T24’ün kadrolu yazarlarında Atilla Dorsay, bir süre önce
"Cüneyt Arkın ve Uğur Vardan'ın kitapları üzerine..." başlıklı bir yazı yazdı.
O yazıda şöyle bir bölüme de yer verdi:
Bu arada, T24 konuk yazarı Nazar Büyüm geçen günkü yazısında Arkın'ın yer aldığı, benim de çok sevdiğim (ve 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabıma aldığım) 'emek destanı', Yavuz Özkan filmi Maden'i kitabında küçümseyici biçimde andığı için onu eleştiriyor. Ama biraz abartarak... Dediğim gibi, kitabın çok ciddi, siyasal ve ideolojik iddiaları yok. Ve bugün 85 yaşındaki bir büyük idol, böylesi bir öfkeyi bence hak etmiyor.
Atilla Dorsay’ın yazımı öyle algılamasında, böyle bir yorumda bulunmasında
hiç ama hiçbir sorun yok. Ben bu yorumunda değil, bu yargıyı orada öylece bırakmasında
sorun gördüm. Ve Atilla Dorsay’a, kendi özel e-postasından bir not gönderdim.
O not şuydu:
Atilla Bey,
T24'te bugünkü yazınızı okudum.
Daima olumlu, mutedil yaklaşan,
çok tepeniz atmadıkça keskin eleştiriden uzak duran
bir sinema yazarısınız. Yaşadığımız ülkede zor,
ibret verici bir tutumdur bu davranış.
Yazınızda, yaşını da ileri sürerek,
Cüneyt Arkın'ın benim yazımdaki gibi bir
bir öfkeyi hak etmediğini söylüyorsunuz.
Ya göçüp gitmiş bir yönetmen? Yavuz Özkan?
O Cüneyt Arkın'ın kendisi hakkında yazdıklarını
hak ediyor mu? Buna değinmeyince Arkın'ın
o sözlerine katıldığınız izlenimi doğuyor.
Bu konuda da bir çift söz söylemenizi
beklerdim doğrusu...
İyi dileklerle,
Nazar Büyüm
Atilla Dorsay bu mesajımı yanıtlamadı.
Bekledim. Sonra kısa bir not daha yazdım kendisine.
Şöyle:
Atilla Bey, iyi akşamlar,
T24'te, adımı da anarak, bir yazı yayınladınız.
Size, özel mail'inize itirazımı, eleştirimi yazdım. Tık yok.
Demek size aynı ortamda, T24'te yazmamı istiyorsunuz.
Öyle olsun...
Anladığım, benim yazılarıma yanıt vermeyi uygun ve gerekli bulmadı Atilla Dorsay.
Yazışmaya, daha doğrusu benim eleştirime T24’te muhatap olmayı seçti.
Ben de öyle yapıyorum.