09 Eylül 2023

İSKİ Genel Müdürü Başa anlatıyor; İstanbul'da su krizi yaşanacak mı, en önemli çözüm ne durumda, depremden Kanal İstanbul’a riskler neler?

Kanal İstanbul yapılırsa hem mevcut su havzaları, isale hatları riske girecek hem de suya ulaşım zorlaşacak

1990'larda İstanbul'da susuzluğu yaşamış, sıkıntısını çekmiş bir kişi olarak her gün düzenli takip ettiğim sitelerden birisi İSKİ'nin. İklim krizinin etkisiyle dünyayı da saran-sarsan kuraklık, BM raporuna göre İstanbul'un 2030'dan itibaren su riski altında olacağına dair projeksiyonu… Tüm bunlar şehirdeki hatta memleketteki milyonlar gibi beni yakından ilgilendiriyor. Hem gazeteci olarak hem şehirde yaşayan biri olarak yarım günümü İSKİ'de geçirdim. Genel Müdür Dr. Şafak Başa sorularımı yanıtladı. Strateji Geliştirme Daire Başkanı, İTÜ'den Prof. Dr. Tuğba Ölmez Hancı İSKİ'nin master planını paylaştı. İstanbul Su Kontrol ve Otomasyon Merkezi'ne giderek şehre gelen suyun anlık akışını izledim. Orada Su ve Atıksu Teknolojileri Daire Başkanı İsmail Aydın ile konuştum. Bize Asya Bölgesi Su Kayıpları ve Basınç Yönetimi Şube Müdürü Samet Kıran eşlik etti. İlk izlenimim karşımda partili bir belediyenin bürokratlarının değil devletin bürokratlarının olduğu hissi. Siyasetle ilgili tek bir cümle geçmedi, ihtiyaçlar, zorunluluklar anlatıldı. Diğer bir nokta. Merkezi hükümet çok uzun süre sonra Hazine Bakanı Mehmet Şimşek'in imzasıyla İSKİ'nin bir projesine onay vermiş.

Alibeyköy barajı Kasım 2022

Genel müdürün odasının hemen yanında deprem konusunun uzmanı Naci Görür'ün odası var. Bunlar önemli. Aşağıda söyleşiyi okuyacaksınız ama ben birkaç önemli noktayı özetleyeyim:

- Yakın gelecekte İstanbul'da bir su krizi görünmüyor. Ancak 26.5 milyar dolarlık yeni yatırım ihtiyacı var.

- Sadece İstanbul'daki barajların doluluk oranlarına bakarak kalan suyu hesaplamak yanlış. Melen'den Istırancalar'a regülatörler ve borularla İstanbul'a su geliyor. İstanbul suyunun yüzde 70'i barajların dışındaki bu alanlardan karşılanıyor. Melen Barajı'nin bitmesi şart. Melen biterse iki yıl tek damla su düşmese bile İstanbul susuz kalmayacak. Avrupa yakası suya erişim konusunda daha riskli.

- Kanal İstanbul yapılırsa hem mevcut su havzaları, isale hatları riske girecek hem de suya ulaşım zorlaşacak.

- Yağmur sularının uzaklaştırılması konusunda yetki karmaşası var. İSKİ bir yandan toprağın altına büyük yağmur suyu tasfiye kanalları açarken öte yandan yağmur suyu hattının fazlalaşması için çalışıyor. 

- Deprem konusunda şehri susuz bırakmamak için çaba var.

Murat Sabuncu ve İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa

- Şafak Bey İstanbul'da geçen Çarşamba günü şiddetli yağmur sonrasında yaşananları konuşarak başlayalım. İklim krizi ile bu tip afetler tekrarlanacak. Yağmur sularının uzaklaştırılması İSKİ'nin sorumluluğunda değil mi?

Değil. Bizim görevimiz su ve kanalizasyon sadece. Aslında hep su birikintisi olduğunda biz sorumlu tutuluyoruz ama bizim hiçbir yağmur suyuyla ilgili görevimiz yok hatta yetkimiz yok.

- 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nda yağmur suyu uzaklaştırılması görevi belediyelerin ama değil mi?

İSKİ olarak yağmur suyu hatlarıyla ilgili çalışma yapıyoruz zaten. Yağmur suyu ile ilgili büyük bir tünel inşaatımız var, Fatih -Unkapanı tüneli mesela. Biz yağmur suyu hattı da imal ediyoruz ama bu konuda asıl görev ana arterlerde, yani büyükşehir belediyesinin sorumlu olduğu yerlerde Büyükşehir Belediyesi, ki onu da burada yol bakım dairesi yürütüyor. Çünkü yağmur suyu yolla ilgili bir mesele. Yani dolayısıyla yola düşen suyun uzaklaştırılması biraz, ama kanalı yaparken yağmur suyunu ayrı yap kanalı ayrı yap çok ekonomik bir durum değil. Bizim Büyükşehir Belediyesiyle ve ilçe belediyeleriyle protokollerimiz var. Biz yağmur suyu kanalı yapıyoruz fakat bunların paralarını ilçe belediyelerinden talep ediyoruz. Dolayısıyla yağmur suyu konusu doğrudan doğruya belediyelerin konusu ama dediğim gibi bir büyük altyapı, yağmur suyu tünelleri, bunları biz yapıyoruz. Yaptıktan sonra işletilmesini belediyelere devrediyoruz.

- Büyükşehir ve ilçe belediyeleri sorumlu o zaman değil mi?

Sokak aralarında ilçe belediyeleri, ondan sonra ana arterlerde Büyükşehir Belediyesi temizliklerini yapmak durumunda. Mazgal temizlikleri başta... Biz o mazgal temizliğini yapmıyoruz. Dolayısıyla her yerde bir su taşkını, bir su birikintisi olduğunda onun İSKİ'yle doğrudan doğruya bir alakası yok ama kanal taşarsa, yani atık su kanallarıyla ilgili bir problem varsa tabii ki onun sorumluluğu bizde. Ama burada bir boşluk da var mevzuatta. Bunu kimse üzerine almıyor ve İstanbul'da maalesef bu biraz da mevzuattan kaynaklı bir boşluk. Yani bunun bir sahibi olsun. 'Bedeli alınmak suretiyle İSKİ yapar', yetmiyor. Bunun açıkça adreslenmesi lazım. Bu konu hep tartışılan bir konu ama hep protokollerle çözülmüş. Biz de protokoller kapsamında, yapsın İSKİ, denirse de bundan kaçmıyoruz, yapıyoruz. Dereler de böyle. Derelerin de İSKİ'yle bir alakası yok.

- Derelerin yönetimi, özellikle ıslahı, bunun sorumluluğu nerede?

