09 Temmuz 2023

Mücella Yapıcı: Herkesin kararını onaylayacaksınız, benimkini bozacaksınız; böyle şey olmaz, hakkımda delil yoksa, diğer sanıklar için de delil yok demektir

Mücella Yapıcı gibi yaşamak, Mücella Yapıcı gibi yaş almak… Umarım…

Cuma akşam saatleri. Gezi Davası'nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan tebliğnamesi geliyor. Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ekmekçi'nin 18 yıllık hapis cezalarının, Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet hapsinin onanmasını istiyor tebliğname. Bir yandan davanın avukatlarıyla konuşuyorum diğer yandan aileleriyle yazışıyorum. İçlerinden biri "Nasılsın?" diye attığım mesaja 'gözyaşı' emojisiyle yanıt veriyor. İçim yanıyor. Biliyorum tüm evlerde büyük bir acı var. Eşlerinin, annelerinin, babalarının haksız yere özgürlüklerinden oluşlarının ve geleceğe dair belirsiz bir tablonun ortaya çıkardığı bir acı bu.

2011'deki Oda TV davasından beri ne çok meslektaşın, tanıdığın ya da yeni tanıştığım, iktidarın döneme göre hedef aldığı isimle, aileleriyle, duruşmalarda, mahkeme salonlarında bazen dışarıda oturup konuştuk, dertleştik. Önce Fetullahçı yargının iktidarın işbirliği ile yaptıkları, ardından iktidarın oluşturduğu kendi yargısının yaptıkları… Ne çok hukuksuzluğa şahit olduk. Haksızlıklara susan, hatta kimileri kendilerini demokrat diye pazarlayan ne çok ismin iktidar iftirasına ortak olduğunu gördük. 

Baskının arttığı dönemlerde haksızlığa karşı çıkmak önemlidir. Hele bir de hapisteyken karşı çıkıyorsanız, karşı çıkarken kendi özgürlüğünüzü de ortaya koyuyorsanız bu daha da önemlidir. Gezi tutuklusu Mücella Yapıcı böyle bir isim. Son duruşmadaki sözleri hâlâ aklımda: 

"Ben 50 yıllık meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım. Hiçbir zaman şiddetten yana olmadım. Toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar çoluğuma çocuğuma ve etrafıma tek bir haram lokma yedirmedim. Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi sadece mesleğimin ilkeleri doğrultusunda kullandım ve bu yaşamdan onur duyuyorum. Aynı durumu benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı diliyorum. Hüküm sizindir."

Mücella Yapıcı'nın bahsettiği her koşulda ve şartta hayat boyu onurlu-dik duruş kaç kişinin şansı olabilir ki?

Tebliğnamede yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi tarafından 'cezalandırılan' sanıklardan sadece 18 yıl hapse mahkûm edilen Mücella Yapıcı hakkındaki kararın bozulması istendi. Buna gerekçe olarak da bazı toplantılara katılmamış olması gösterildi.

Tebliğname yayımladıktan sonra Türkiye'nin en saygın hukuk insanlarından, Mücella Yapıcı'nın avukatı Fikret İlkiz Bakırköy Cezaevi'ne gidip kendisiyle bir görüşme yaptı. Fikret İlkiz'e söylediklerinden bir bölümünü burada aktarmak istiyorum:

"Tebliğnameyi hayretle karşıladım ve öncelikle etik bakımdan hiç doğru bulmadım. Bu davada yargılananlar bakımından beni diğer sanıklardan ayırarak hakkımda böyle bir yargıya varılamaz. Neden etik bulmuyorum? Kendimi aşağılanmış ve hakarete uğramış hissediyorum. Öyle bir algı yaratılıyor ve öyle bir durum ortaya çıkarmak istiyorlar ki, Mücella Yapıcı 'yaşlı başlı birisidir onu ayıralım ve cezaevinde ölmesin'. Başlarına dert olmamdan çekiniyorlar…İsteseniz de istemeseniz de böyle bir görüş ileri sürmekle böyle bir durum algılanıyor. Böyle bir yaklaşımı kabul etmiyorum, şiddetle reddediyorum. Kimsenin bana hakaret hakkı bulunmadığını da herkesin bilmesini istiyorum. 

