03 Nisan 2014

Medya patronu Başbakan'la balkonda, AKP yöneticisi yazar Köşk uçağında

Darbe dönemleri hariç; iktidara yakın yazarların, isim vererek merkez medyadaki gazetecilerin işinden çıkartılması için patronlara çağrı yaptığını...

Seçim gecesi...

AK Parti Genel Merkezi.
Başbakan'ın balkon konuşması...
Yanında ailesi, eski ve yeni kabinesinin üyeleri.
Bir de medya patronu.
Ethem Sancak...
Daha önce Star gazetesini ve TV24'ü "AK Parti misyonunu desteklemek için" aldığını-kurduğunu söylemişti.
Onları sattı.
Sonra "zamanı" geldi.
Bu kez TMSF'den Akşam ve Skytürk'ü satın aldı.
Kendisi aynı zamanda AKP'in ombudsmanı.
Normal mi?
Cumhurbaşkanı uçağı...
Kuveyt dönüşü...
Gül, "gazetecilerle" kritik cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili görüştü...
Ekipte;
Taha Akyol, Fehmi Koru; Eyüp Can, Ali Bayramoğlu, Muharrem Sarıkaya var...
Her biri çalıştığı medya grubunu temsil ediyor.
O uçakta bir de balkondaki medya patronunun gazetesinden, Akşam'dan bir isim var:
Osman Can...
Kendisi aynı zamanda AK Parti MKYK üyesi.
Partili medya patronu Başbakan'ın balkonunda, parti yöneticisi yazarı Cumhurbaşkanı uçağında...
Normal mi bu?
Türkiye'de, çok partili rejimde seçim gecesi parti balkonundan el sallayan medya patronu hatırlayan var mı?
Ya parti yönetiminde olup da "gazeteci" kimliğiyle cumhurbaşkanı, lider uçağından bildireni?
Ya iki gazetede, birinde ismiyle, birinde mahlasla yazan Başbakan Başdanışmanı?
Peki bir medya grubuna atanan hükümet komiseri?
Darbe dönemleri hariç; iktidara yakın yazarların, isim vererek merkez medyadaki gazetecilerin işinden çıkartılması için patronlara çağrı yaptığını?
Örnekler çoğaltılabilir..
Geçmişteki medya günahlarına rahmet okutacak günler...
Anormalin normal olduğu süreç...
İktidara da, muhalefete de mesafeli duracak...
Sadece hakkı, halk için yazacak gazeteci...
Güçlünün, liderin değil haklının yanında olacak demokrasi emekçileri...
Le Monde’un kurucusu Hubert Beuve-Méry’nin tanımıyla “gazetecilik, temas ve mesafe mesleğidir” diyenler...
Elbet varlar...
Bitirirken...
Birkaç cümlede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamalarıyla ilgili yorumum.
Açıklamalarında 'Köşk için Erdoğan'la istişare ve kendisinin başbakanlığı için yolu kapatmama mesajları' öne çıkıyor.
Ağustos'a 4 ay kala Gül her iki konuda ben de varım diyor.
"Zamanı geldi" diye konuşuyor.
Önümüzdeki hafta Meclis açılıyor.
Başta MİT yasa tasarısı kritik düzenlemeler önce Meclis'te, sonra Gül'ün önünde olacak.
Daha önceki uygulamalarına bakıp "zaten tavrı belliydi nasıl olsa" toptancılığına girmeyeceğim.
En azından HSYK düzenlemesinde elinden geleni yaptı.
Ancak bundan sonra önüne geleni onay süreci daha da dikkatli izlenecek.
Kısaca...
Gül mesajları ve hedefleriyele bugün itibariyle resmen AK Parti'ye geri döndü.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"