Bill Veeck bir sabah bunaltıcı düşlerinden uyandığında, aklına "devcileyin" bir fikir geldi. Bu fikir, sahibi olduğu beyzbol takımı St. Louis Browns'ın sahasına daha fazla seyirci çekebilmek için bir çare olabilirdi. Zira, takım pek iyi gitmiyordu. Böyle olunca seyircilerin ilgisi de azalmıştı. İşler kesattı yani.
Beyzbol maçını seyircilerin eğleneceği bir şova dönüştürmek istiyordu Veeck. Zaten kısa vadede takımı başarılı hale getirmek pek mümkün görünmediğinden, para kazanmanın tek yolu seyircileri bir şekilde koltuklara bağlamaktan geçiyordu. 19 Ağustos 1951 günü oynanacak olan Detroit Tigers maçı Amerikan Ligi'nin 50 yıl dönümüne denk geliyordu. Bu maçta "özel" bir şeyler yapılabilirdi.
Veeck, vakit kaybetmeden halkla ilişkiler sorumlusunu aradı ve spor tarihinin unutulmaz anlarından birinin yaşanmasına vesile olacak o sözler ağzından döküldü.
"Bana acilen bir cüce bul."
Sürpriz!
Veeck'in adamları aradıklarını Chicago'da bulacaklardı: Eddie Gaedel. Eddie o dönemde 26 yaşındaydı. 109 cm boyunda ve 26 kilo ağırlığındaydı. Sirklerde ve özel gösterilerde performans sergiliyor, hayatını bu şekilde kazanıyordu.
Fiziki özellikleri nedeniyle okul yıllarında diğer çocukların zorbalıklarına sıklıkla maruz kalsa da sebat edip liseyi bitirebilmişti. Ardından patlak veren İkinci Dünya Savaşı'nda orduya katılan Eddie, savaş uçaklarının montajında görev almıştı. Hiç kimsenin sığamadığı yerlere girebildiğinden bu işte oldukça faydalı oluyordu.
Askerlik yıllarından sonra ise memleketi Chicago'nun gösteri dünyasına adım atmıştı. Ta ki, St. Louis'den bir telefon gelene kadar. Eddie işi kabul edip, apar topar St. Louis'ye doğru yola çıktı. Ancak gelişi gizlice olmalıydı. Çünkü lig yöneticileri yapılacak gösteriyi (!) engellemek isteyebilirlerdi. Veeck'in çalışanları Eddie'yi sessiz sedasız alıp bir otele yerleştirdiler.
Detroit Tigers'la oynanacak olan maç bir doubleheader'dı. Yani, aynı gün içinde yarım saat arayla Tigers'la iki maç oynanacaktı. İlk maçı Tigers kazandı. Browns taraftarları ikinci maçı beklerken stat anonsçusunun sesi duyuldu:
"Bayanlar ve baylar… Özel bir doğum günü hediyesi olarak yönetimimiz takım menajerimiz Zach Taylor'a çok güzel bir pasta armağan ediyor…"
Pasta görünümündeki mukavva platformun içinden bir anda çıkıveren Eddie, birkaç seyirciyi gafil avlamış olsa da arzu edilen reaksiyonu alamayacaktı. Gazeteciler de Veeck'in hazırladığı bu şovun son derece klişe olduğu konusunda seyircilerle hem fikirdi. Ancak asıl gösteri bu değildi.
İkinci maç başladıktan bir süre sonra, sıradaki vurucunun yerini alması beklenirken bir metreden azıcık uzun boyuyla Eddie Gaedel sahneye çıktı. Seyircilerin şaşkın bakışları arasında vurucu pozisyonuna yerleşen Eddie, sopasını hazırlamış ve atıcıya doğru dönmüştü. Hakemler hemen sahaya müdahale ettiler. Takım sahibi Veeck hazırlıklıydı. Eddie'yle yaptığı oyuncu sözleşmesini hakemlere gösterdi. Takım listesine de Eddie'nin adını kaydetmişti zaten. Maç hafta sonu oynandığından pazartesi gününe kadar lig yönetiminin sözleşmeye müdahale etme şansı da yoktu. Veeck her şeyi düşünmüştü…
Hakemler oyuna devam edilmesi işaretini verdiler. Seyircilerin ve rakip takım oyuncularının kahkahaları arasında Eddie tekrar pozisyon aldı. Beyzbolda, atıcı topu vurucunun gövdesinin ortasıyla dizleri arasındaki hizada bir bölgeye fırlatır. Fakat vurucu Eddie olunca bu o kadar da kolay değildi. Zira Eddie'de bu vuruş alanı 4-5 cm'yi geçmiyordu. Dolayısıyla topu oraya denk getirmek atıcı için pek ala zor zanaattı. Atıcı dört denemede de başarılı olamadı ve Eddie beyzbol tarihinin en unutulmaz anlarından birinin başrolünde, seyircilerin alkışları arasında, sık sık onları eğilip selamlayarak birinci kaleye yürüdü.
