05 Temmuz 2013

Serdar Erener ile Erol Olçak... Bir güç devşirme hikâyesi

Demokrasi eğer herkesin yerini bilme rejimi ise... Şu anda en yerini bilmezler AK Parti \'sevenlerde\'... Ya da \'seviyoruz\' deyip güç devşirenlerde... Partinin bilgisi dahilinde ya da değil... Herkes \'gücünü\' konuşturuyor

Demokrasi eğer herkesin yerini bilme rejimi ise...

Şu anda en yerini bilmezler AK Parti “sevenlerde”...

Ya da "seviyoruz" deyip güç devşirenlerde...

Partinin bilgisi dahilinde ya da değil...

Herkes “gücünü” konuşturuyor.

Kimi “geçici” gittiği medya kuruluşunda “Erdoğan hapisten çıkarken ben var ya kapının önündeki birkaç kişiden biriydim" konuşması yaparak kendince “hazirun”a ayar veriyor.

Kimi “İçişleri Bakanlığı'na, valiliğe, emniyet müdürlüğüne” soyunuyor.

Birincisini bırakalım şimdilik..

İkincisine bakalım…

“Ülkenin emniyetinden sorumlu, bilgilere kolay ulaşan reklamcısına”...

Erol Olçak”a...

Yok bunu ben demiyorum...

Başka bir reklamcı Serdar Erener diyor...

Habertürk Gazetesi”nden Esen Evran”a verdiği söyleşide. (5 Temmuz 2013)

Serdar Erener, “Gezi”nin değil ticaretin reklamcısıyım” demiş.

Niye demiş?

Çünkü Gezi protestoları sırasında adı protestocularla anılmış.

Reklam işlerini kaybetmiş, kaybetmek üzereymiş.

Oturmuş olayların üzerinden bir ay geçtikten sonra konuşmuş.

“Alemeti Farikası” meğer kurumsal bir yanlış yapmış.

Olayların yoğun olduğu gün...

Twitter'dan "Akaretler'de bulunan ofisin kapısı açıktır" diye tweet atılmış.

Ona sorulsa “kurumsal tweet atmayın” dermiş...

Hamile bir gösterici kadına kapı açılmış.

Ama bölgedeki polisler de tuvalet ihtiyaçlarını orada gidermiş...

Miş, miş, miş...

Canım benim fedakârım...

Serdar'ım...

Dur senin dediklerini tırnak içinde vereyim de haksızlık yapmıyayım:

"Müşterim aynı zamanda dostum Ekrem Dumanlı bu karalamaların, siyaseti malzeme ederek ticari olarak yıpratma gayreti olabileceğini söyledi. Bakın olan şu: İşyerimiz Akaretler’in başında. Cumartesi gecesi, kapı yumruklanıyor. Bekçi açıyor. Hamile bir göstericiyi içeri alıyor. Ajansın yöneticilerine haber veriyor. Onlar da insani refleksle resmi twitter hesabından 'Kapımız açıktır' yazıyorlar. Bana sorulsa kurumsal twit atmayın derdim. Ama oradaki polisler de tuvalet ihtiyacını bizim işyerinde gidermişler. Çayımızı, kahvemizi içmişler. Kaderin cilvesi. Dükkân orda olmasa, o twit atılmasa ben iftiraya uğramayacaktım. Reklamcı dostum Erol Olçak’a sordum. Oradan protestoculara lojistik destek verildiği iddiası var dedi. Güvenlik kamerası görüntülerini Youtube’a koymayı bile düşündüm bu uydurmaya karşı. Pes."  

Gördünüz mü bakın…

Serdar Erener kime sormuş iddiaları...

“Reklamcı dostu Erol Olçak”a...

O da...

“Oradan protestoculara lojistik destek verildiği iddiaları var” demiş...

Peki Erol Olçak bu bilgiye nereden sahipmiş?

İçişleri Bakanı mı, emniyet müdürü mü, vali mi Erol Bey?..

Ya da herkesin ulaşamadığı bilgilere ulaşabilme yeteneği nereden geliyor?

Benim bildiğim kadarıyla, kendisi sadece AK Parti”nin reklam ve tanıtım işlerini yapan bir isim...

Erol Bey hangi dostlarına bilgi veriyor?

Hangi konularda bilgi veriyor?

Bu bilgilere hangi yollarla ulaşıyor?

Demokrasi...

Şeffaf bir rejim ise...

Herkesin yerini bildiği...

AK Parti'nin, iktidarın, Erdoğan'ın ismini kullanarak sağda solda bu kadar “iş yapan” insana müsamaha edilmez…

Serdar Erener...

Onu konuşmaya gerek yok...

Reklam çocuk o...

Bugün orada, yarın da orada...

İktidarın, paranın, gücün, yanında...

Yazarın Diğer Yazıları

Barış arayışı demokrasi için bir kapı mı aralayacak, ana muhalefete baskının artıp ‘DEM’in kitlendiği’ bir süreç mi olacak?

Kürtlerle aranan barış sadece Türkiye’yi değil, başta Suriye’de geniş bir coğrafyada yeni bir dönemi başlatabilir

Mansur Yavaş’ın ‘Silivri’yi kapatma hedefi’, ‘devlet aklında’ yeni bir yöne mi işaret ediyor?   

İmamoğlu daha çok; orta sınıf, eğitimli, gençler ve kadınlar, sekülerler için nasıl bir umut ise Yavaş da kendini muhafazakar-milliyetçi hissedenler için önemli bir figür. İkisinin birbirini tamamladığı, belki sivri noktalarını törpüledikleri (birinin yönetme hırsından ötekinin demokratik açılımlardaki tutuculuğuna) makul çoğunluğun merkezi haline gelebilecek bir yapı inşa edilebilir

Erdoğan’dan İmamoğlu’na, ‘aynı yollarda’ 25 yıl sonra bir otobüs hikâyesi; Çağlayan’da yeni bir dönemin adımı atıldı

Otobüs değişmiş içinde olanlar da ama zulüm aynı. Dün otobüste eşinin yanında Emine Hanım, bugün otobüsün üstünde Dilek Hanım. Dün slogan, “Bu şarkı burada bitmez”; bugün, “Kurtuluş yok tek başına"… Bugün benim Çağlayan’da gördüğüm kalabalık gelecek adına olumlu anlamda çok şey söylüyor

"
"