Batıda bir söz vardır: "Follow the Money". Yani parasallaşmış bir toplumdaki ilişkileri, ne olup bittiğini ya da olabileceğini anlamak istiyorsan "paranın izini sür".
Bu söz Türkiye'de de geçerli. Nitekim özellikle de ballı devlet ihalelerinden elde edilen parasal servetin son 18 yılda hangi sektörde, hangi az sayıda büyük şirkette toplandığı hem rejimin karakterini, ülkeyi yönetenlerin tutum ve davranışlarını, hem de bundan böyle neler olabileceğini anlamamıza yardımcı olabilir. (1)
Faizin izi bizi nereye götürüyor?
Bu alanda izinin sürülmesi gereken bir diğer gösterge ülkedeki faiz oranları. Bilindiği gibi uzunca bir süredir faiz oranları olması gerekenin çok altında (ve eksi reel faizle) tutuldu zira iktidara en yakın sektör inşaat ve alt yapı (dolayısıyla da finans) sektörüydü. İktidar sahipleri de ekonomik ve politik geleceklerini büyük ölçüde bu sektör üzerinden kurguladı. Devasa servetler burada biriktirildi, aynı zamanda da ülkenin çehresi değiştirildiğinden halk nezdinde sanal bir zenginleşme algısı yaratıldı.
Ancak bu strateji enflasyonu körükledi, dolarizasyonu artırdı, kurları ciddi biçimde yükseltti, Merkez Bankasının döviz rezervlerini eritti, ülkenin risk puanını yükseltti, halkı yoksullaştırdı, işsizliği 10 milyonu üzerine çıkarttı. Kısaca ekonomiyi batmanın eşiğine getirdi.
Böyle olunca, hızla taban kaybetmeye başlayan iktidar bloku ekonominin bu gerçekleri karşısında faiz oranlarını tekrar yükseltmek durumunda kaldı. Önümüzdeki hafta Merkez Bankası faiz oranlarını 100 baz puan civarında artırırsa bu sürpriz olmaz. Kısaca para ve servetin yanı sıra faizin de izini takip etmek neler olabileceğini anlamak açısından son derece önemli.
Ancak önemli bir izleme aracı daha mevcut: Vergi. Yani vergileme alanındaki son zamanlarda (özellikle de ekim ayından itibaren), yapılan düzenlemelere bakarak neler olduğunu, kimlerin kollandığını ve gelecekte neler olabileceğini (kısmen de olsa) kestirebilmek mümkün.
Verginin izini sürmeden önce devlet maliyesi ile ilgili güncel bir durum tespiti ile işe başlayalım.
Bütçe açığı artmaya devam ediyor
Geçen ayki bir yazıda (2) bu yılın ağustos ayında bütçenin 28,2 milyar lira fazla vermesinin bizi yanıltmaması gerektiğini, bütçe açıklarının artarak süreceğini, hatta bunun bir devlet mali krizi göstergesi olduğunu vurgulamıştık.
Nitekim 16 Ekim'de açıklanan Bütçe Gerçekleşme Raporu bizi doğruladı. Çünkü bu yılın eylül ayında Merkezi Yönetim Bütçe giderleri 108,6 milyar TL, bütçe gelirleri 78,9 milyar TL ve bütçe açığı 29,7 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 34,5 oranında artarak 92,4 milyar TL, faiz dışı açık ise 13,5 milyar TL oldu. Böylece bütçe açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 67'den fazla, faiz dışı açık ise yüzde 142'den fazla bir oranda artmış oldu. (3)
9 ayda bütçe açığı hedefi aşıldı, faiz dışı açık yüzde 657 arttı
Kümülatif olarak bakıldığında (2020 yılı Ocak-Eylül dönemi) merkezi yönetim bütçe giderleri 870,0 milyar TL, bütçe gelirleri 729,4 milyar TL ve bütçe açığı 140,6 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 762,2 milyar TL ve faiz dışı açık ise 32,8 milyar TL oldu.
Bu dönemde bütçe açığı yüzde 64 oranında, faiz dışı açık ise yüzde 656,6 oranında arttı. Ödenen faiz tutarı ise 108 milyar TL'yi buldu. Yani hem faiz harcamalarında, hem de faiz dışında kalan devlet harcamalarında ciddi bir artış söz konusu.
