Yaşım biraz daha genç olsa “TİP’in toplantısı yıkılıyooo” diye başlık atardım. Neden mi söyleyeyim. Toplantının yapılacağı salonun dışından içine her yerde şarkı, halay, slogan, dans vardı. Son dönemde gördüğüm, enerjisi en yüksek parti buluşması idi. Önce kapının önünde bandoya takıldım. “Sevdan olmasa”dan “Hayat bayram olsa”ya çalıyorlardı. İçeri girdim hayli başarılı bir ses sistemiyle; Duman’dan “Eyvallah”, Cem Karaca’dan “İşçi marşı”, Hakan Vreskala’dan “Dağılın Lan”, Bandista’dan “Haydi Barikata”, Selda Bağcan’dan “Yuh yuh”u dinledim. Üstüne bir de canlı canlı Moğollar, Cahit Berkay, Emrah Karaca “Bir şey yapmalı”yı söyleyince “parti gibi parti” dedim kendi kendime. Siz nasıl yorumlarsanız yorumlayın bu cümlemi.
Toplantıya giderken ‘acaba tüm salon dolar mı?’ diye düşünüyordum. Haliç Kongre Merkezi’nde tek boş koltuk (hem alt kısımda hem balkonda) kalmadığı gibi pek çok kişi ayakta seyretti. Salon düzenlemesi, arkada kurulan video wall, salondaki pankart ve yansıtmalar son derece profesyoneldi. Ama bence esas önemli konu katılımcılardı. Çoğunluğu üniversiteli gençler ve yine çoğu genç emekçilerdi. O emekçiler ki kuryelerden madencilere, 2022’nin başından itibaren yaptıkları eylemlerle ‘sokakta ve barışçıl şekilde hak alınabileceğini’, ‘sokakla korkutan-sokaktan korkanlara’ ders verir şekilde herkese göstermişlerdi. Sarı baretleriyle madenciler haksız şekilde işlerinden çıkartılan Migros işçileri Digitürk çalışanları Yemek Sepeti kuryeleri daha pek çok direnen grup oradaydı. Salona beraber girdiler mikrofonu alıp konuştular.
Barış Akademisyenleri de KHK’lılar da EYT’liler de Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrenci ve öğretim üyeleri de hem fiziken hem konuşmalarda oradaydı. Salona Berkin Elvan’ın anne ve babası da Çorlu tren katliamında evladını kaybeden Mısra Öz de gelmişlerdi.
İki yerde salon alkıştan adeta yıkıldı. Biri Gezi görüntüleri geldiğinde diğeri Selahattin Demirtaş’ın mesajı okunduğunda.
61 yıllık bir partinin, 13 Şubat 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin ‘takipçilerinin’ partinin ilk kuruluş yıldönümünün kutlaması ile yaptıkları kongrenin sonuç bildirgesini kamuoyuna açıklanması aynı güne denk getirilmişti. “Haydi Başlıyoruz, yerini al” sloganıyla Kongre’nin sonuç bildirgesinde “eller buluşsun” denilerek şunlar kaydedildi:
“Hangi siyasi gelenekten geliyorsa gelsin, daha önce hangi partiye oy vermiş olursa olsun, sesini sesimize katmak isteyen, Saray rejimi ve onu var eden sermaye düzeniyle hesaplaşmak isteyen tüm yurttaşlarımıza kapımız açıktır. Patronlar, tarikatlar ve çeteler bu ülkeye tek adam rejimini reva gördü. Bu rejimi hem sokaklarda ve meydanlarda hem de seçimlerde alt etmek için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız.”
Salonda yapılan konuşmalara gelince… Önce milletvekilleri anons edildi. Sera Kadıgil, Ahmet Şık, Barış Atay… Uzun uzun alkışlandılar. Sonra partinin Genel Başkanı Erkan Baş salona girdi. O da uzun süre alkışlandı. İlk konuşmayı parti sözcüsü de olan Kadıgil yaptı. Beni en etkileyen cümlesi “Ülkenin yarısı açlık sınırının altında yaşıyor, biz sıcak yataklarımızda uyuyabilir miyiz?” oldu. Bir de “Saçma ve zor olan dünya bizim istediğimiz dünya değil içinde hapsolduğumuz dünya bunu değiştirmeliyiz” cümlesini not etmişim.
Erkan Baş ise konuşmasına TİP’in önemli isimleri Mehmet Ali Aybar’ı Behice Boran’ı anarak başladı. Ardından şunları söyledi:
“Biz Türkiye’nin en genç partisiyiz. Bu sömürü düzenini yıkmak için buradayız. Artık tahammülümüz kalmadı. Biz yıllardır direniyoruz ama ‘bu daha başlangıç’ demeyi Gezi’den öğrendik. Bize diyorlar ki ‘siz zenginliğe düşmansınız’, hayır biz ‘yoksulluğa düşmanız’…”
Erkan Baş’ın cumartesi akşamı toplanan, HDP’nin ve solun davet edilmediği toplantı ile ilgili söyledikleri de önemli idi:
“Biz bu karanlığı bitirmek konusunda kararlıyız. Ama Millet İttifakı’nı hepinizin huzurunda, tarihin huzurunda uyarmayı borç biliyorum. Türkiye dün akşam yayınlanan o fotoğrafa sığmaz. Kendi çıkarlarını halkın çıkarları önüne koyanı herkes affetse biz affetmeyiz. Bugün AKP’nin yıkılışı için gün sayılıyorsa en çok bu halkın eseridir. Yıllardır iktidara karşı gerektiğinde canı pahasına direnen bu halkı görmeyenlerin, kadınları, gençleri, LGBTİ bireyleri, Kürt yoksullarını görmeyenlerin, Türkiye’nin geleceğini kurma şansı yoktur. Bu durumu düzelteceğim deyip basit koltuk hesabı yapan varsa onların da bizim için AKP’den farkı yoktur. AKP’yi AKP’nin emeklileriyle yenemezsiniz.”
Erkan Baş konuşmasını bitirirken salondan ayrılıyordum. Çıkışta CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın yolladığı çiçeği gördüm. Partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun farklı görüşteki kesimleri bir araya toplama gayretini görmemek haksızlık olur. Ancak HDP’siz, TİP’siz, EMEP’siz, solsuz bir birliktelik de Baş’ın dediği gibi “Türkiye fotoğrafı olmaz.”
Eve dönerken benim uzun süredir sokakta gördüğüm salonda hissettiğim dip dalga anketlere yansıyor mu diye güvendiğim bir anketçiye sordum. “Giderek yükselen bir trend görüyoruz” dedi. TİP’i üçüncü ittifakı iyi izlemek gerekiyor.