14 Şubat 2020

"Türkiye için değişim başlıyor, parlamenter sisteme dönüş için çalışılıyor"

AKP içinden bir isim diğer ikisi iktidarla da yakın görüşen iki siyasi analistin verdiği kulis bilgilerini yansıtıyor

Başlıktaki ilk bölüm yani "Türkiye için değişim başlıyor"un iki anlamı var. Birisi uzun süredir Ankara kulislerinde konuşulan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile ilgili değişiklik arayışlarını tarif ediyor. Diğeri Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın birkaç aydır Van’dan Tokat’a Rize’den Osmaniye’ye  yaptığı memleket gezilerinin başlığı bu. İkinci bölüm parlamenter sisteme dönüş çalışması ise biri AKP içinden bir isim diğer ikisi iktidarla da yakın görüşen iki siyasi analistin verdiği kulis bilgilerini yansıtıyor.

Önce AKP içinden gelen bilgilerle başlayalım. Aktaran kişinin altını çizdiği iki bölüm var. Birincisi "yeni sistem öyle bir hale geldi ki ne teşkilat, ne vekiller, hatta kimi bakanlar Tayyip Erdoğan’a ulaşamıyor". Bu durumun yarattığı rahatsızlık her geçen gün büyüyor. "Etrafındaki halka o kadar daraldı ki ülke için en hassas konularda bile bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda isimle danışılarak karar alınıyor" diye konuşuyor. Farklı büyüklüklerde (10-15) milletvekilleri grupları bir araya gelerek ne yapmaları gerektiğine dair fikir alışverişlerinde bulunuyorlar. Kaynağa "istifa mı düşünüyorsunuz?" diye soruyorum. "Hayır içeride kalıp dönüştürme yolunda mücadele" diyor. "Mümkün mü sizce?" diye soruyorum. "Denememiz lazım" deyip şöyle bir örnek veriyor:

"Partimizin vicdanlı çıkışlarıyla tanınan milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun içerideyken yaptığı eleştirileriyle yarattığı etki ile ayrıldıktan sonra yaptığı eleştirilerdeki etki aynı değil. Gerçi Mustafa Bey’i partiden zorla gönderdiler tabi. Keşke kalabilseydi."

Peki AKP’de Erdoğan’ın dışında nasıl bir görünüm var. "İki başlı bir liderlik mücadelesi" diyor ve şunları ekliyor:

"Bugünkü sistemin yürümediğine dair ülkede de  partide de güçlü bir kanaat var. Bunu sadece MHP ittifakına her geçen gün artan bağlılığımızla da tarif mümkün değil. Daha derin bir sorun var. Kimi danışmanlara bugünkü sistemin dışında yeni bir arayış egzersizleri  yaptırıldığına dair duyumlar geliyor parti grubuna. Bence bu önemli. Bu arada Berat Bey’in 'Türkiye için değişim başlıyor' gezilerini sadece şu anki sistem içinde partide ve kabinede daha etkili bir rol  beklentisi olarak değil olası değişiklikte daha güçlü bir pozisyon için yaptığı da konuşuluyor. Süleyman Soylu’nun çalışmaları da hem partide hem eğer sistem değişirse iktidarın farklı etkin bir yerinde yeni görev arayışı olarak okunabilir. Son depremde bakanları bir başbakan gibi iki yanına alıp önce kendisi konuşup sonra onlara söz vermesi aramızda konuşuldu. Birkaç gün sonra Berat Bey’in bu kez Soylu’yu ve Murat Kurum’u yanına alarak yaptığı basın açıklaması sırasında Süleyman Bey’in yüzü hayli ilginçti. Toplantıdan sonra hemen kalkmak istedi ama Berat Bey kolundan tutarak birkaç şey söyledi. Sanki patron benim der gibiydi. Ama uzun süredir devam eden bu çekişme bizi güçsüzleştiriyor."    


                              (Özellikle 10 dakika 30 saniye sonrası)

Açıkçası kimi AKP milletvekillerinin basın toplantılarını bile "kim kimin bileğini büktü" detayında izlemelerine şaşırdım. 5 Şubat’taki basın toplantısının Youtube’dan görüntüsünü arayıp seyrettim. Belki siz de bakarsınız ilginç gelebilir. Ama daha da kritik olan AKP grubu içinde de sistemin tıkandığı değişiklik gerektiği yönündeki duyguyu görmekti. MHP Lideri Devlet Bahçeli neredeyse mevcut sistemi en hararetle savunan tek isim kalmış gibi gözüküyor.

Peki sistemde  değişiklik olacak mı? Erdoğan bunu istiyor mu? Çalışma var mı? Kısa bir süre önce Ankara’dan gelen iki farklı analistle konuştum.  Ortak noktalarda birleşen bilgilerini aktarıyorum:

"Türkiye’nin geçmişte yaşadığı parlamenter sistemden farklı bir model için de yarı başkanlık sistemleri için bir inceleme var. İzlanda’dan Fransa’ya deneyimlere, Schugart’tan Duverger’e bu konuda çalışmış önemli isimlerin makalelerine (Matthew Soberg  Schugart- Maurice Duverger) bakılarak fikir jimnastiği yapılıyor. Hatta iktidarın bu arayışlar konusunda İyi Parti’den kimi isimlerle de bir görüş alışverişi yaptığı söyleniyor."

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in uzun süredir "güçlendirilmiş parlamenter sistem" vurgusunu yaptığını hatırlatayım. Gerçekten İyi Parti ile bir ortaklıkla bugünkü sistem değişirse, MHP’nin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçen Türkiye, içinden çıktığı partiden kopanlarca kurulan bir diğer milliyetçi partiyle sistemde ayar yapmış olacak. Muhalefetteki diğer partilerin de parlamenter sisteme dönüş isteğinde olduğunu zaten biliyoruz. Ama nüanslar olduğunu da…

Yazıyı şöyle bitirmek mümkün. Erdoğan sistem değişikliğinin en azından parti içinde konuşulmasını sadece "tıkanan devlet mekanizmasına bakarak mı" istiyor? Sadece bunu düşünmek için saf olmak gerekir. Erdoğan anketlere bakıyor. MHP ile birlikte bile yüzde 50’nin hayli gerisinde kalıyor. İttifaklara olanak sağlayan şu anki seçim sisteminde ilk seçimlerde AKP içinden çıkan partiler de dahil tüm partilerin karşısında bir blok  olarak sıralanacağını biliyor. Yüzde 30’lar ile tek başına iktidar olabileceği bir sistemi kendisi de bir takım tavizler vererek isteyebileceği yönünde kulis bilgileri yoğun olarak konuşuluyor. Bakalım bu gerçekleşecek mi yoksa bu aramalar-çalışmalar sadece konuşmalarda mı kalacak?

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"