Herkesin kararını onaylayacaksınız, Mücella Yapıcı hakkındaki mahkûmiyeti bozacaksınız. Böyle şey olmaz. Mademki benim hakkımda mahkûmiyetime yeterli, kesin ve inandırıcı delil yoksa, elde edilememişse, delil yoksa, diğer sanıklar bakımından da kesin ve inandırıcı delil yok demektir. Tebliğnamede yazılı. Daha önce İstanbul Asliye Ceza'da yargılandım ve beraat ettim. 30. Ağır Ceza'da yargılandım beraat ettim. O zaman hakkımdaki davayı reddedin. Şimdiye kadar hiçbir yargı organı davanın reddi gerekir demedi. Neden? Böyle bir karar vermek istemiyorlar. Gezi davası bir bütündür ve haklarında mahkûmiyet kararları verilenlerin hepsi delilsiz yargılanmış ve haklarında inandırıcı bir delil olmadan mahkûmiyet kararı verilmiştir.

Yargının bağımsız ve tarafsız olmadığını biliyoruz dediğimize göre bağımsız ve tarafsız olmayanlardan ne istenebilir ki zaten. Türkiye'deki hukuk budur. Tebliğname benim için şaşırtıcı olmadı ama en üzüldüğüm ve öfkelendiğim tarafı benim hakkımda mahkûmiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemedi deniliyor ama ardından 'sabit olan eylemleri nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılması gerekirken' denilmiş… Ne demek şimdi bu? Göstersinler o zaman hangi eylemlerim suçmuş, sabitmiş… Böyle bir hukuk anlatısı olmaz, olamaz. Cezaevindeyim, yaptığım her şeyi inanarak yaptım ve kendi kendime çok bahtiyarım. Çünkü ne benim ne diğer sanıkların hiçbirimizin suç işlemediğimize adım gibi eminim. Gezi davasında ben değil, bizler varız. Beni diğer sanıklardan ayırarak hukuk ve adalet yaratamazsınız."

Mücella Yapıcı gibi yaşamak, Mücella Yapıcı gibi yaş almak… Umarım…

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Babacan: Cumhurbaşkanı, en yakın arkadaşım Mehmet Bey’i getirdi ekonominin başına; şu an yaptığı ‘Erdoğan harcasın’ diye sağdan soldan para bulmak

"Şu andaki ittifak yapısının en önemli özelliği, mevcut hukuksuzluktan, mevcut kuralsızlıktan ve ekonomideki bu şeffaf olmayan yönetimden istifade eden çok geniş kesimlerden oluşması ve bu istifade eden kesimlerin devlet yapısına nüfuz etmiş olması... Türkiye’de bu ekonomik programın bir sosyal sürdürülebilirlik ayağı olması lazım. IMF programlarının bile mutlaka içinde bir sosyal riski azaltma ayağı olur"

Siyaset ve iş dünyası kulislerinde yayılan iki kritik soru: Büyük koalisyon olur mu, MHP olmasa ‘Fetullahçılar’ devletten tasfiye edilebilir miydi?

MHP’den milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş’ın ‘FETÖ üyesi’ olduğu gerekçesiyle nisan ayında tutuklanmasına farklı itirazlar getirilebilir. Ancak bu soruyu, yani “Fetullahçıların devletten MHP’siz temizlenmesi mümkün olur mu?”yu önümüzdeki günlerde MHP’li isimlerden daha çok duyma ihtimalimiz var mı?

Otokratlar bilgiden-sorgulamadan nefret eder, artık Trump’ın zaferi kesin değil

Trump’tan Modi’ye ve Orban’a, otokratlar din ile milliyetçi duygular ile toplumu çoğu zaman gerçek ötesi bilgiler-duygularla yönetmeye-yönlendirmeye çalışıyor. Soranı, sorgulayanı, özgür düşünceyi sevmiyorlar. Türkiye uzun süredir benzer bir iklimde yaşıyor