Biz dere ıslahlarında çalışıyoruz. İstanbul'da protokol yapılmış. O protokol gereği Karadeniz'e akan dereler tamamen DSİ'nin sorumluluğunda, bizle hiç alakası yok. Riva mesela. DSİ almış ama biz yine de temizliğine de gidiyoruz. Yani DSİ'nin sorumluluğunda diye bırakmıyoruz. Marmara'ya akan dereler de büyükşehir belediyemizin sorumluluğunda fakat bunda da yine protokolle İSKİ'ye denmiş ki, "senin ekipmanın, imkânların daha fazla". Aslında büyükşehir belediyemizin de yaptığı dere ıslahları var ama çoğunlukla bunları biz yapıyoruz. Biz bedelini büyükşehir belediyemizden almak şartıyla bu dere ıslahlarını yapıyoruz. En meşhuru Ayamama Deresi. Devam ediyoruz orada. Sıkıntı yaşadığımız akşam çok şükür oralarda sorun olmadı. Hem yağmur suyu hem de dere meselesi İSKİ'nin doğrudan bir konusu değil. Yaptığımız protokollerle bunları yapmaya çalışıyoruz. Bizim ana konumuz yasa gereği su ve kanalizasyon hizmeti. Dolayısıyla bunları gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

- Yoğun yağmurda Kayaşehir metrosunda yaşananlar korkutucuydu.

Hemen incelettik baktık, yağmur suyunu kanalını biz yapmamışız. Üzerinde TOKİ yazıyor diğer kapağın üzerinde Başakşehir Belediyesi yazıyor ama sosyal medyada İSKİ'nin suyu patladı öyle doldu falan diye mesajlar geliyor. Tamamen kara propaganda, cevap vermeye çalışıyoruz. Bu arada İstanbul'da yağmur suyu uzaklaştırılmasına çok fazla yatırım yapılmamış.

"İSKİ'nin yağmuru, suyu giderlere gönderme gibi bir görevi yok"

- Ne kadar atık su ne kadar yağmur suyu hattı var İstanbul'da?

23 bin kilometrenin üzerine atık su hattımız var. Yağmur suyu hattı İstanbul'da 5 bin kilometre civarında. Çok daha fazla yağmur suyu hattı yapılması lazım ama yağmur suyu yatırımları burada biraz ihmal edilmiş gözüküyor. Özellikle kangren olmuş, el değmemiş bazı meydanlar, caddeler vardı. İSKİ bu konuda da sorumluluk aldı bunlar tespit edildi. 100'ün üzerinde çok sıkıntı yaşayan meydan, ki Üsküdar meydanı bunlardan bir tanesidir mesela, veya başka birçok yerde... Bunların bir kısmını çözdük, bir kısmını çözmeye çalışıyoruz. Dere ıslahlarına çok ciddi para harcıyoruz. Kangren olmuş dere ıslahlarını çözmeye çalışıyoruz ama bir şey olduğunda "Niye İSKİ bunları yapmıyor" deniyor. İSKİ'nin yağmuru, suyu giderlere gönderme gibi, yasadan kaynaklanan bir görevi yok. Birkaç noktada terfi merkezlerimiz var yağmur suyuyla ilgili biz onları çalıştırıyoruz. O da protokole demişler ki biraz terfi gerektirir alt geçişler var. Unkapanı alt geçidi gibi Aksaray alt geçidi gibi böyle hassas yerlerde terfi gerektiren pompaj gerektiren yerlerde de biz onları işletiyoruz. Onun haricinde İSKİ'nin işlettiği bir yağmur suyu hattı yok.

"İSKİ kanunu değişmeli"

- Şafak Bey; biliyoruz ki iklim krizinin hayatımıza katacağı en önemli iki şeyden biri kuraklık, diğeri de beklenmedik, aşırı yağışlar. Yani biz önümüzdeki dönemde İstanbul'da da dünyanın değişik yerlerinde de benzer bir şeyi göreceğiz. Dolayısıyla aslında bir şekilde bu yağmur sularının uzaklaştırılması ya da bunlarla ilgili önlemler alınmasının daha net bir şekilde ortaya konması lazım değil mi?

Kesinlikle. Bir kere İSKİ kanunu değişmeli. Netlik sağlamalı. Protokolle yürüyecek bir iş değil bu yağmur suyu işi. Yeni bir taşkınlık koruma yasası da var, bize gönderildi. DSİ o konuda asıl yetkili. Yağış ve dere deyince asıl sorumlu DSİ'dir. Bir taşkınla mücadele, taşkın kanunu tasarısı geldi bize. Orada netleştirmeye çalışıyorlar. Kentleşmiş alanlarda bunlara büyükşehir belediyeleri baksın, diğer gayrimeskun sahalarda, kırsalda DSİ baksın gibi şeyler var. Dolayısıyla bunun netleşmesi lazım. Türkiye'de şu anda en büyük sıkıntı, bu selle mücadele, taşkınla mücadele konusu dediğim gibi. Mevzuattan kaynaklanan belirsizlikler var. Bunun mutlaka ortaya çıkması lazım ki bu işin sahibi belli olsun.

Kimi belediyeler de bilmiyor. Bakıyorum yağmur suyu mazgalı tıkanmış, göl olmuş bazı ilçe belediyeleri bizi arıyor diyor ki "İSKİ yapmadı görevini" ya da sosyal medyada paylaşım yapanlar var. Baktırıyorum, ettiriyorum, gönderiyorum ekipleri mazgalın bizle alakası yok tamamen belediyenin sorumluluğunda bir şey. Şimdi bu konuyu biz almaya hazırız tamamen üzerimize. Yağmur suyu ve dere konusu, ki biz master planlarını da yapmışız bunun... İstanbul'un bütün derelerinin hepsi kayıtlı, debileri dahil. Bir çoğunun projesi var, birçoğunu yapıyoruz zaten. Tabii maliyet meselesi çok büyük. Bunları biz almaya hazırız. En azından İstanbul gibi tamamen şehirleşmiş yerlerde artık klasik manada dere de değil bunlar. Yani İstanbul'da aslında öyle bir ırmak yok, gürül gürül akan bir dere yok. Bunlar kent sellerini toplayan su alma yapıları. Dolayısıyla bunların bizim üzerimize bir yasayla verilmesi lazım, ama bunun maliyeti var. Biz İSKİ olarak atık su bedeli alıyoruz vatandaştan, fakat yağmur suyu uzaklaştırma bedeli gibi bir bedel almıyoruz. Yasa da diyor ki, ücreti alınmaz. Bunu değiştirmek lazım. Bunun çok büyük bir maliyeti var. Onun için zaten kimse üzerine almıyor. Bunlar çok büyük bütçeli işler. Sadece Haramidere milyarı geçmiştir şu anda. 1 milyardan bahsediyorum bir derenin ıslahı için. Çok büyük paralar. Biz Avrupa ülkelerini inceliyoruz. Mesela faturalara yağmur suyu uzaklaştırma ücreti adı altında ayrı bir ücret tahakkuk ettiriyor dünyanın birçok ülkesi. Oradan aldıkları parayı da yağmur suyu altyapılarının yapımı ve işletilmesinde kullanıyorlar. Şu anda ilave yapılan bir iş olduğu için kimse bunun üzerine gitmiyor. Durum bu. Yağış rejimi çok değişti. Kesitler falan yetersiz kalıyor.

"Şehrin altına metro istasyonları gibi yağmur suyu tünelleri açıyoruz"

- Yağmurun şehir içinde oluşturacağı risklere karşı ne yapılıyor şu anda? En önemli konulardan biri, tekrar sorayım.

