07 Nisan 2019

Bir ‘kutlu delilik’ olarak spor

Erasmus’un “kutlu delilik” tabiri, öze dair bir bilgelik içerir. Bunu sporseverliğe uyarlamaya çalışırsak sporun özünde kanlı canlı insanın ta kendisinin olduğunu görürüz. Yetenekleriyle, inançlarıyla, hatalarıyla, kötülükleriyle insan…

“O halde ölümlülerin bütün yaşamı bir çeşit masaldan başka nedir; birilerinin, başka birilerinin maskelerini takarak sahneye çıktığı, yönetmenin sahneyi terk etmelerini emrettiği ana kadar herkesin kendine düşen rolü oynadığı bir çeşit masaldan?.. Yönetmen bir oyuncuya kostümünü değiştirip sahneye çıkmasını emreder, böylece mor giysileri içinde Kralı oynayan, az sonra paçavralar içinde bir köleciği oynar. Her şey gölgeden ibarettir, ama bu masalı oynamanın başka yolu yoktur.”

Desiderius Erasmus bu kelamı ederken esasında ulvi bir alana sirayet eden bu sözlerinin yüzyıllar sonra 30 yaşında bir Türk tarafından spor gibi kısıtlı bir alana indirgeneceğini düşünmemiştir! Tabii ki o dönemlerde spora dair bir farkındalık oluşmamış. Ancak dikkatli bakıldığında Erasmus’un bazı söylemleriyle bugünkü spor dünyasını anlamlandırmak mümkün görünüyor.

Elbette spor da her büyük icat gibi kötü adamların eline geçtiğinde tehlikeli bir silaha dönüşebiliyor. Temelde sadece bir oyun olduğu çoktan unutturulduğu gibi çeşitli menfaatler için manipüle edilip arsızca kullanılabiliyor. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; spor safiyane olarak keyif alınan bir izlence olmaktan çıkalı çok uzun zaman oldu. İşin içinde artık para, güç ve sırlarını çözmenin mümkün olmadığı ilişki sarmalları var. Bu sadece memleketimizin sorunu değil. Spora siyasetin bulaşması, bahis ve doping skandalları… Dünyanın en büyük spor organizasyonlarında bile bu hastalıkların belirtilerini çıplak gözle teşhis edebiliyoruz.

Şöyle bir hafızanızı yoklarsanız FIFA ve UEFA’nın başı çektiği skandalları kolayca hatırlarsınız. Futbolun tepesindeki tahtta yıllarca oturan Sepp Blatter ve Michel Platini rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle bugün futboldan men edilmiş durumdalar. Bu iki ismin yıllarca yönettiği dünya futbolunda her şeyin adil bir işleyiş içinde olduğunu iddia edebilir miyiz? Ben edemem.

Pazarlama kaygısıyla yıldız oyunculara ayrıcalık

Diğer bir örnek NBA’den… 2007 yılında ünlü hakem Tim Donaghy‘nin pek çok maçın sonucuna etki ettiği ortaya çıkmış ve 15 ay hapis ile cezalandırılmıştı. Donaghy hapishanedeki döneminde bir kitap yazdı. Bu kitapta, pazarlama kaygılarıyla yıldız oyunculara oyun içinde ayrıcalık sağlanması, büyük şehir takımlarının kayırılması gibi NBA yönetiminin hoşuna gitmeyen iddialar yer alıyordu. Yıllardır geceleri uykumuzdan feragat edip izlediğimiz maçları meğer maske takan adamların yönettiği böyle öğrenmiştik

Olimpiyatları izlerken gaipten kulağımıza fısıldanan “doping” seslerine artık alışkınız. Kanseri yenip Fransa Bisiklet Turu’nu yedi kez üst üste kazanan Lance Armstrong’un ismi geçtiğinde kaşlarımız kendiliğinden çatılıyor. Sevinçlerimizin kursağımızda kaldığı, kahramanlarımızın kötü adamlara dönüştüğü bir dönem bu.  

Bu durumda sporsever olarak bu düzeni takip etmeye devam etmek nasıl açıklanabilir?

Sporun özündeki bilgelik

Erasmus devreye tam da bu noktada giriyor. “Deliliğe Övgü” adlı eserinde temel olarak Hristiyan inancının yorumlarla bulanan halini geride bırakıp bütün saflığıyla özünü ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Buradan hareketle “kutlu delilik” kavramını ortaya atıyor ve onu övüyor. Çünkü kutlu delilik, öze dair bir bilgelik içerir. Bunu sporseverliğe uyarlamaya çalışırsak sporun özünde kanlı canlı insanın ta kendisinin olduğunu görürüz. Yetenekleriyle, inançlarıyla, hatalarıyla, kötülükleriyle insan… Ve onun etrafında şekillenen türlü hikayeler.

Biz aslında sporun hikâyelerini seviyoruz. Onun özündeki bilgeliği seviyoruz.

Spor dünyasında pek çok şey gölgeden ibaret olabilir, ancak bu masalı oynamanın başka yolu yok. Kazanan ve kaybedene büyük anlamlar yüklemektense güzel hikayelerin peşinden koşmak kulağa daha hoş geliyor. Bu masalda kimileri yönetmen, kimileri kral, kimileri ise kölecik …

Bizim payımıza düşen ise olsa olsa kutlu bir delilik…

Yazarın Diğer Yazıları

Asla vazgeçme: Diana Nyad

Üniversite yurdunun dördüncü katından paraşütle atladı ve bir de 63 yaşındayken Havana'dan Florida'ya kadar yüzdü. O, asla vazgeçmeyenler için bir cesaret simgesi

Esaretten NBA'ye: D.J. Mbenga

Kader, savaş halindeki Afrika topraklarından kaçıp gelen bir genci, dünyanın en büyük basketbol organizasyonunun zirvesine kadar çıkardı

Bir yılbaşı arifesinde, Managua'ya doğru...

Roberto, duruma el koymaya karar verdi. Dördüncü uçakla birlikte o da gidecekti. Yılbaşı arifesinde, Managua'ya…

"
"