15 Eylül 2019

Japonya'da bir kahraman: Rikidozan

Birazdan o ringe çıkacak ve bir ulusunun onurunu kurtaracak. Onun adı: Rikidozan…

Işıklar, bir insan denizinin ortasındaki ringi aydınlatıyor. Güruh, heyecandan yerinde duramıyor ancak fazla da hareket edemiyorlar. Zira saflar sık. Gören duyan kim varsa gelmiş. Gelemeyen milyonlar ise hanelere yeni yeni giriş yapan televizyonların başındaki yerini almış. Işık tamam, set hazır…

1954 yılının bu şubat akşamında, Japon halkı hasretini çektiği intikama çok yaklaştığını hissediyor. İki tane Amerikalı güreşçi ringe çıkıyor. Kalabalık, huzursuz… Üzerinden henüz on sene bile geçmemiş olan ve ülkelerini yakıp yıkan bombalar daha dün gibi akıllarında. Hâlâ onlara kabuslar gördüren düşman, ringdeki iki Amerikalının bedeninde hayat buluyor. Ancak bu kez onların da gizli bir silahları var. Birazdan o ringe çıkacak ve bir ulusunun onurunu kurtaracak.

Onun adı: Rikidozan…

Bu güreş, başka güreş

Rikidozan, kırklı yılların sonunda bir sumo güreşçisi olmak niyetindeydi. Fakat 1,75 cm'lik boyu 100 kilonun biraz üzerindeki ağırlığı onun için büyük bir dezavantajdı. Dahası çabuk sinirlenen yapısı ve fevri davranışları da sumo kültürüne hiç uymuyordu. Kaybettiği bir maç sonrasında hakemlerin üzerine yürüyüp bağırıp çağırması ise bardağı taşıran son damla olmuştu. Rikidozan'ın "sumotori" (sumo güreşçisi) olma hayalleri sona ermişti.

Diğer taraftan, Rikidozan son derece girişimci bir ruha sahipti. Bu yönü sayesinde, ellili yılların başında Japonya'da yükselen bir trend olan güreş dünyasına heybetli bir giriş yaptı. Güreş dediysek aklınıza hemen Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet Pehlivan gibi isimler gelmesin. Bu güreşte; kimin kaç kez yere düşeceği, kimin kalkacağı ya da kalmayacağı önceden belirlenmiş. Profesyonel güreş ya da Amerikan güreşi olarak bilinen bu gösteri, sadece izleyenlerin iyi vakit geçirmesi için düzenlenen basit senaryolu bir eğlence. Amerikalı askerlerin etkisiyle Japonya'da tanınan bu eğlenceye, Japonlar kendilerine özgü bir isim de vermişler: Puroresu. Rikidozan ise puroresu'nun doğduğu zamanda doğru yerde olmanın getirdiği şansı, hayli akıllıca kullanmış.

Japon halkı, savaş sonrası dönemde kırılan gururlarını onarmanın yollarını arıyordu. Bu havayı hisseden Rikidozan, yaptığı müsabakaların senaryolarında ve katılımcılarında bazı değişiklikler yaptı. Rakiplerini "yabancı" ülkelerden seçmeye başladı. 1954 yılının şubat ayında Sharpe kardeşleri, Japonya'ya davet etti. Tokyo'daki ringde, binlerce seyirci ve ekran başındaki milyonlar heyecanla bu maçı izliyorlardı. Belki kimileri bunun sadece bir gösteri olduğunun farkındaydı ancak azımsanmayacak bir kesim ise bunun kora kor bir mücadele olduğu kanısındaydı.

Rikidozan ve partneri Kimura, ilk iki rauntta Sharpe kardeşlerden araba yüküyle dayak yemişlerdi. Mizansene göre, hakem ne zaman arkasını dönse Sharpe kardeşlerden biri mutlaka "faul" olan bir müdahale yapıyordu. Amerikalılar zaten düşmandı, kötüydü ve üstüne üstlük oyunu da kurallarıyla oynamıyorlardı. Üçüncü rauntta ise işler değişecekti. Rikidozan, küllerinden doğacak kendine özgü "karate chop" hareketiyle rakiplerinin boğazlarına kesmeler atacak ve maçı kazanacak ve elbette Japonya'yı kurtarmış olacaktı.

Tabii bu noktada bazı detaylara eğilmekte fayda var. Bu gerçek bir müsabaka değil, bir anlamda halkın duygularını sömüren ucuz bir gösteriydi. Sharpe kardeşler Amerikalı değil, Kanadalı'ydı. Hatta Rikidozan da Japon değil, Kore'liydi. Ancak yine de bunların hiçbirinin önemi yoktu. Rikidozan, insanlara istediklerini veriyordu. İntikam…

Yakuza'ya bulaşılmaz!