Dört yılda 173 km yağmur suyu hattı şebeke toplayıcı sistem yaptık. Çok ciddi yağmur suyu tünelleri yapıyoruz. Ayvalıdere'yi bitirdik. Aksaray'da üç metrenin üzerinde büyük dev yağmur suyu tünelleri açıyoruz. Kanal da kurtarmıyor bazen, tünel açmak lazım. Şehrin altına metro istasyonları gibi yağmur suyu tünelleri açıyoruz. 2000 küsur metresini bitirdik. 91 derede ıslah çalışması yapmışız ama daha yapacak çok iş var.

"Bir taşkın yasası çıkması lazım"

Yağmur suyu ve dere meselesini açıkça adreslemek lazım. Bir taşkın yasası çıkması lazım. Buna göre de kime verilecekse bu mesuliyet böyle ortada gri alan olduğu zaman faili meçhul kalıyor. İstanbul'da 20 küsür bin km atık su hattı yapılırken, yağmur suyu hattı 4-5 bin km'de kalmış. Demek ki bizim daha yapacak çok yağmur suyu hattımız var.

- Toprağın altını da kapsayan geniş yağmur suyu tünellerini ancak mali ve teknik açıdan güçlü kurum yapabilir. İlçe belediyelerinden bu beklenebilir mi?

Realist olalım, bu İSKİ dışında yapılamaz. Yani ilçe belediyelerinin gücü yetmez. Dolayısıyla bunu ilçe belediyesi yapsın demek çok akıl kârı bir şey değil. İSKİ yapmalı ama işletmesini, temizliğini, bakımını ana arterlerde büyükşehir yol bakım -onların da var kombine araçlar- yapmalı. Binlerce, on binlerce sokak var. İSKİ'nin her bir sokağa girip mazgalı temizlemesi mümkün değil. Onların temizliğini de ilçe belediyeleri yapmalı. Dolayısıyla ağır işin altına biz girmeliyiz. Biz zaten kolektörü yapıyoruz. Kolektör yapılırken dereyi ıslah ederiz, dereyi ıslah ederken yanına kolektörünü de yaparız, yanına yağmur suyu toplama sistemini de yaparız. Bunu bir bütün olarak düşünmeliyiz. Dolayısıyla bunu yapımı İSKİ'de olmalı ama işletmesi yolun durumuna göre sonrasında belediye sorumluluğu almalı. Çünkü şöyle bir şey var: Yağmur suyu dediğimiz hadisede yola koyacağınız mazgal bile bir mühendislik işi. Siz asfaltlarken mesela ilçe belediyesi geliyor mazgalın üzerini kapatıyor. Kendi görevi aslında veya onun eğimini tamamen yolla ilgili bir şey. Dolayısıyla bunu biz yapmalıyız. İlçe belediyeleriyle ortaklaşa tabii. Bunlar iş birliği içerisinde olmalı. Ama işletme noktasında, asfaltı atarken mazgal yanda mı olacak, yan kesit mi olacak, boy kesit mi olacak bütün bunlar tamamen yol mühendisliği gerektiren şeyler. Bu konuda da ilçe belediyelerine işletme ve büyükşehire sorumluluk verilmeli. Bu işi ancak böyle çözeriz.

"Derelerin pek çoğunun imar düzenlemeleriyle veya işgallerle yatakları değiştirilmiş, daraltılmış"

- Kaç dere var İstanbul'da ve kaçı risk yaratıyor?

İstanbul'da 5500 kilometrelik hizmet verdiğimiz bir alan var. Mevcut 2772 tane derenin tümünü inceledik. Bu derelerin debileri, akış hızları, bulundukları konumlar, yağmurun oraya ne kadar geleceği, hız katsayıları bunların hepsine bakıldı Buraya baktığımızda da 18 ana havzamız 102 tane de alt havzamız var bu derelerde. 1822 km derede uygulama yapılması master plan çerçevesinde 2053 yılına kadar öngörüldü. Bunların önceliklendirilmesi yapılıp kısa, orta ve uzun vade için yatırım programlarımızda nasıl yer alması gerektiğini de çıkartmış bulunuyoruz şu anda.

Derelerle ilgili sorun şu Murat Bey, derelerin pek çoğunun imar düzenlemeleriyle veya işgallerle yatakları değiştirilmiş daraltılmış. Koruma alanları, bantları olması lazım.O dere koruma bantları bile yapılaşmaya açılmış ve dolayısıyla bunlar taşıyorlar. Haramidere mesela; projelendirdik yapıyoruz, bayağı da mesafe aldık.Çok zor işler bunlar.

Dere ıslah ederken biz de tekrar yatağı normal mecrasına aldık. Kesiti 72 metreye çıkardık. Yani 18-20 metrelerden 72 metreye. Dere yatağının geniş olması lazım. Çok su alabilmesi lazım ama bunu yaparken çok ciddi altyapı zorluğuyla karşılaşıyorsunuz. Yine çok büyük mesafe aldık Haramidere'de ve birinci etabını yıl sonu itibariyle bitirmiş olacağız. Sorunlu yeri çözmüş olacağız ama yan kolları var. Yine akşam mesela yaşadığımız sıkıntılı yerlerden bir tanesi hep yansıdı televizyonlara ama asıl mesele altyapı noktasında sıkıntı. Bir sorumluluk olacaksa Atatürk mahallesi mesela Küçükçekmece'de. Ayamama'da çok mesafe aldık. Yoğun yağışın olduğu akşam, eğer biz ıslah etmeseydik Ayamama'yı ciddi sorun yaşardık. Arkadaşlar hesaplamalarına göre, 500 yıllık debi kadar bir debi geldi, dediler Ayamama'da. Ben videosunu izledim suyun gelişini, inanılmaz debi gelmiş. Sadece bir noktada bir şirketin otoparkına su girmiş.

Nereye dokunursanız esasen bunun karşılığını alıyorsunuz ve şimdi biz Ayamama'nın birinci etabını mesela bitiriyoruz. Bizden öncekiler bir kısmını yapmış. Biz çok ciddi manada ilerlettik ama dediğim gibi kamulaştırma meseleleri bir zorluk. Haramidere'de de aynı şey, yıkarak gidiyoruz binaları. Her bir binanın kamulaştırma maliyetleri inanılmaz boyutlarda. Bu ana problemleri çözüyoruz. Onun haricinde karşı tarafta Tuzla var, oralar çözüldü. Şu anda Sultanbeyli'nde bir dere var. Orada da imar problemleri var.