Gelir vergisi tahsilatları yüzde 4, kurumlar vergisi yüzde 41 azaldı
Harcamalar kısmı böyle iken bütçenin gelirler kısmında da ciddi sorunlar mevcut. Öyle ki bu yılın eylül ayında bütçe giderleri yüzde 34,4 artarken, bütçe gelirleri sadece yüzde 25,1 oranında artabildi. Gelir Vergisi yüzde 4'ten fazla ve Kurumlar Vergisi yüzde 41'den fazla azalış gösterdi. En hızlı artan vergi ise yüzde 57,1 ile ithalde alınan Katma Değer Vergisi (KDV) oldu. (4)
Kümülatif olarak (2020 yılı Ocak-Eylül dönemi) bütçe giderleri yüzde 17,6; buna karşılık bütçe gelirleri yüzde 11,6 arttı. Bu 9 ayda en fazla artan gider faiz gideri oldu (yüzde 32,6). En fazla artan vergiler ise Kurumlar Vergisi yüzde (41,8) ve ÖTV oldu (yüzde 34,3).
Ancak Kurumlar Vergisi'nin toplam vergiler içindeki payının sadece yüzde 8-9 civarında olduğunun ve bu verginin tamamına yakın bir kısmının en büyük 6 bin şirket tarafından ödendiğinin altını çizelim.
Kısaca bu yılın hem eylül ayına, hem de kümülatif olarak ilk 9 ayına ilişkin resmi bütçe gerçekleşmeleri bütçe açığının artarak sürdüğünü, 2020 yılına ait açık hedefinin ilk 9 ayda aşıldığını, devlet mali krizinin göstergelerinin giderek olgunlaştığını gösteriyor.
Bu arada, 9 Ekim tarihli bir torba yasa düzenlemesi ile hem bütçedeki harcama kalemlerinin dağılımının izlenmesinin zorlaştırıldığını, hem de borçlanma yetkisinin iki katına çıkartılarak bu yıl itibarıyla 308 milyar TL'lik bir borçlanma yetkisi alındığını (daha önce de) vurgulamıştık.(5)
Sermayeyi vergilendirmek yerine ondan borç almak
Böylece Özal'dan (1983) bu yana sıklıkla yapılageldiği gibi, vergileme kaynaklarını kurutan ya da sermayeyi vergilendirmek istemeyen iktidarlar kamu finansmanı ihtiyaçlarını giderek artan biçimde borçlanma yolu ile giderme aşamasına geçmiş durumdalar.
Ayrıca özel şirketlerin devletten birikmiş 250 milyar TL'lik bir devreden KDV alacağının olduğu da biliniyor.(6) Maliyenin bunu bir anda ya da aylık düzenli taksitler biçiminde ödemesi halinde mali krizin derinleşeceği açık.
İlaçta ve tıbbi cihazda devlet ile firmalar arasındaki yaşanan ödeme krizinin ardından, kamu kurumlarının firmalardan "alacaklarından feragat etmeleri talebinde bulunmasına" karşılık olarak sektör temsilcilerinin sokağa çıkmaları devlet maliyesinin daha zor günler yaşayacağının bir diğer göstergesi. Çünkü ilaçta yabancı ilaç şirketlerinin alacağının 2,3 milyar doları bulduğu, tıbbi cihazda ise 20 milyar TL civarında olduğu ileri sürülüyor. (7)
Devlet harcamalarındaki bu hızlı artışa karşılık (özellikle de Korona salgının derinleştirdiği ekonomik krizle beraber) vergilerdeki gerileme de çok önem kazanıyor, kazanacak.
Öyle ki çok büyük bir ihtimalle hükümet, sektörden gelen talebi de dikkate alarak bu ayın sonunda vergi ve sosyal güvenlik borçlarını yeniden yapılandıracak. Bu da en azından gelecek yıla kadar Hazine'ye yeterli vergi gelirinin giremeyeceğinin bir göstergesi.
Tahsilat / tahakkuk oranlarında ciddi düşüş
Devlet gelirlerindeki ve asıl olarak da vergilerdeki gerilemeyi tahsilat / tahakkuk oranlarından da izleyebilmek mümkün. Maliye Bakanlığı bununla ilgili verileri il bazında sunuyor (ülke genelinde bir veriye erişebilmek mümkün olmadı).