Rikidozan, toplam 12 yıl süren profesyonel güreş kariyeri boyunca izleyicilere keyifle takip ettikleri sayısız gösteri sundu. Amerika'da da ringe çıktı ve dünya çapında üne sahip oldu. Elde ettiği ün, ona elbette finansal olarak da büyük getiriler sağladı. O aynı zamanda, son derece akıllı bir iş adamıydı. Tokyo'nun her yerinden iş yerleri satın alıyor, servetine servet katıyordu.

Duvarında kocaman bir "R" harfi olan malikanesinde çok sayıdaki kız arkadaşlarıyla vakit geçirmekten, müsabakalardan sonra sahibi olduğu barlardan birine gidip sabahlara içmekten büyük bir keyif alıyordu Rikidozan. Ancak tüm bu şatafat, 8 Aralık 1963 gecesi ansızın sona erecekti.

Tokyo'daki New Latin Quarter Club, yüksek sosyetenin de müdavimi olduğu meşhur bir gece kulübüydü. Rikidozan, arkadaşlarıyla beraber bir şeyler içiyor ve eğleniyordu. Biraz sonra ise yanından geçen bir adamla tartışmaya başladı. Rikidozan'nın iddiasına göre, Murata isimli bu adam onun ayağına basmıştı ve hemen özür dilemeliydi. Murata ise pek oralı değildi. Sinirler gerilirken Murata bir anda belinden bir bıçak çıkardı. Rikidozan, pabucun pahalı olduğunu anladığında işi işten geçmişti. Zira, Murata, "Yakuza" çetesinin bir üyesiydi. Rikidozan, son bir hamleyle işleri düzeltmeye çalıştı:

"Tamam anlıyorum. Hadi barışalım. Ben özür dilerim!" 

Her kim olursan ol, Yakuza'ya bulaşmayacaksın… Murata, tabii ki bu özrü kabul etmedi. Bunun üzerine Rikidozan, erken davranıp Murata'yı etkisiz hale getirmek istedi. Bunu da onu defaatle yumruklayarak yapmaya çalıştı. Murata'nın ise yediği yumrukların arasından bıçağını bir kez çıkarması yeterli oldu. Murata, olay yerinden hemen sıvışırken arkadaşları da Rikidozan'ı ise alelacele hastaneye yetiştireceklerdi.

Rikidozan, karnından yaralanmıştı. Neyse ki durumu ciddi değildi. Küçük bir ameliyatla kefeni yırtmıştı. Fakat bir sorunu vardı: Doktorların söylediklerine pek kulak asmıyordu. Nekahet döneminde kesinlikle alkol almaması gerekirken, o, aynı gün eve döner dönmez hasta yatağının kenarına şişeleri dizmeye başlamıştı bile. Akşam bir de ziyaretçisi vardı. Murata ve Murata'nın patronu, Japonya'nın önemli bir değeri olan ve başka çetelerle de yakın ilişkileri olan Rikidozan'dan özür dilemek için gelmişlerdi. Rikidozan, özrü kabul ederek onları affetti. Ancak muhtemelen kendini asla affetmeyeceği bir durum söz konusuydu.

Alkol tutkusu, iyi geçen ameliyatı sonrası bazı enfeksiyonlara yol açmış ve bir hafta sonra ikinci kez ameliyat olmak zorunda kalmıştı. Ne yazık ki, ikinci ameliyatı sonrasında karın zarında oluşan bir iltihaplanma onun sonunu hazırlayacaktı. Rikidozan, 15 Aralık 1963'te henüz 39 yaşındayken hayatını kaybetti.

Rikidozan ya da gerçek adıyla Kim Sin Rak… O; Kuzey Kore'de doğan, Nagazakili Japon bir aile tarafından evlat edinilip sonra reddedilen bir çocuk. O; sumo güreşçisi olmak isteyen ancak daha sonra dünyanın en ünlü profesyonel güreşçilerinden biri haline gelen bir adam. Ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra aslında Koreli olduğu ortaya çıkmış olsa bile hâlâ Japonlar tarafından yerel bir kahraman olarak görülüyor.

Belki biraz iyi, belki biraz kötü; görüldüğü üzere, bu dünyada herkes bir kahramana ihtiyaç duyuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Asla vazgeçme: Diana Nyad

Üniversite yurdunun dördüncü katından paraşütle atladı ve bir de 63 yaşındayken Havana'dan Florida'ya kadar yüzdü. O, asla vazgeçmeyenler için bir cesaret simgesi

Esaretten NBA'ye: D.J. Mbenga

Kader, savaş halindeki Afrika topraklarından kaçıp gelen bir genci, dünyanın en büyük basketbol organizasyonunun zirvesine kadar çıkardı

Bir yılbaşı arifesinde, Managua'ya doğru...

Roberto, duruma el koymaya karar verdi. Dördüncü uçakla birlikte o da gidecekti. Yılbaşı arifesinde, Managua'ya…

"
"