Bir de derelere sürekli çöpler geliyor. Bakın kent çöpleri dediğimiz bir olgu var. Şimdi o derelerde amacımız şu: Yağmur suyu dediğimiz suyun denize gitmesi veya göle, dereye gitmesi lazım. Bizde birçok yerde birleşik sistem çalıştığı için İstanbul'da sıkıntı. Yağmur suyu ve kanal altları ayrılmamış. Bizim yağmur suları da arıtmalara gidiyor. Ben yağmur suyunu niye arıtayım? Atık su arıtılır. İstanbul'da 3 küsür milyon metre küp normalde günlük su veriyorum, 4.1 milyon su arıtıyorum. Bu arada kent çöplerini de önlemek için mesela file sistemine geçtik. Şimdi derelerin önüne çöp fileleri koyuyoruz. Kanalizasyon sistemleri kötü kullanılıyor, içinden çıkanları görseniz hakikaten çok üzülürsünüz. Dereler çok kötü kullanılıyor. Ciddi manada bir çöp var. Bunlar da denize ulaşmasın diye bu tedbirleri almaya çalışıyoruz. Dediğim gibi, ayrıştırırsak da bunları bazı yerlerde de kolay değil. Özellikle kadim merkezde. Fatih gibi, Beyoğlu gibi, Şişli gibi... Buralarda altyapı yapmak çok zor, kazmak çok zor. Buralarda kazısız teknoloji yaparak mümkün mertebe yer altından tünellerle veya eski hatları kaplama sistemiyle modern teknolojiyi kullanarak yapmaya çalışıyoruz.

"İstanbul'un suyu toplama su, yani yağmura dayanıyor"

- Her gün düzenli olarak girdiğim internet siteleri var bir tanesi de İSKİ'nin sitesi. İstanbul'da 90'larda çok ağır bir susuzluk yaşadığımız için öyle bir travma var ve iklim krizini de takip etmeye çalıştığım için gelecekle ilgili endişelerim var. Son baktığımda İstanbul'a 3.3 milyon metreküp su veriliyordu. Regülatörden 1.7 milyon metreküp barajlardan 1.6 milyon metreküp. Basitçe anlatır mısınız regülatör nedir baraj nedir?

İstanbul'un en önemli su kaynağı yer üstü barajlarıdır. İstanbul'un suyu toplama su, yani yağmura dayanıyor. Kuyu da var çok az. Kuyulardan 63 bin 764 metreküp çekmişiz. Yani 3 milyon 200 binin içerisinde hiçbir şey. Kuyularla İstanbul'u idare etmek mümkün değil. Zaten kuyu açmıyoruz, yazıktır günahtır. Kuyular da daha çok köylerde. İstanbul suyunu toplama, yüzeysel su kaynaklarından alıyor. Yüzeysel su kaynaklarının da baraj depolama hacmi 868 milyon metreküp toplam. Bütün barajlarda full su olsa 868 milyon metreküp.

Soldan sağa: İsmail Aydın (Su ve Atık Su Teknolojileri Dairesi Başkanı), Prof. Dr. Tugba Ölmez Hancı (Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı), Murat Sabuncu, Samet Kıran ( Asya Su Kayıpları ve Basınç Yönetimi Şube Müdürü)

"İstanbul'da vatandaşı susuz bırakmamak için yıllık 1 milyar 150 milyon metreküp su vermemiz lazım"

- 10 baraj değil mi bu?

Dokuz tane baraj var. Bir de küçük barajlar. Istrancalar sistemini bir bütün yapalım, 10 diyelim. Ama Istrancalar'ın içerisinde 4-5 küçük baraj da var. Onları biz Istrancalar sisteminde kabul ediyoruz. Pabuçdere, Kazandere, Sultan, Bahçeli, Kuzulu bir çok yer var. Ama biz onu Istrancalar diye tek bir yerde gösteriyoruz. Şimdi bunların yıllık toplam su kapasitesi 868 milyon metreküp. İstanbul'un 1 yılda tükettiği su maalesef 1 milyar 150 milyon metreküp. İstanbul'da vatandaşı susuz bırakmamak için yıllık 1 milyar 150 milyon metreküp su vermemiz lazım. Şimdi baraj kapasitemi söyledim; 868 milyon. İstanbul'da bir su biriktirme sorunu var. İstanbul'un içerisinden geçen dereleri konuştuk ama nehir yok.

İstanbul'un tarih boyu su sorunu olmuş. Bizans'ta da sorun yaşamış İstanbul ta Kırklareli'nden sular getirmiş kemerleri biliyorsunuz. Şimdi biz onları restore ediyoruz. İstanbul'un suyu hep dışarıdan gelmiş. Bir kısmı Istrancalardan, bir kısmı şu anda Melen'den. Şimdi dolayısıyla 200 km uzaktan, Melen havzasından İstanbul'a her gün su alıyoruz. Orada üç tane önemli isale hattımız var. Burada üç tane terfi merkezimiz var.

"İstanbul'da şu anda sıkıntı Melen barajının bitmemesi"

Regülatör dediğimiz konu şu: Regülatör baraj değil, keşke baraj olsa. Sıkıntımız o zaten. İstanbul'da şu anda sıkıntı Melen barajının bitmemesi. Melen barajı DSİ tarafından ihalesi yapılmış bitirme noktasına gelmiş ama bitirme noktasına geldiğinde de maalesef gövdesinde çatlaklar olduğu anlaşılmış ve daha sonra tekrar bir onarım ihalesi yapılmış. Fakat bu da yürümemiş, müteahhit bırakmış. Şimdi tekrar bunu nasıl yapılacağı konusunda proje çalışmaları devam ediyor. Onların ihaleleri yapıldı. Bir kısmı iptal oldu. Yani şu anda muamma var. Melen barajı şunun için önemli: Ben ne diyorum bakın, 868 milyon yıllık baraj kapasitem var. Tüm barajların toplama kapasitesi suyu. Melen tek başına 1 milyar 100 milyon metreküp. Yani İstanbul'a bir yılda verebileceğim suyun tamamının depolama kapasitesine sahip bir barajdan bahsediyorum. Bu baraj bitmediği için ben ona su depolayamıyorum. Baraj bitmiş olsa bunu da koyduğunuz zaman zaten İstanbul'da hiçbir şekilde, bir yıl yağmur yağmasa bile ki böyle bir şey olmaz ve iki dönem üst üste yağmur, kuraklık yaşasak bile İstanbul'da su sorunu kalmaz.

Bizim master planımızda da Melen çok önemli. 2053'te bile İstanbul'un suyun yarısını, yüzde 50'sini Melen karışlayacak. Melen barajının bitmemesinin yaşadığı stresi yaşıyoruz. Melen barajı bitmediği için orada suyu biriktiremiyorum. Biriktiremediğim için oradan regülatör dediğimiz su alma yapıları var. Oradan suyu çeviriyorum. Orada pompalarımı alıyorum. Bir yere basıyorum. Oradan da İstanbul'a getiriyorum. Bir de orada Yeşil Çay'ımız var, ikinci regülatörümüz. Yeşil Çay regülatörünün orada da Sungurlu Barajı yapılması lazım. Şu ana kadar yapılmamış. Şu anda biz DSİ ile tekrar protokol aşamasındayız. O da inşallah yapılacak. O daha hiç başlanmadı. Dolayısıyla bizim Asya tarafında Melen ve Yeşil Çay'da suyu alıp depolamamız ve ihtiyacı kadar İstanbul'a vermemiz lazım. Şu anda ben ihtiyacım olmadan da suyu almak zorunda kalıyorum ve inanılmaz bir enerji, onu pompalama maliyetim var. Melen yapıldı deniyor ama yapılan Melen barajı değil yapılan ishale hatları ve bizim orada regülatörler.

