28 Ekim 2024

Özgür Özel’in önemli adımları; siz hiç yoksulluk defteri gördünüz mü, ben gördüm, utandım…

Bir kısmı kamuoyuna açık, bir kısmı sivil toplumla yaptığı kapalı konuşmalarda ‘oy hesabının ötesinde’, tarihe de mâl olacak, Kürt sorununu çözecek bir süreçte sorumluluk almaktan bahsediyor. İktidarın çizdiği çerçeveye bağlı kalmadan şeffaf, açık, Meclis’in merkezde olduğu yeni bir dönemin konuşulabilir olması için çaba sarf ediyor. İktidardan farklı olarak HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı da sürecin bir tarafı olarak tarif etmekten geri durmuyor

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i hafta içi Diyarbakır’da hafta sonu İstanbul’da alanda izledim. Birkaç ay önce, ilkin Saraçhane’de eğitim, ardından Hayrabolu’da buğday mitingine gitmiş, oradan notlar yazmıştım. Şunu net söyleyebilirim. Özel’in konuşurken kalabalıkta yarattığı ilgiden konuştuğu konuya hakimiyeti-tutarlılığına önemli bir mesafe kaydettiğini görüyorum. Bir hafta sonra partisinin 38. Olağan Kurultayı’nda 8. Genel Başkan seçilişinin birinci yılını dolduruyor. Eminim bu konuda yazılar-yorumlar çıkacaktır. Benim gözlemim, henüz parti içinde tüm dengeleri yerine oturtamamış olsa da kamuoyunda söylediklerine daha çok dikkat edilmeye başlanan bir lider haline geldiği şeklinde. Önümüzdeki günlerde partideki iş bölümü ve konulara göre sorumluluk alacak, -daha çok söz söyleyecek isimlerin öne çıkmasıyla biraz daha az- gerektiğinde konuşacak bir tarza dönerse de şaşırmayacağım.

Gelelim geçen haftaya. Önce Diyarbakır’a. TUSAŞ’a yapılan terör saldırısıyla yarım kalan Doğu ve Güneydoğu ziyaretlerinin ilk günlerine. Diyarbakır’ın simge mekanlarından birisi. Sur ilçesinde 16. yüzyılda inşa edilmiş Şeyh Mutahhar Camii’nin Dört Ayaklı Minaresi. Burası insan hakları ve demokrasi mücadelesi veren Tahir Elçi’nin de öldürüldüğü yer. Özgür Özel, bir yanında Elçi’nin eşi, aynı zamanda CHP Milletvekili Türkan Elçi diğer yanında, Tahir Elçi’nin yakın arkadaşı CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile orada. Özel şöyle diyor:

“Bu cinayetin de tüm yönleriyle ortaya çıkarılacağı güne kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz. Tahir Elçi’nin hatırasının önünde saygı ile eğiliyoruz. Onun şahsında Diyarbakır’da kardeşlik için hukukun üstünlüğü için eşitlik için mücadele ederken hayatını kaybetmiş olan herkesi ve Tahir Elçi’yi bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.”

Kardeşlik için mücadele etmek. Diyarbakır’da alanda izlediğim Özgür Özel bunu kalpten söylüyor. Bir kısmı kamuoyuna açık, bir kısmı sivil toplumla yaptığı kapalı konuşmalarda ‘oy hesabının ötesinde’, tarihe de mâl olacak, Kürt sorununu çözecek bir süreçte sorumluluk almaktan bahsediyor. İktidarın çizdiği çerçeveye bağlı kalmadan şeffaf, açık, Meclis’in merkezde olduğu yeni bir dönemin konuşulabilir olması için çaba sarf ediyor. İktidardan farklı olarak HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı da sürecin bir tarafı olarak tarif etmekten geri durmuyor.

İç barıştan haksız tutukluluklara, kadın cinayetlerinden şiddete dış politikadan ekonomik krize memleketin o kadar ağır sorunları var ki… Diyarbakır’da Dört Ayaklı Minare’nin hemen yanında bir kahveye geçiyor Özel. Arkasından bir grup gazeteci ile ben de. Gençler var içeride, üniversite bittikten sonra nasıl iş bulacakları korkusu şimdiden sarmış hepsini. Onlar endişelerini anlatıyor… Sonra burada doğup, büyümüş isimler. ‘Kenti yeniden ayağa kaldırmak’ konuşuluyor. Muhtarlar da var.

