İktidarlar ne vaat ederler vatandaşlara ya da neyi kutsarlar? Normal şartlar altında yaşamı. Ya Türkiye'de? Ağızlar hep ölüme açılıyor. Ölmeye, öldürmeye, yok etmeye... Bir de "medeni ölü" icat ettiler. Yani nefes alıp veriyor ama sosyal yaşamda var olamıyor; çalışıp hayatını sürdürebilecek, ailesine evlatlarına bakabilecek bir iş bulma noktasında kısıtlanıyor. KHK'ler ile işlerine son verilenler bu kişiler... Ne Türkiye'de çalışabiliyorlar ne dünyanın başka bir ülkesine gidebiliyorlar, pasaportları da ellerinden alınmış olduğu için.
Geçen hafta akademisyen bir arkadaşım ülkenin acı durumunu gösteren bir harita açtı önüme. Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın bir çalışması. Türkiye haritası üzerinde il il ihraç edilmiş akademisyen sayıları. Bir diğer harita üniversitelere göre ihraç edilenler. Ve sayılar:
İhraç edilen toplam akademisyen sayısı: 6 bin 81. Aralarında 820 profesör, bin 679 yardımcı doçent, bin 671 araştırma görevlisi.
Bir diğer veri, ihraç edilen Barış İmzacısı akademisyenler. Toplam 407 kişi. Hayatlar söz konusu olduğunda sayıların ne anlamı var aslında. İsimleri var onların, benim gibi, sizin gibi. Hayalleri, aileleri, umutları. Ellerinden alınmış olan akademik kariyerlerini, entelektüel birikimlerini kullanamayıp ev ev gıda ürünü pazarlayandan inşaatta çalışana kadar birçok isim var. Ve daha da büyük bir grup işsiz.
36-37-40 fişleme numaraları
Sayıların ne anlamı var dedim ama... Biliyor musunuz iş bulma aşamasına gelen kimi "şanslı" KHK'lıların kaybettiği bir an var. Potansiyel işverenin SGK kayıtlarına baktığı an. SGK'da işten çıkmış/çıkarılmış olanların hangi gerekçeyle bu işleme tabi tutulduğunu gösteren numaralar bulunmakta. Bunların arasına son dönemde katılan maddeler şunlar:
36/ KHK ile işyerinin kapatılması
37/ KHK ile kamu görevinden çıkarma
40/ 696 sayılı KHK ile kamu işçiliğine geçilememesi sebebiyle çıkış
İşveren bunları gördüğü anda hemen vazgeçiyor. Başının derde girebileceğini düşünüyor. Memleketin dört bir yanında numaralarla " fişlenmiş" pek çok isim yaşam mücadelesi veriyor.
Bir yandan özgürlüğü tehdit altında olan akademisyenler de var. Barış istedikleri için yargılanıyorlar. Geçen hafta onlardan birinin duruşmasını izledim. @barisakademik Twitter hesaplarından da takip ediyorum onları. Her duruşmada yaptıkları savunmalarla, ısrarla "söz barışın" diyerek nasıl ülkelerinin özgür-bir arada yaşam geleceğine sahip çıktıklarını izliyorum.
Yazıyı yazarken karşımdaki televizyonda iktidar sahiplerinin "yeni bir hikâye yaratmaktan" bahsettiğini duyuyorum. Aslında ülkenin dört bir yanı adaletsizlik, işsizlik, haksızlık hikâyeleriyle dolu. Yeni bir hikâye yaratmak için önce toplumsal bir barış- uzlaşma inşa etmek, yaraları sarmak gerekecek. Bugünkü iktidarda böyle bir istek var mı? Bana yokmuş gibi geliyor. İktidar kadar olan bitene kafasını çeviren, gazetecisinden hala "işinin başında olan" akademisyenine herkesin bu giderek büyüyen yarada payı var. Siz hiç medeni ölü gördünüz mü? Ben gördüm. Gözünüzü kapatmayın siz de göreceksiniz.