"Bir şehir efsanesi var: İstanbul'un barajlarında şu kadar su kaldı"

- İstanbul'un sadece barajlarına bakılarak ne kadar su kaldığı hesabı doğru mu ya da eksik mi?

Bir şehir efsanesi var: İstanbul'un barajlarında şu kadar su kaldı. Benim mesela şu anda 242 milyon 169 bin metreküp suyum var. Bunu bölüyorlar günlük 3 milyon nüfusa, diyor ki İstanbul'un 60 günlük suyu kaldı. Böyle bir hesap olmaz. Neden olmaz? Çünkü dün 3 milyon 203 bin su geçirmişim 1.8 milyonu yani yüzde 60'ını zaten baraj dışı geçirmişim. Yani Melen 1 ve Melen 2 ve Yeşil Çay'dan ve kuyulardan 1 milyon 949 milyon su almışım. Yani 3 milyon metreküp suyun neredeyse 2 milyonunu zaten buradan almışım. Barajı kullanmamışım. Zaten böyle yapıyoruz. Yani böyle kurak dönemlerde biz barajlarımızı bir rezerv olarak tutuyoruz. Regülatörden alıyoruz oradan getirdiğim suyu çok önemli 2 tane alan var. Orada. Ömerli Barajı'mız var önemli bir baraj. Cumhuriyet arıtma tesisimiz var. Orada arıtıyorum ve bu suyu Anadolu yakasına ve Avrupa tarafına transfer ediyorum. Dolayısıyla önce şunu söyleyeyim: Biz şu ana kadar toplamda 755 milyon metreküp -1 Ocak'tan itibaren- su vermişiz İstanbul'a. Bunun yüzde 80'i baraj dışı kaynak dediğimiz Melen, Yeşil Çay regülatörü. Istrancalardaki su alma yapılarından bunu sağlamışım. Yani İstanbul'un su ihtiyacının yüzde 80'ini zaten baraj dışından getiriyoruz. Dolayısıyla barajlardaki doluluk oranlarına tek başına bakarak "İstanbul'un şu kadar suyu kaldı" demek yanlış. Onu baraj baraj ve bölge bölge tahlil etmek lazım.

Ana sıkıntımız şu: İstanbul'un su kaynakları daha çok Anadolu yakasında, en büyük baraj Ömerli'nin doluluk oranı yüksek. Anadolu Yakası'nda en büyük su kaynağı olan Yeşil çay ve Melen'den gelen su var. Ama suyun tüketimi Avrupa Yakası'nda çoğunlukla. Şöyle çok basit bir hesap yapayım size: Dün 3 milyon 203 bin metreküp su tüketilmiş. Bu yaz maalesef 3,5 milyonlara çıktı. Zaten yaşadığımız stres bu. 3,5 milyon metreküp rekor kırdık. Normalde ortalama, İstanbul'da 3 milyon metreküp su tüketiliyor. Fakat bu dönem kuraklıklar, sıcaklarla beraber 3,5'a çıktık. Biraz hava kapandığı evvelsi gün 3.2 milyona düşmüş. Mesela bir yağmur yağdığında 150 bin metreküp düşüyor. Neden? Vatandaş çim sulamıyor mesela. Asya tarafında ben 1 milyon 110 bin metreküp su tüketmişim dün. Avrupa tarafındaki su tüketiminin 2 milyon 93 bin metreküp, topladığımda 3300 yapıyor. Dolayısıyla suyun yüzde 35'ini Asya'da tüketiyorum, yüzde 65'ini Avrupa'da tüketiyorum.

Şimdi sıkıntı şu: İstanbul'un ortasından Boğaz geçiyor. Dolayısıyla oradan suyun bu tarafa transferi gerekiyor. Bu o kadar kolay bir şey değil. Biz ne yapıyoruz bu sefer? 2 milyon 93 milyon metreküp suyu Avrupa'daki barajlardan kullanırsam benim baraj seviyelerim şu anda dibe vururdu, sıfırlanırdı. 2-3 ay önce biterdi. İstanbul'a, Avrupa yakasına su veremezdim. Ne yapıyorum ben? O Asya'dan getirdiğim suyun yaklaşık 1 milyon metreküpünü Cumhuriyet Arıtma Tesisi'nde arıtıyorum. Ama 1 milyonun üzerinde yazmışım, 2 milyona yakın almışım. Onun bir kısmını Ömerli Barajı'na aktarıyorum. Orada tutuyorum. Ömerli Barajı düşmüyor. Yağmur yağmasa da olur rezerv alanı olarak tutuyorum. İhtiyaç olduğunda Ömerli Barajı'ndan Cumhuriyet'e su aktarıyorum. Bizde birbirine bağlantılı sistemler var. Onların tedbirlerini hep aldık.

"Yaklaşık 1.3 milyon metreküp suyu Boğaz hatlarından Avrupa yakasına transfer ediyoruz her gün"

- Asya'dan Avrupa'ya su Boğaz altından borularla geçiyor tabii. Kaç hat var böyle?

Yaklaşık 1.3 milyon metreküp suyu Boğaz hatlarından Avrupa yakasına transfer ediyoruz her gün. İki önemli hattımız var. Kuzey hattı Güney hattı. Kuzey hattından dün 1 milyon 16 milyon geçirmişiz. Güney hattından da 350 bin metreküp geçirmişiz. Zaman zaman bu hatlarda arıza oluyor. Bir de yedek hattımız var. 1.3 milyon metreküp hatlardan geçmiş. Kalmış Avrupa yakasında benim ihtiyacım olan 723 milyon metreküp suya ihtiyacım. Sonra arkadaşlar bakıyorlar, her gün suyu planlıyoruz, yapay zeka teknolojisi de kullanarak. Nereden ne kadar su alacağız? Bu su nereden kullanılacak? Hangi arıtmaya nereden gidecek? Hangi isaleden gidecek? Bunların hepsi günü gününe bir mühendislik çalışması olarak özel birimlerimizde planlanıyor. Kısa dönemli değil ama sıkıntı şu: Melen dere olduğu için ve baraj olmadığı için Melen'de de su seviyesi düşüyor. Melen'de Yağış oluyor daha fazla alıyorum ama planlamamızı yapamıyoruz. Baraj olmuş olsa orada baraj olacak ben istediğim zaman. Biz barajlarımızı rezerv olarak kullanıyoruz.

"Avrupa yakası tarihin en büyük kuraklıklarından birini yaşıyor"

- Anladığım suya ulaşmada Avrupa yakası daha riskli?

