir şükran yazılır.
Teşekkür ederiz Oşin, varlığın, var olduğun için.
Görülen o ki, Cevat için de Oşin için de aynı dilekte bulunmuşum.
100 yıl yaşamaları. Oşin sözümü dinlemedi. Dilerim Cevat'ı yüz yaşında da
içinde bulur edebiyat ve hayat.