Bu çalışmada ülke genelini doğru yansıtabilecek bir il olarak İstanbul'daki tahsilat/tahakkuk oranlarını kullanacağız. Çünkü İstanbul ili sadece finans, sanayi ve ticaretin merkezi değil, vergilerin en fazla toplandığı il. Aşağıdaki Tablo 1 bu amaçla düzenlendi.
Tablo 1: 2020 Yılı İstanbul İli Bütçe ve Vergi Gelirleri Tahsilat/Tahakkuk Oranları - % (parantez içi yüzde veriler 2019 yılı aynı aylarına ait veriler ve fiilen tahsil edilen vergi miktarlarıdır)
Bu tablodan da görülebileceği gibi (8); salgının etkili olmaya başladığı nisan ayından temmuz ayına kadar genel olarak bütçe gelirlerinde tahsilat / tahakkuk oranları yüzde 50'nin altında kalıyor. Yani resmileşen vergi alacağının yarısından azı ancak tahsil edilebildi.
Her 100 liralık tahakkukun sadece yüzde 6'sı tahsil edilebildi
Bu oran, dolaysız vergilerde; sadece büyük kısmı ücretlilerce ödenen Gelir Vergisi stopajlarında yüzde 63'ü biraz aşıyor. Beyana dayalı Kurumlar Vergisi'nde temmuzda dahi sadece yüzde 5,6 olabildi. Yani kesinleşen her 100 liralık Kurumlar Vergisi'nin sadece 5,6 lirası tahsil edilebildi.
Dâhilde Alınan KDV'de bu oran yüzde 26,9 olurken, beklendiği gibi Özel Tüketim Vergisi'nde yüzde 88 oldu. Üstelik geçen yıla göre bu vergide bu oran yüzde 4 civarında arttı.
Aşırı vergi öldürüyor!
Burada çarpıcı olan bir diğer şey; son günlerde evde rakı yapımı nedeniyle 60'a yakın insanımızın öldüğü alkollü içecekler ile ilgili. Zira bu içeceklerin üzerinden alınan KDV'deki tahsilat/tahakkuk oranı çok yüksek. Öyle ki temmuz ayında yüzde 94,6 oldu. Temmuz ayında tek başına böyle içkilerden devletin kasasına 4,2 milyar lira ÖTV geliri girdi.
Kuşkusuz çok tuhaf bir durumla karşı karşıyayız: Çok yüksek vergi oranları aracılığıyla içki içenler cezalandırılıyor. Bu vergiler yüzünden içkisini evinde yapmak isteyenler zehirlenerek ölüyor. Bu arada da bu vergiler Maliye açısından verimi en yüksek, tahsilat oranı en yüksek vergiler olarak sistemde yerlerini koruyor.
Ayrıca alkollü içkiler; petrol, motorlu taşıtlar, tütün ürünleri ve dayanıklı tüketim mallarından sonra en büyük beşinci ÖTV kalemini oluşturuyor. Bu içeceklerden yüzde 63 oranında ÖTV, ayrıca yüzde 18 oranında KDV alınıyor. Bunun sonucunda; 70'lik bir şişe rakıdan 103 lirayı aşan tutarda bir vergi alınıyor. (9) Böyle olunca da markette 70'lik bir Yeni Rakı'nın fiyatı 170 lirayı, restoranlarda ise 300-400 lirayı bulabiliyor.
Vergi yükünü adil dağıtan, kamu gelirini artıran vergiler gerekiyor, ancak…
Durum böyle olduğunda normalde ülkeyi yönetenlerden beklenen vergi gelirlerini (salgının adaletsizliği ve yoksulluğu daha da artırdığı gerçeğinden hareketle, daha adaletli bir vergi yükü dağılımı da sağlayarak) artırmasıydı.
Öyle olmadı, bırakın yüksek gelirlilerin vergisini artırmayı ya da servet vergisi koymayı; iktidar eylül ayında sermaye kesimine 10 milyarlarca liralık vergi indirimi, istisnası ve muafiyeti sağladı. Yani alması gereken vergileri almadı. Bunu yaparken de bir kayırmacılığa daha imzasını attı ve (9 Ekim tarihli Resmi Gazetede açıklandığı gibi) iktidara çok yakın olduğu bilinen bir şirketten 9,5 milyar liraya varan vergiyi almaktan vazgeçti.