İstanbul'da, Avrupa yakası tarihin en büyük kuraklıklarından birini yaşıyor. Trakya bütün Avrupa çok ciddi manada kuraklık yaşıyor. Meteoroloji haritalarında İstanbul ve Marmara bölgesi olağanüstü kurak. Dolayısıyla bunun yarattığı bir stres var. Diğer barajlarımız Asya'daki hiçbir sıkıntı yok. Hiçbir şekilde kışa kadar, bahara kadar sıkıntı yok Asya'da. Avrupa yakasında su geçirme kapasitem belli oranda olduğu için burada barajların seviyesi azalınca dolayısıyla ben maksimum suyu geçiriyorum. Ama baraj seviyeleri düşünce biz özellikle Avrupa yakasında vatandaşlara daha tasarruflu su kullansınlar diyoruz. Avrupa yakasındaki barajlarımıza bu sene su gelmedi. Çünkü yağış yok. İlk defa yağış yok. Bakın biz geçen seneden beri kriz yönetiyoruz burada. Yani geçen yıl neredeyse bu aylardan başlayarak kışın da çok büyük stres yaşadık. Kışın ocak ayında yüzde 28'lere düştü.

"Bu sene yaşadığımız sıkıntı Avrupa tarafında yeterli su alamamamız"

- Gelirken ay ay not almıştım, 30 Ocak'ta 28.92 olmuş.

Evet doğru. Aslında çok basit olarak dediğim gibi; biz suyun yüzde 80'ini baraj dışı dediğimiz regülatörden alıyoruz. Melen barajı bittiğinde tabii o da baraj olacak ve dolayısıyla maksimum suyu, suyun tüketiminin olduğu Avrupa'ya geçirip ve buradaki barajlarımızın seviyesini de yüksek tutacağız. Bu sene yaşadığımız sıkıntı Avrupa tarafında yeterli su alamamamız. İstanbul'da baraj kadar havzaların korunması da çok önemli.

"Ömerli havzası tehlike altında, risk yaklaşıyor"

Ömerli, Büyükçekmece, Sazlıdere, bir de buradan Kanal İstanbul'u geçirip boğazı tamamıyla yok etmeye çalışıyoruz. Burada bir su kaynağımız var; Küçükçekmece gölü. Eski raporlarımızda orası bir tatlı su kaynağıyken biz yok etmişiz onu, kirletmişiz, yazık olmuş. Onun önüne şimdi Sazlıdere gelmiş. Büyükçekmece'ye bakın, şu yeni havalimanı bile iki havzamızın arasını böldü. Bu sene Terkos'tan su alamamamızın bir sebebi alanda çok büyük yapılaşma olması. Biz bu havzaları korumaya çalışıyoruz. Her gün kaçak yapılarla mücadele ediyoruz. Ben onlarca yapı yıkıyorum. İstanbul'da zaten havzaları korumasak biz şuralar falan da çoktan yapılanmıştı. Ömerli havzası tehlike altında, risk yaklaşıyor. Büyükçekmece'de ciddi sıkıntı var, buraya su akması lazım. Derelerin önü kesiliyor, kapatılıyor bir sürü şey oluyor o zaman beslemiyor.

- Anladığım; sadece İstanbul'a yağan yağmura bakarak da bir projeksiyon yapmamak gerekiyor aslında.

Melen havzasındaki yağış, ki Türkiye'nin en önemli yağış alan havzalarından bir tanesi, dolayısıyla ben Melen'i de takip ediyorum. Şimdi vatandaş burada bakıyor İstanbul'da yağış yok su gelmiyor. Zaten su Melen'e yağınca alıyorum o suyu ben. Kırklareli yine... Şimdi burada ta Istranca kilometrelerce uzaktan su getiriyorum. Bakın küçük küçük, toplaya toplaya getiriyorum. Buralara yağış olduğu zaman da ben seviniyorum. Vatandaş bunu İstanbul'da görmüyor. Dolayısıyla bütün mesele havzalarımızı korumak, bu havzalara bu suyu toplamak ve bunu biriktirmek ve daha yapacak çok iş var.

"Melen barajı bitmeli, İstanbul'da su sorunu çözdük diyebilmek için"

Bir, Melen barajı bitmeli, İstanbul'da su sorunu çözdük diyebilmek için. İki, Yeşil Çay'a Sungurlu barajı ki şu an protokol aşamasındayız DSİ ile. Bir de şunu söyleyeyim: Şehirlere su getirmek yasa gereği İSKİ'nin görevi değil. Biz dağıtıcı bir kurumuz. Biz işletmeciyiz. Yasa öyle planlanmış. Yasa gereği Devlet Su İşleri var, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü var, havza planları var. Esasen yasa gereği şehirlere su temin etmek devletin görevi. Bunu birçok yerde Devlet Su İşleri yapıyor. Mesela Melen barajını yapınca DSİ bize devredecek, biz işleteceğiz. Melen barajını 2026'nın sonunda bitireceğiz dediler ama şu anda böyle bir şey gözükmüyor. Daha çalışma yok. Biz daha geçen hafta Melen'deydik. Melen barajı mutlaka bitmeli. Şimdi diyorlar ki ya bunu gündeme getirince de nankörlük etmeyin Melen'den su alıyorsunuz. Barajdan almıyorum regülatörden alıyorum. Bu sene ne yaptım ben? Bu kuraklığı öngördüğümüz için iki tane orada pompa istasyonumuz vardı. Biz İSKİ olarak 200 milyon civarında yatırım yaptık oraya yeni bir pompa istasyonu yaptık baraj bitmediği için. Ne yaptım ben bu sene? 25-30 milyon metreküp suyu yağışlı sezonda çektim barajıma depoladım ve Melen'den daha fazla su almış oldum. Dolayısıyla üçüncü terfi istasyonunu da devreye soktum. Evet biz Melen'den su alıyoruz yapanlardan isale hatlarından onun birini DSİ yapmış ikisini İSKİ yapmış. Dolayısıyla bir Melen bitmeli. Anadolu yakasına Sungurlu barajı yapılmalı. Böylece Melen ve Yeşilçay regülatörlerinin de çalışmasıyla gelecek suyu benim depolama hacmim olabilmeli. Fakat İstanbul'da bu sene yaşadığımız ders bize şunu söylüyor, sen ne kadar Asya yakasına suyu garanti altına alırsan al İstanbul'da böyle bir olağanüstü kurak dönemde ve boğaz olduğunu düşünerek burada bir sıkıntı olabilir.

"Avrupa tarafına, bu yapılaşma ve nüfusun arttığını düşünerek ilave bir su kaynağına ihtiyacımız var"

- Avrupa yakası için alternatif su sağlama projeleri var mı?

İstanbul'da Avrupa tarafına, bu yapılaşma ve nüfusun arttığını düşünerek ilave bir su kaynağına ihtiyacımız var. Bizim master planımız da yeni bitti. Yani 2053 yılına kadar İstanbul'un su, atık su, yağmur suyu, dere bu master planları yapılmış vaziyette. Burada Avrupa yakası için istikrarlı su kaynağı öneriliyor. Buradaki en önemli yeni su kaynağı da Rezve Deresi. Bulgaristan sınırında boşa akan bir dere. Yüzde 80'i de bizden doğuyor. Rezve dereleri, Karacaköy denen bir bölge var Çatalca'nın Karadeniz kıyısında ormanlık bir bölge kamulaştırma vatandaşı rahatsız eden bir durum değil. Terkos önüne bir Karacaköy barajı projemiz var. Rezve'den de 100 milyon metreküpün üzerinde su var ve tertemiz bir su. Rezve'nin suyu pırıl pırıl yani kalitesi çok güzel. 30 kilometrelik bir tünelle çok rahat bir şekilde getirilebilir. Bunu burada yapacağımız Karacaköyü barajına akıtıp burada Terkos'un önünde istikrarlı bir su kaynağı yapmamız lazım. Bu seneki ders bize bunu söylüyor. Her ne kadar suyun varsa bile, Melen'i yapsan bile Avrupa tarafında da mutlaka bir alternatif su kaynağın olmalı. Depolamalı hacim yaratmamız gerekiyor. 21 tane potansiyel su kaynağı incelendi İstanbul için 2053 yılına ve bunların bütün bu kapasiteleri, verimliliği, meteorolojik akışları dikkate alınarak 7 tanesi için de ön fizibilite raporları yapıldı. Alternatifleri ortada.

