02 Şubat 2023

Millet İttifakı’nda geçiş sürecinde öne çıkan iki pürüz; seçimlere 100 gün kala hâlâ tam yeşermeyen umutlar

Yaptığım görüşmelerde ortaya çıkan noktaları şöyle özetleyebilirim. Önce metindeki eksiklikler. Şöyle diyor bir kaynak: Metin aday için önemli bir yol haritası. Bu metinden hareketle sörf yapsın. Eksik görülenleri tamamlasın…

Ankara’nın ‘kalesi’… İnceden kar yağıyor. Hava soğuk ama etraf kalabalık…Bir sobanın üstünde çay demleniyor. Bir bardak, bir bardak daha… Etrafı seyrediyorum… Sömestr tatili nedeniyle her yerde çocuklarıyla anne-babalar… Binbir umutla, şefkatle evlatlarının gözlerinin içine bakıyorlar. Biraz ötede ‘gramofon şeklinde bir hoparlörün içine yerleştirilmiş cep telefonundan’  Ankara havaları çalıyor. Dükkân sahibi olduğunu anladığım bir bey eline tahta kaşıkları alıp oynamaya başlıyor. Hava soğuk ama içim sıcacık.

Etrafta müzeler; bölgenin önemli bir ticaret merkezi olduğu dönemi anlatan eserlerle dolu Rahmi Koç Müzesi’nden çoğu Anadolu kökenli arkeolojik eserlerden oluşan Erimtan Müzesi’ne gidiyorum. Ama şu aralar en popüleri günün her saati önünde kuyruk olan Kelime Müzesi. Her birinde uzun zaman geçiriyorum.

Yokuş aşağı iniyorum. Önce Çengelhane dükkânları… Abartısız ama içine girdiğinizde sizi sanki başka bir dünyaya götüren yerler. Zeytinhane mesela. Nefis bir sabun kokusu karşılıyor sizi. Dükkanı işleten Ali İhsan Kara ne sorsanız hikayesiyle birlikte anlatıyor. Meşhur Halep sabunları var mesela. Artık Halep ne yazık ki savaştan sonra yaşanamaz hale geldiği için oradaki ustalar başta Kilis Türkiye’ye gelip yerleşmişler, burada üretiyorlar. Tabii Türkiye’nin farklı yerlerinden sabunlar ve zeytinler de var.

Oradan çıkıp devam ediyorum. Antikacılar, ressamlar… Yolda keman, darbuka, gitardan oluşan bir ekip sanat müziği söylüyor. Durup dinliyor ya da eşlik ediyor her yaştan insan.

İleride Kebapçı Emin Usta. Köfte-ekmeği meşhur. Duvarları siyasetçi fotoğrafları dolu. Uzun bir yürüyüş sonra yine bir soluklanma için başka bir kahvede mola. Hemen arkamda genç kadınlar oturuyor. Birisinin bebeği olmuş onu kutlamaya gelmişler. Sonra sırayla kura çekip hangisinin bebeği olursa cinsiyeti ne olacak hayali kurup kahkaha atıyorlar. Bir çocuk, bir evlat düşlemek. Hayata, dünyaya, tabii memlekete güvenmeyi de gerektiriyor elbet… Ve araştırmalara göre memlekette gelecekle ilgili hayal kurmayan gençlerin sayısı yüzde 80’nin üstünde…

Bu uzun girişi şundan yaptım… İktidar hayalleri yıkarsa, insanlara, özellikle gençlere yeniden hayal kurduracak muhalefettir. İktidardan beklentiniz olmayabilir ama muhalefetin gelecekle ilgili umut vermesi gerekir. Oy verme gününü saymazsak seçimlere 100 gün kaldı. Hafta sonundan beri Ankara’dayım. Altılı Masa'nın yeni şekliyle Millet İttifakı’nın 'ortak politikalar metni' toplantısına katıldım. Ardından Meclis’te grup toplantılarını izledim. Sonra da bir kısmı dışarıda bir kısmı parti genel merkezinde İttifak’tan isimlerle buluşup sohbet ettim. Önce şunu teslim edeyim. Birbirinden ideolojik olarak farklı altı partinin 9 başlık 2200 maddede anlaşması çok önemli. Eksiklikleri toplantıdan iki saat sonra T24’te yayınlanan yazımda anlattım. 

Hem bu eksiklerin giderilip-giderilemeyeceğini konuşmak hem de henüz belli olmayan geçiş süreci yol haritası ve adaylık belirlenmesiyle ilgili konulardaki son durumu anlamak için yaptım ziyaretleri.  