Sur İlçesi Melikahmet Mahallesi Muhtarı Ali Kızgın söz alıyor. Elinde bir defter. İçinde 524 kişilik bir liste. Fakirler listesi. Bir mahallede her biri değişik ailelerden 524 isim. Aralarından küçük bir kısmı devlet yardımı alıyor ama o da yetmiyor. En sıradan ihtiyaçlara ulaşamayanlar… Türkiye’nin değişik yerlerinde yoksulluk konusunda çalışan başta Derin Yoksulluk Ağı pek çok örgüt ve akademisyenle irtibat halindeyim. Konuşması bittikten sonra muhtarın yanına oturuyorum. “Çok zorlanıyor buradaki insanlar, bu defterlerin içindeki her bir isim içinde bulunduğu durumdan dolayı büyük bir psikolojik zorluk da yaşıyor” dedi. Defterin kapağının fotoğrafını çektim, çekerken utandım.

Futbolcularından yöneticilerine sık sık baskı ve saldırılara uğrayan Amedspor ziyareti de, kayyıma karşı parti olarak net destek verdikleri DEM Parti’nin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanlarını ile buluşmada da, kurucu partinin liderinin mesajları barışın-birlikte yaşamın-umudun başlıklarını taşıyordu. Özel’in verdiği iki önemli cümleyi şöyle özetleyeyim:

-“Kürt sorunu vardır, Kürt’ün sorunu olup olmadığına Kürtler karar verir, devlet karar veremez.

-Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu hissettikleri eşit vatandaşlığı sonuna kadar hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahipliğini öneriyorum.”

Özel bu iki cümleye ek dün İstanbul’daki mitingde de Bahçeli’nin merkeze Öcalan’ı aldığı ‘çözüm ile ilgili’ şu söylediklerini eklemek mümkün:

“Bizim tutumumuz nettir. Kürtler sorunumuz kalmadı diyene kadar bu sorunun varlığına inanacağız. Herkesin kendini özgür hissedeceği bir süreci Meclis’te başlatarak bu sorun çözülmelidir. Terörün bitmesi için kim konuşacaksa konuşsun. Ama bir kişi konuşturup sorunu çözme hesabı yanlış hesaptır. Biz çözüm için Meclis’i adres gösteriyoruz. Devlet Bey, Abdullah Öcalan’ı Meclis’i adres gösteriyor. Sayın Erdoğan’ın hâlâ iki kelam etmeme durumuna son vermelidir.  Artık sözcünün görevi bitmiştir. Erdoğan çıkıp bu millete bir açıklama yapmak zorundadır. Bahçeli’yi sözcü kılma, ne diyorsan sen söyle.”

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kalabalık bir yalnızlığın içinde, toplumsallığın çöküşü

Türkiye’nin durumunu dünyanın genelindeki ‘beyin çürümesini de kapsayan’ kalabalık içindeki yalnızlık olarak düşünebiliriz. Bu durumdan çıkışın yolu ortak değerler, acılar, mutlukları elbette demokrasi ve hukukun içinde yeniden anlamlandırmadan geçiyor

Dışarıdaki ‘özgüven’ içeriye ‘baskı’ olarak yansıyor, 2025 özgürlükler konusunda çok zor yıl olacak

Suriye’de oluşan yeni rejimin riskleri, oluşabilecek sıkıntıların faturasının Türkiye’ye yazılması ihtimâli olsa da şu an itibarıyla Erdoğan, Fidan ve Kalın dünyadaki pek çok ülkenin de Suriye’deki gelişmeler konusunda referans aldığı-ciddiye aldığı en önemli üç isim

Hastaneye götürülürken MS hastası Tayfun Kahraman’a yapılan ve ‘soruşturma izni’ verilmeyen eziyetin görüntüleri!

Cezaevi aracı içinde acı çektirilen bir MS hastası Tayfun Kahraman; sen eziyetin resmini yapabilir misin Abidin?

"
"