Bir de su havzaları tehlike altında, su havzalarına baskı had safhada. Deprem sonra herkes kırsala kaçıyor hep su havzalarımda. Önce İstanbul'un mevcut su havzalarını korumamız lazım, barajlarımızı korumamız lazım, dereleri mutlaka ki derelere müdahale etmemiz lazım.

- Şafak Bey, İstanbul depremi bekliyor. Barajların depreme dayanıklılığı nasıl? Son depremde bölgede çalışan bir gazeteci olarak suya ulaşımın ne denli zor olduğunu biliyorum. Deprem ve deprem sonrasına dair çalışmalar ne durumda?

Bizim deprem master planımız da var. Dolayısıyla master planı içerisinde depreme hazırlık da var. Biz Naci Görür Hoca'yla çalışıyoruz, odası burada hemen. Her ay mutlaka deprem koordinasyon toplantımız var. Hatay depremi olmadan bir hafta önce DSİ ile baraj güçlendirme protokolü imzaladık. Bunlar hep deprem öncesi yaptığımız çalışmalar. İSKİ barajlarının bir kısmının mülkiyeti DSİ'nin. Büyükçekmece en problemli, deprem açısından en riskli yer DSİ, Alibey DSİ, Sazlıdere DSİ. Dolayısıyla barajların işletmesini biz yapıyoruz. Bize ait, kendi yaptığımız barajlar da var. Mesela şu Istranca barajları bize ait. Şimdi biz ne yapmışız? Proje kapsamında bütün barajların analizini yapmışız ve her bir barajımızda ne yapılması gerektiği üç aşağı beş yukarı belli olmuş. DSİ şu anda bu barajlarla ilgili olarak güçlendirme proje işlerine başladı.

- Riskli gözükenler hangileri?

Özellikle Büyükçekmece'deki tabii... Bakılacak, DSİ bunları güçlendirecek.

- Büyükçekmece'yi, Ömerli'yi, bir de Alibey'i mi güçlendirecek?

Burayla ilgili protokoller imzaladık. Proje ihalelerine çıktı DSİ bunları güçlendirecek. Dolayısıyla barajlarla ilgili süreç yürüyor. Biz de çalışıyoruz Pabuçdere'de su kaçakları var biz de bu analizleri yaptık. Enjeksiyonlar yaptık. Hem su kaçağını önledik hem barajlarımızı güçlendirdik. Barajlar tek başına yetmiyor. Bir de tesislerimiz var. Hadi barajı yaptık. Pompa istasyonları, arıtma tesisleri, hizmet binaları şimdi buralarla ilgili de projelerimiz, bütün tespitlerimiz yapılmış vaziyette. Bütün pompa istasyonlarımız, terfi merkezlerimiz hangisinde problem olabilir, bunlarla ilgili de süreçler devam ediyor güçlendirme işlerimiz. Tabii bir de hizmet binalarımız... Bizim 500 civarında lojmanımız var. Bunların da depremlerle ilgili analizleri hepsi yapıldı.

"Depremde İstanbul'da su altyapımızda mutlaka sıkıntı olur, ama tamamen pert olacak bir durumda değiliz"

Gelelim altyapıya... Bu isale hatlarımız ve atık su hatlarımızda, bir deprem anında nerelerde sorun yaşayacağım, nerelerde kırılma olabilir, nerelerde patlak olabilir, nerelerde sıkıntı yaşarım bu da bölge bölge hepsi çalışıldı. Hem içme suyu, hem atık su noktasında. Buralarda nerede sorun olacağını az çok tahmin ediyoruz. Flexible boru, deprem anında esnek ve boruların kırılmasını önleyici bazı flexible malzemeler var. Onlarla ilgili alım ve proje süreçlerimiz devam ediyor. Ama şunu söyleyeyim bizim borularımızın çok önemli bir kısmı duktil font. Duktil font boru depreme en dayanıklı en esnek boru. Dolayısıyla İstanbul'da su altyapımızda mutlaka sıkıntı olur, ama tamamen pert olacak bir durumda değiliz. Kanal altları var, beton altları... Onlarla çalışıldı. Piyasadan hiçbir malzeme kullanmıyoruz. Laboratuvarlarda test edilmiş, üretilmiş büyükşehir belediyemizin İSTON denen şirketi var. Bütün malzemeyi oradan alıyoruz. Müteahhitler asla İstanbul'da sıradan malzeme kullanmıyorlar, kullandırmıyoruz. Dolayısıyla yerin altına döşediğimiz boru ve betondan eminiz. Onda bir sıkıntı yok ama kırılabilir mi kırılabilir.

İlk günden itibaren gittiğimiz Hatay'da yaşanan bütün problemleri analiz ettik. Hem tamir ettik hem fotoğrafladık, hem röntgenini çektik. Hatay depreminden dersler çıkarıyoruz. Oradaki çok şiddetli bir deprem ama yine de altyapı bize göre çok kaliteli değil. Yani sıkıntının çok önemli bir kısmı malzeme kalitesizliğinden kaynaklanıyor. Bizim arkadaşlarımızın tespiti bu yönde. Biz o derslerimizi çıkararak bu planlamamızı yapıyoruz. Biz sıkıntılı noktalarımızı biliyoruz. Aynı zamanda tabii bir arama kurtarma birliğimiz var. Onu şimdi biz kurduk. 35'ti sayı, 100'e çıkarıyoruz. Arama kurtarma aracımız bir taneydi. Şimdi onların sayısını çoğaltıyoruz. Bir afet vukuunda İSKİ olarak yönetim olarak sahili dahi kontrol edebilmek için araç gereçler alıyoruz. Bir de Hatay depreminden ders çıkardık. Toplanma alanları ve mesela arkadaşlar gittiğinde lojistik sıkıntısı yaşadılar.