Veeck'in planı tıkır tıkır işlemişti. Birinci kaleye ulaşan Eddie, görevini yapmış ve oyundan çıkarılmıştı. Bir gün sonra da lig tarafından sözleşmesi reddedilecekti. Sahaya çıkmadan önce diğer oyuncular tarafından korkutulduğu, rakip atıcının fırlattığı topla onu öldürebileceği söylenmiş olsa da daha sonra ona hisleri sorulduğunda şöyle cevap verecekti:
"Bir an da olsa, kendimi Babe Ruth gibi hissettim."
Düşüş
Eddie'nin beyzbol kariyeri çok kısa sürdü belki ama ona bir müddet yakaladığı şöhreti kullanma imkânı da verdi. Beyzbol maçlarında zaman zaman gösterilere çıkması, bazı markaların maskotu ve reklam yüzü olması maddi açıdan ona fayda sağlamıştı. Fakat bu durum da uzun sürmedi. Chicago'ya dönüp bir barda çalışmaya başladı. Hikayesinin buradan sonraki kısmı yavaş yavaş sevimsiz bir hale bürünecekti.
"Neden içtiğimi sanıyorsun ki? Şimdi tüm şehir bakacak bana."
Yönetmenliğini Orhan Oğuz'un yaptığı Dönersen Islık Çal (1992) filminin hikayesi bir cüce (Mevlüt Demiryay) ile bir travestinin (Fikret Kuşkan) arkadaşlığı üzerinden gelişir. Filmde cüce karakteri, neden çok fazla içki içtiğini travesti arkadaşına yukarıdaki replikle açıklamıştı. Bu açıdan hikayesinin Eddie'yle çok fazla benzeştiğini söyleyebiliriz. Eddie de hayatı boyunca karşılaştığı zorbalıktan, öteki olarak değerlendirilmekten ve belki de fiziki özellikleri sebebiyle bir eğlence unsuru olarak sömürülmekten kaynaklanan kederini alkolle dağıtmaya çalışıyordu. Öte yandan, alkol onu hırçınlaştırıyor ve mütemadiyen kavgalara karışmasına neden oluyordu. Hatta bir defasında ona, "Küçük çocukların bu saatte dışarıda olmaması gerekiyor.", diyen bir polis memuruna çıkışması sebebiyle tutuklanmıştı.
Bu hadiseden birkaç hafta sonra, 1961 yılının 18 Haziran günü bir bowling salonunda yine geç saatlere kadar alkol almıştı Eddie. Tanımadığı insanlarla bir münakaşaya girişti. Ne yazık ki, Eddie'nin kaderi de filmdeki cüceninkinden farklı olmayacaktı.
Ertesi sabah birlikte yaşadığı annesi, onu yatağında ölü olarak buldu. Her yanı yara bere içindeydi. Feci şekilde dövülmüş ve gasp edilmişti. Doktorlar, dövülmesinin etkisiyle kalp krizi geçirdiğini ve bu sebeple öldüğünü söylediler. Polisler hırçın yapısını bahane ederek bir soruşturmaya gerek duymadılar. "Su testisi su yolunda…", dediler. Eddie, henüz 36 yaşındaydı…
Eddie Gaedel, beyzbol tarihinin en kısa profesyonel oyuncusuydu. Aynı zamanda spor dünyasının kirli yüzünün 15 dakikalığına ünlü edip sonra dönüp bakmadığı hayatlardan bir diğeriydi. Konu statları doldurmak ve patronlara para kazandırmak olduğunda ona verilen değer tartışılmazdı. Acımasızca dövülerek öldürüldüğü zamansa o kadar da önemli görülmüyordu artık.
Eddie Gaedel, yıllar önce aramızdan ayrıldı ve güneşe doğru yürüdü. Katili ise bilinmiyor. Şimdi onun adının basılı olduğu beyzbol kartları binlerce dolara alıcı buluyor. Adına anma günleri ve organizasyonlar düzenleniyor ama ne fayda… Eddie, o gece neler hissediyordu, bilmiyoruz. Belki yaşadıklarını kaldıramıyordu artık. Belki de filmdeki travestinin salık verdiği şeyi yıllar evvelden başka bir yolla yapmaya karar vermişti.
"Yürü lan gidiyoruz! Hep gece yürüyecek değiliz ya, biraz da güneşe doğru yürüyelim!"