Tek bir şirkete 9,5 milyar liralık vergi teşviki
Aşağıdaki tablo toplamda 8 sayfayı bulan bu teşvik listesinin özetlenmesiyle oluşturuldu. (10) Buna göre sadece eylül ayı içinde 128 iş ve faaliyete (ve bu faaliyetleri gerçekleştiren onlarca büyük şirkete) vergi istisnası, muafiyet ve indirimi sağlandı.
Bu teşviklerden en fazla yararlanan sektörün inşaat sektörü olduğu listeden anlaşılıyor. Zira projelendirme ve mühendislik hizmetleriyle birlikte toplam 67 faaliyet bu teşviklerden yararlandı. Bunu sanayi-imalat ve turizm/konaklama sektörleri izliyor.
Teşviklerin boyutu ise dudak uçuklatıyor. En fazla kayırılan şirketten sonra sırasıyla; teşvik miktarı 533 milyon TL'den geriye doğru, 389 milyon TL'ye gidiyor. Ayrıca bazı şirketlere dolar ve avro cinsinden teşvik sunuluyor (bu tabloda kolaylık olsun diye sadece 35 milyon TL'nin üzerindeki teşviklere yer verildi).
Askeri-sanayi karması şirketlere 310 milyon liralık vergi teşviki
Burada gözlerden kaçan bir başka olgu ise siyasal iktidarın militarizmi yükseltmeye dönük askeri- sanayi karması faaliyetler ve bunları üreten şirketlere (devlet ve özel sektör) verdiği destek. Öyle ki (tablo 2' de gösterildiği gibi) bu alanda ilk bakışta 3 şirkete (1 devlet, 2 özel) toplam 310 milyon liralık bir vergi teşviki sağlandığı göze çarpıyor.(11)
Tablo 2: Vergi İstisna, Muafiyet ve İndirimlerinden 1-30 Eylül 2020 Tarihleri Arasında Faydalanan Şirketlerin Listesi
A. İnşaat alanındaki en büyük 10 teşvik (milyon TL):
B. Askeri-Sanayi Karması şirketlerine verilen teşvikler (milyon TL):
Vergi teşviklerini, verilen büyük devlet ihaleleriyle birlikte düşündüğümüzde rejimin nasıl bir "ahbap-çavuş-akraba" kapitalizmi üzerinde oturduğunu da görebilmek zor olmuyor.
Ahbap-çavuş-akraba kapitalizmi üzerine kurulan bir siyasal rejim
Ağustos ayındaki bir 21/b ihalesiyle, yaklaşık 10 milyar TL'lik Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Yüksek Standartlı Demiryolu ihalesini iktidara yakın Kalyon İnşaat aldı. (12) Keza 9 Ekim'de TL karşılığı 21,4 milyar TL'lik Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Yapımı Projesi'nin son ihalesi, pazarlık usulüyle, duyurulmadan ve TL değil döviz üzerinden gerçekleştirildi (büyük projenin maliyetiyle ilgili devletin resmi dokümanlarında ciddi tutarsızlıklar olduğu ileri sürülüyor). (13)
Yeni torba yasada sermayeye sunulan bol keseden yeni teşvikler
Bu teşvik de yetmedi. Yeni bir torba yasa (14) ile hem Gelir Vergisi Kanunu'nun Geçici 67. maddesinde düzenlenen ve faiz dâhil finansal gelirlerin vergisini sıfıra kadar düşüren uygulamanın 2025 yılına kadar devam ettirileceği (Madde 14), hem de Kurumlar Vergisi oranının 5 puan düşürüleceği (Madde 33) anlaşılıyor.
Keza bu torba yasa ile yurt dışında ve yurt içinde servetlerini kayıt dışı tutanların kayıt altına girmeleri halinde, bunlardan vergi alınmayacağı ve geriye dönük her hangi bir vergi incelemesi yapılmayacağı hükmü getiriliyor (Madde 17). Bunun da bir kısım kara paranın aklanması ile sonuçlanması kaçınılmaz olacak.
Ayrıca kanun teklifi ile e-ticaretten elde edilen gelire (ciroya göre artan istihdam koşulu şartıyla) uygulanmak üzere yüzde 50 gelir vergisi istisnası öngörülüyor. Esnek (güvencesiz) çalışmanın teşvik edilmesi için gelir ve damga vergisi istisnası getiriliyor. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçilerle yapılacak çalışma şartları esnetiliyor. 25 yaşın altında olan çalışanlar için daha düşük prim ödeme olanağı sağlanıyor.