"Deprem sonrası su verebilmem için elektriğimin olması lazım; elektriği alamazsam su veremem"

Şimdi Bağcılar'a, Kağıthane'ye ve Silivri'ye, Avrupa yakasına 3 tane lojistik merkezi kuruyoruz depreme dayanıklı. Orada malzemeler olacak orada müdahale olanaklarımız olacak. Dolayısıyla burada aynı zamanda personelimiz kalabilecek. Yeni afet ve acil durum ve risk yönetimi birimimiz kuruldu. Tabii biz bir bütünün parçasıyız. Dolayısıyla burada asıl sorumlu valilik, mülk idare, bakanlık, AFAD. Dolayısıyla biz onların planlarının içerisinde bir altyapı grubuyuz. Bu altyapı grubu içerisinde de biz rolümüzü en iyi şekilde oynayacağız. Tabii ki benim deprem sonrası su verebilmem için elektriğimin olması lazım. Elektriği ben alamazsam su veremem. Diyeceksiniz jeneratör var. Dev jeneratörlerim var ama bütün İstanbul'a sürekli olarak kesintisiz su verebilecek bir jeneratör yapısı kurmak mümkün değil. Bir kere elektrik altyapısının çalışıyor olması lazım. Kendi elektrik tesislerimin ayakta olması lazım. Her riski düşünerek öngörerek çalışıyoruz.

"Kanalın yapılması demek, buradan İstanbul'a su taşıyan isale hatlarının da kesintiye uğraması demek"

- Son sorum şu: Her hâlükârda, normal zamanda bile Avrupa yakasına su temini zor. Kanal İstanbul yapılırsa durum ne olur?

Kanal İstanbul ile mahkemeliğiz. Şu anda imar planlarına dava açtık. Kanal İstanbul'la ilgili görüşlerimiz olumsuz. Avrupa yakasında bu kadar su sıkıntısı ve stresi varken tutup da buraya bir kanal açıp havzayı tamamen bölmek... Biliyorsunuz Sazlıdere'nin içinden geçiyor. Sazlıdere benim 180-190 milyon metreküp su kapasitesi olan bir barajım. Yok olacak. Şimdi diyorlar ki bu yok olacak ama Istrancalar'da Demirköy'e baraj yapacağız. Böyle bir çağda bu kadar nüfusun arttığı bir ortamda bir barajı yok etmeye kalkmak çok büyük risk. Ayrıca kanalın yapılması demek, buradan İstanbul'a su taşıyan isale hatlarının da kesintiye uğraması demek.

"Şu anda bile sorun yaşıyorken Kanal İstanbul'da bu sorun katmerlenir"

Sazlıdere'nin oraya bir köprü geçişi yapımı, barajın oraya etrafında konut alanları yapılması durumu, imarla ilgili konular var dava açtık. Şu anda bilirkişi raporları lehimize. Baraj havzasının bu kadar daraltılması kabul edilemez. Zaten daralmış vaziyette. Dolayısıyla biz sonuna kadar o iki mücadeleyi yapıyoruz. Kanal İstanbul kesinlikle ve kesinlikle su kaynağını böler ve Avrupa yakasının su sorununu daha çok büyütür. Şu anda bile sorun yaşıyorken Kanal İstanbul'da bu sorun katmerlenir. Dolayısıyla yazık olur. Bakın bir örnek vereyim, yeni İstanbul havalimanı bile iki havzayı böldüğü için oraya yaptığınız her müdahale İstanbul'un kuzeyine su havzalarına müdahale anlamına geliyor.

Çizgi: Tan oral

- Neyi böldü havaalanı?

Bizim Alibey havzasının tam ucuna geldi. Yanında da Terkos havzası var. Dolayısıyla buralara daha az su geliyor. Alibey havzasının ucunun bir kısmı İstanbul havalimanına gitmiş.

"İklim krizine hazırlanabilmemiz için İSKİ'nin sağlıklı bir bütçe ve gelire kavuşması lazım"

- BM'nin raporuna göre 2030'da İstanbul'da su krizi riski var. Bu giderildi mi?

Sürekli yeni yatırım yapmamız lazım. 26.5 milyar dolar civarı para gerekiyor. 2053 yılına kadar yapacağımız yatırımların tutarı bu. Biz bunu kısa, orta, uzun vadede hep planladık ama çok ciddi yatırıma ihtiyaç var. Biz öz kaynakla ayakta duran bir teşkilatız. Biz kamu kuruluşuyuz bir kere, onu söyleyeyim. İSKİ bir şirket değil. İSKİ'nin gelirinin yüzde 80'i üzeri su ve atık su parasından oluşuyor. Bizim merkezi idareden aldığımız para bizim personel giderlerimizi bile karşılamıyor. Dolayısıyla bu yatırımları yapabilmemiz, o iklim krizine hazırlanabilmemiz için İSKİ'nin sağlıklı bir bütçe ve gelire kavuşması lazım.

"İSKİ 4 yıldan beri merkezi idareden 1 lira destek almadı"

Sıkıntımız şu: Tarife yapıyoruz, tarifelerimiz Meclis'ten geçmiyor. Şimdi yine bir olağanüstü genel kurula gidiyoruz. Bakın önümüzdeki hafta tekrar bir tarife teklifimiz olacak. Meclis'te çoğunluk olmadığı için İSKİ su tarifesini çıkaramıyor. Bütçe yapıyoruz, gelirimiz az. Dolayısıyla gerçekten çok zor dönüyoruz. İSKİ'nin yatırım yapıp master planda öngördüğü bu işleri yapabilmesi için çok ciddi bir gelir kaynağına ihtiyaç var ya da merkezi idarenin desteğine ihtiyaç var. İSKİ şu ana kadar, 4 yıldan beri merkezi idareden 1 lira destek almadı. İller Bankası'na kaç tane proje önerdik, alamadık. Dolayısıyla destek alamıyoruz. Kendi yağımızla kavruluyoruz. Ona rağmen yine de gururla söyleyeyim; bütçemizin yüzde 40'ını yatırıma ayırmışız. 30 milyarın üzerinde yatırım yapmışız İstanbul genelinde. Bunlar az buz rakamlar değil.

Gerçekten bu Ekrem Bey diyor ya bereketli bütçe, hakikaten bunu burada yapmaya çalışıyoruz. Arkadaşlar daha yeni çıkarmışlar, 30 büyük şehir arasında su fiyatında 22'nci sıralardayız. İstanbul'un çok daha yukarılarda olması lazım eğer biz yatırım yapacaksak. Yatırım yapmayacaksak evet suyu bu fiyatlara satalım. Şu anda enerji maliyetlerimiz tabii çok arttı onu da söyleyeyim bu arada. İSKİ ayda 700 milyona yakın enerji harcıyor. İstanbul'da tüketilen enerjinin yüzde 3,5'unu sadece İSKİ tüketiyor ve bizim enerji faturamız biz göreve başladığımızda bütçenin yüzde 10'uydu. Maalesef bu elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artıştan dolayı şu anda yüzde 30'lar seviyesinde. Ben topladığım paranın yüzde 30'unu enerjiye harcamak zorundayım ve Melen'in bitmemesinden kaynaklı ilave enerji faturam var.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir toplumun ‘ayarlarıyla’ oynamak: Bugün sırada kim var?

İktidar ‘korkut-belirsizlik yarat-yönet’ sisteminin artık iflas ettiğini er ya da geç görecek. Muhalefetteki ayrılıkları genişletip iktidarda kalacağını düşünmek, bunun sürdürebileceği fikrine yatırım yapmak, kendi sürelerini uzatma hesabı yaparken yoksulluğu-adaletsizliği derinleştirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"