 Görüştüğüm isimler gerek hazırlanan ortak mutabakat metninde gerek açıklanması ertelenen geçiş sürecinde ve aday belirleme konusunda bilgi sahibi isimler. Yaptığım görüşmelerde ortaya çıkan noktaları şöyle özetleyebilirim. Önce metindeki eksiklikler. Şöyle diyor bir kaynak: Metin aday için önemli bir yol haritası. Bu metinden hareketle sörf yapsın. Eksik görülenleri tamamlasın…

Ardından geçiş sürecini soruyorum. Anlaşılamayan iki nokta var. Birincisi eğer ittifakın adayı cumhurbaşkanı seçilirse görevi ne zaman bırakacağı konusu.

Partilerden biri ‘seçilir seçilmez partisinden ayrılmalı’ görüşünü savunuyor. Diğerleri bu kişi eğer bir partinin genel başkanı olursa (Kılıçdaroğlu örneği veriliyor) seçildikten hemen sonra ayrılmasının, partinin yeni genel başkanının masaya dahil olması noktasını getireceğini, geçişteki kimi kararlarda yeni genel başkanın problem yaratma olasılığının olabileceğini, bunun mahsurlu olacağını düşünüyor. Cumhurbaşkanı adayının, parlamenter sistemi organize ettikten sonra partisinden ayrılmasının daha doğru olacağını savunuyor büyük grup.

Bir diğer konu parti genel başkanlarının durumunun ne olacağı. Ağırlıklı görüş her birinin cumhurbaşkanı yardımcılığı pozisyonunda olmaları idi. Ancak her ne kadar kendileri doğrulamasalar da İyi Parti’nin, ‘en azından komisyon üyelerinin’ diğer partilerin yöneticileriyle yaptıkları görüşmelerde kendi partilerinin genel başkanlarının üstleneceği rolün daha farklı olması gerektiği yönünde görüş belirtmeye devam ettiklerini ifade edenler var.

Bakanlık dağılımı ile ilgili ‘her partiye başlangıçta bir bakan sonra alınan oy kadar’ yaklaşımına da dikkat çeken bir isim ‘herkesin kendi logosuyla seçime gireceği ortamda kimin ne kadar oy aldığı belli olacak. İyi Parti zaten o zaman alacağı bakanlık sayısıyla daha aktif olacak’ diyor. Aynı isim ‘biz partide bakanlık almasak ne olur önce demokrasi diye de konuşuyoruz’ notunu ekliyor.   

Öte yandan ittifakın cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda da yoğun bir çalışma var. Bir yandan partiler kendi içlerinde görüşmeler yapıyor. Ayrıca partilerden komisyonlar partiler arasında nabız tutuyor. 13 Şubat’taki toplantının ev sahibi Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ilk tur görüşmelere başladı. Dün Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Bugün Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşecek. Cuma günü de Meral Akşener ile. Karamollaoğlu’nun 13 şubat öncesi iki tur yapması bekleniyor. Bu arada diğer liderlerin kendi aralarında görüşebileceği de aktarıldı. Hedef 13 Şubat’ta ya da hemen kısa bir süre sonrasında  adayı açıklamak. Aday belirleme sürecinde anket fikrine ise başta CHP çoğu parti karşı. Kılıçdaroğlu adı olağanüstü bir sürpriz olmazsa ön sırada…

Son bir not, İttifak’ın görüşebildiğim tüm partilerden isimlerinin Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a duyduğu kızgınlık. Bilindiği gibi Uysal, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın kendisine karşı kullandığı ithamlara verdiği yanıtla (burada tekrar ederek çoğaltmak istemiyorum) tepki çekmişti. Uysal daha sonra özür dileyerek tweet’i silmişti. Konuştuğum bir isim ‘parti yöneticisi ya da genel başkan yardımcısı hata yaptığında görevden alınıyor. Parti genel başkanı yaptığında ne yapacaksınız’ diye konuştu.

Bugün Ankara’dan İstanbul’a dönüş var. Özellikle Kale’de geçirdiğim saatleri özleyeceğim. Çayı, sobayı, yağan karı… Ama en çok evlatlarının ellerini sıkı sıkı tutarak gezen anne babaların onlara bakarken yüzlerinde gördüğüm, geleceğe dair umudun izlerini… Bir ülkede umudu yok eden iktidarsa yeşertecek olan muhalefettir… Umutlar 100 gün kala hala tam olarak yeşermemişse problem var demektir. Hep aklımda…

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"