Halka sabır ya da askıda ekmek
"Her şey birbiriyle ilişkilidir" bilimsel tespitinden hareketle, bu gelişmeleri iktidar blokunun son söylemleri ile ilişkilendirmek gerekiyor.
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı halka "mümin olmanın sabretmeyi gerektirdiği" yönünde telkinde bulunurken, iktidar blokunun diğer ortağı askıda ekmek kampanyası düzenledi. (15) Bu açıklamaların, seçmenlerin bu partilerden giderek uzaklaşmasını ne ölçüde durdurabileceği bugünden bilinemese de, ülkenin ne kadar zor duruma düştüğünü gösterdiği çok açık.
Sonuç: Verginin izi ufukta bir erken seçime işaret ediyor
Ekonomi, devlet maliyesi, devlet harcamaları ve vergiler bu durumdayken, eğer zenginlere, sermaye şirketlerine dönük vergi indirimlerine, muafiyet ve istisnalara devam ediliyorsa, bunlara yenileri ekleniyorsa, devlet lüks tüketim harcamalarından vazgeçmiyorsa, bu durum iktidarın toplumsal sınıflar karşısındaki pozisyonunu gösterdiği gibi, iktidar blokunca (resmen kabul edilmese de) ufukta bir erken seçimin öngörüldüğünü de gösteriyor.
İlave olarak, bir üst yargı kurumuna dönük söylemlerin sertleşmesi, genel olarak muhalefet üzerindeki baskıların artması ve HDP'nin olası bir seçimin dışında tutulmasını sağlamaya dönük son operasyonlar erken seçim ihtimalinin iktidar blokunca da göz ardı edilmediğini doğruluyor.
Bu yüzden de siyasal iktidar, hem giderayak sermaye gruplarına daha fazla kaynak aktarmak istiyor, hem de ekonomide (sürdürülmesi mümkün olamasa da) yapay bir canlanma ile iktidarda kalmak istiyor.
Vergi alanındaki son gelişmeleri, Salgın nedeniyle çöken ekonomiyi ayağa kaldırmaktan ziyade, bu yönde atılan siyasal adımlar olarak okumak daha doğru sanki.
Dipnotlar:
(1) Bahadır Özgür, "Başkan ve milli oligarkları", https://www.gazeteduvar.com.tr (13 Ekim 2020).
(2) https://t24.com.tr/yazarlar/mustafa-durmus/bir-aylik-bir-butce-fazlasi-hikayesi-kemer-sik-daha-fazla-vergi-ode (21 Eylül 2020).
(3) T. C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe Gerçekleşme Raporu -Eylül 2020, (16 Ekim 2020).
(4) Agr.
(5) https://t24.com.tr/yazarlar/mustafa-durmus/18-yilda-ileri-demokrasi-den-tekci-rejime-ekonomide-sahlanmadan-cokuse (12 Ekim 2020).
(6) https://ogunhaber.com/yazarlar/abdullah-tolu/devreden-kdv-250-milyar-tlye-yaklasti-reel-sektore-iadesi-icin-tam-zamani (22 Temmuz 2020).
(7) https://tr.euronews.com/2020/09/24/abd-li-buyukelcisi-turkiye-nin-ilac-borcu-2-3-milyar-dolara-yukseldi-sirketler-sat-s-durdu (24 Eylül 2020); https://www.dunya.com/ekonomi/tibbi-cihazcilar-ulusa-cikiyor-haberi (16 Ekim 2020).
(8) "İstanbul ili genel bütçe gelirlerinin tahsilatı, tahakkuku ve tahsilat/tahakkuk oranı, kümülatif Ağustos 2020", hm.gov.tr (17 Ekim 2020).
(9) https://gazetemanifesto.com/2020/alkollu-iceceklere-ve-sigaraya-yeni-zam (4 Temmuz 2020).
(10) 9 Ekim 2020 Tarih ve 31269 Sayılı Resmi Gazete.
(11) Agg.
(12) https://twitter.com/cigdemtoker/status/1314479073310191617.
(13) https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/cigdem-toker/21-4-milyar-tllik-ihale-pazarlikla (14 Ekim 2020).
(14) İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (16 Ekim 2020 tarih 126 sayı).
(15) https://www.birgun.net/haber/erdogan-muminin-gorevi-yoklukta-sabretmektir (6 Ekim 2020); https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/bahceli-askida-ekmek-kampanyasi-baslatti (16 Ekim 2020).